*Zabit: Eskiden şehrin güvenliğini sağlayanlar polis veya zabıta olarak anılmazdı, zabit isminde subaylar görevli olurdu.
Mümkünse şarkı ile okumanızı tavsiye ederim, keyifli okumalar. ❤
...
Louis hızla koşuyordu. Nereye koşacağını bilmiyordu ama koşuyordu. Ardından kovalayan zabitler sebebiyle hiç durmaksızın koşmak zorundaydı, zirâ onların birer zabit kılığına bürünmüş köpek olduklarını çok iyi biliyordu. Nitekim emekli ordu komutanı James Jordan Smith'in elinde tasma, tasmanın ucunda da bu köpekler bulunuyordu.
Karanlık sokaklarda, ekim yağmurlarının arnavut kaldırımlarına dökülmüş minik göletlerine basarak nefes nefeseyken, avucundaki metal parçayı daha sıkı tuttu. Elindeki o metal parçaya karşı -bir diğer deyişle Harry'nin köşkünden yürüttüğü metal kalp parçasına- yalnız hissetmemek için büyük bir destek duyuyordu.
Zabitleri yenebilmek için bir dar sokağa girdi, ardından önüne bir duvar çıktığında metal parçasını hiç düşünmeden dişleri arasına alıp hızla duvarın üst kısmına sıçradı, sıkıca tutundu. Düz duvar yüzeyinde ayaklarıyla adeta patinaj yaparak duvarın üst kısmına tırmanmayı başardı ve zabitlerin bağırışları eşliğinde duvarın arka kısmına atlayıp koşmaya devam etti. Ağzındaki metal parçasını tekrar avucuna alıp bir anlığına ardında bıraktığı duvara baktığında, zabitlerin fenerlerinin cılız ışığını ve seslerinden fışkıran çaresiz küfürleri fark ederek büyük bir rahatlama eşliğinde önüne döndü, sırıttı.
Ucuz kurtulmuştu, ancak hiçbir şey bununla sınırlı kalmayacaktı.
Jordan Smith kesinlikle peşini bırakmayacaktı. Biliyordu, artık kapana kısılmıştı. Oysa gerçek adalete göre olması gerekenin Jordan Smith'in halkı galeyana getirip kendi köşkünü yakması dolayısıyla onun içeriye alınması iken, şimdi olan işin tam tersi vaziyette vuku bulması canını sıkıyordu.
İzini kaybettirmenin rahatlığıyla paltosuna iyice sinip temkinle etrafa bakındı. Şimdi Londra'dan yola çıkıp Yorkshire'a, yani kardeşlerinin bulunduğu bölgeye gitse, kardeşlerinin başına belâ olacağını çok iyi biliyordu. Tüm kız kardeşleri evli idi. En azından onların mutlu yuvalarını dağıtmak gibi bir amacı yoktu. Kendi başının çaresine bakmalı ve izini kaybettirip refaha kavuşacağı yere göç etmeyi denemeliydi.
Taş köprüden karşı yakaya geçerken Big Ben'in akrep kısmı gece on biri gösteriyordu. Sokaklar ıssız sayılırdı, kimi sarhoşlar bir direk altında yüksek sesleriyle şarkılar söylüyor, içiyor ve gülüşüyordu. Kimi çiftler ve dostlar da nehrin üzerindeki bu köprünün taş tırabzanlarına yaslanarak gecenin ve çiseleyen yağmurun tadını çıkarıyordu.
İşte bu noktada kendini çok daha yalnız hissetmişti.
Harry'nin gerçekten bir insan olarak yanında olduğunu düşündüğü sırada yalnızlığına bir de acı eklendi.
Köprünün ucunda durdu ve dirseklerini tırabzanlara yaslarken, yüzüne yağmurun hafif ve soğuk dokunuşları düşerken, parmakları arasındaki kalp şekilli metal parçayı okşadı. Ortasında çivinin deliği bulunuyordu, ancak buna Harry'nin insansı ellerinin değdiğini bilerek dokunmak ve bakmak, gözlerinde yaşlar peyda ediyordu.
"Yaşıyor olsaydın ve biz sadece... sadece iki insan gibi tanışıyor olsaydık Harry, o zaman her şey çok daha farklı olurdu."
Buruk bir tebessümle, "Ölü ruhuna âşık olmayı başarabildiğimden, belki de ben çok hassas ve akılsız sayılırım," diye mırıldandı.
Derin bir nefes aldı. Jordan Smith'in Harry'yi sırf ailesi sebebiyle öldürdüğünü düşünerek kahroluyordu. Belki yaşayıp gerçek aşkını bulmayı başarır ve tüm Araf'ta sıkışma meselesiyle uğraşmak zorunda kalmaz, huzurlu bir yaşlılık geçirirdi. Belki o zaman da Louis onu değil, başka birini sevmiş olurdu? Zirâ böylesine bir aşkın bu kadar imkânsız oluşu onu kahreden bir diğer meseleydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dear Ghost | Larry ✔
SpiritualYıl 1900... Roman ve tiyatro yazarı Louis William Tomlinson, kendisine en uygun olan evi araştırmaya çalışsa da, tuttuğu köşkte yalnız olmayacağını biliyor.