İhanetin Ateşi

6 1 1
                                    

-İyi Okumalar-

                                                                       -İyi Okumalar-

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

***

Önceden intikamın içimi soğutmayacağına inanırdım, çünkü elim o zamanlar kana bulanmamıştı. Diğerleri gibi adam öldürmekten zevk almıyordum, ki öldürdüklerime de adam denmezdi. Hepsi bakanlık karşıtı mültecilerdi. İş dışında ilk defa birini öldürdüğümde gram gözümü kırpmamıştım. 2. hedefim de babamdı. İlk öldürdüğüm herif o şerefsizdi. Beni evlendirmeye çalıştıkları şerefsiz. Hapishanede öldürülmesi emrini vermiştim fakat can güvenliğim yok diyerek kendini başka bir hücreye aldırmıştı. Sabırla hapisten çıkmasını beklemiş ve bir gece vakti tepesine cellat gibi çökmüştüm. Canımı yakan herkesin canını alırım diye boşuna demiyordum.

Pazar günlerini sevmeme nedenim evde tek başıma kalmamdı. Sıkılıyordum ve uğraşacak bir şey bulamıyordum. Bakanlık da önemli bir şey olmadığı sürece çağırmıyordu. Televizyonu açıp haberleri izlemeye başladım, her zamanki haberlerin aynısı vardı. Yine araba kazaları ve silahlı çatışmalar. Mülteci topluluğunun yaptığı saldırıdan bahsedilmişti haberlerde. Adamları indirirken ki görüntülerimiz de vardı. Yüzlerimiz görünmese de yerlerimiz belli oluyordu. Bir süre daha haberlere baktıktan sonra televizyonu kapattım. Telefonumdan gelen arama sesi bakışlarımın telefona dönmesine neden olurken ekranda gördüğüm isim duraksamamı sağladı. Ercan arıyordu. Aramayı cevaplayıp telefonu hoparlöre aldım ve koltuğa bıraktım. "Sare? Naber?" dedi. Kaşlarım daha da çatılırken neden beni aradığını anlamaya çalışıyordum, çünkü iş dışında görüşmüyorduk. "İyi Ercan da, hayırdır?" Birkaç hışırtı sesi duyduğumda hala neden aradığını sorguluyordum. Yatakta mıydı o? "Bugün dışarı çıkalım mı diyecektim. Hem senin de canın sıkılmıştır." Çatılan kaşlarım havalanırken amacının ne olduğunu anlamıştım. Teklifiini kabul etsem mi diye düşünürken karşı taraftan gelen öksürme sesi ona dikkat kesilmeme neden oldu. "Hasta mısın sen?" Burnunu sildiğini duyduğum seslerden anlayabiliyordum ve bu yüzümü buruşturmama neden oluyordu. Bu sesleri çekinmeden bana dinletecek kadar yakın değildik.

"Üşütmüşüm sanırım ya. Ama iyiyim sen teklifime cevap ver lütfen." Bir süre sessiz kalıp düşündüm. Gerçekten düşündüm çünkü onunla dışarı çıksam bile ne yapacaktık ki yani. Ama bir yanım da evde oturup da ne yapacaksın diye beni azarlıyordu. "Peki çıkalım. Nereye gideceğiz?" Karşı taraftan bir süre ses gelmeyince acaba arama sonlandı mı diye düşündüm ama tekrar öksürme sesi duyunca kapanmadığını fark ettim. "Bilmem sahile gideriz ya da bir kafeye gider otururuz. Uymaz mı sana?" Kafeye gitmek için mi evden çıkacağız dememek için kendimi zor tuttum. Sare olan yanım şuan ortalıktaydı ve Hazal'ı bastırmaya çalışıyordu. Yani anlarsınız ya Hazal biraz, hödüktü. "Uyar, uyar tabi saati söylersen hazırlanmaya başlayabilirim." Saat 1 de dışarı çıkabileceğimizi söyledikten sonra daha fazla konuşmayıp aramayı sonlandırdık ve ben duş almak için odama çıktım.

Ölümün Soğuk NefesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin