Şırnak, 2023
Gözlerimi açmama neden olan şey küçücük bir bebekti. Durmak bilmeksizin ağlayan bebek.. Karla kaplı zemine ayak bastığımda günlük güneşlik geçirdiğimiz İzmir günleri geldi aklıma. İzmir'den de ziyade Çeşme. Doğup büyüdüğüm cennet tatil beldesi. Batının en batı noktasında güneşin masmavi ufuk çizgisinde kayboluşunu izlerdik Alp'la. En zevkli aktivitemizdi. Bazen karşıdaki Sakız Adası'na bakardık ama onların bizi nasıl göremediğini anlamazdık. Biz adanın bütün sahil şeridini, ışıklarını görüyorduk fakat onlar Çeşme'yi asla ama asla göremiyordu. Bu o yaşlarda bizim için önemli bir araştırma konusuydu. Bazen abim bize katılır, kafa patlattığımız şeye kızardı. Şimdi karla kaplı zeminde sert adımlarım yankılanırken o zamanlar burnumda tütüyordu. Her gün deniz, kum, güneş ve arkadaşlarla geçiyordu. Babam hep uzakta olduğundan bir nebze rahattım. Şimdi ise babamın karşısında emir kulu olarak bekliyordum.
"Erdi Canoğul, Kütahya! Emredin komutanım!"
Babam Haluk Kartal bugün albay statüsü ile karşımda duruyor ve üstünlüğünden haz duyarcasına tavırlar sergilemekten de asla geri durmuyordu. Şehadetle ilgili, kanla ilgili tek bir kelimeye tahammülüm kalmadığından kendimi dışarıya attım. Dudaklarımın arasına yerleştirdiğim sigaranın dumanı ciğerlerime dolduğunda, hissettiğim sızlama yalnızca ciğerlerime ait değildi.
"Komutanım, hangi rüzgar attı sizi buraya?"
Oturması için elimle yan tarafımı işaret ettiğimde hiç reddetmeden oturdu.
"Erdi, haberin yok mu senin? Ben timle birlikteyim komutanın ne söyledi bilemiyorum fakat 3-4 gün şu ortamdan ayrılıyorsunuz. İsterseniz arkadaşlarınızın törenlerinde bulunabilirsiniz fakat sivil olarak."
Üç arkadaşım, kurduğum özenle eğittiğim üç askerim şehadete kavuşmuştu. Bayrağa sarılı tabutlarımız karakolun önünde son defa buluştuğunda uzman çavuş adeta yeri göğü inletircesine haykırdı; 'korku nedir bilmeyiz' akabinde bütün bölükten aynı ses yükseldi. Dağların askerleriydi onlar ve asla korkuyu ya da ona benzer bir duyguyu bilmezlerdi. Türk Komandosu, her zaman ve her yerde daima hazır olacaktı. Artık yuvam Tepebaşı karakoluydu, üs bölgesi yaşam alanımdı. Evimin kapısına geldiğimde paspasın altından anahtarı çıkarttım. Girer girmez mis gibi bir çay demledim. İlk misafirim kapıyı tıklattı.
"Hoş geldiniz, Yüzbaşı Kutay Arslan. Yaklaşık yirmi gündür görevdeyim ve yeni biri taşındığını duyunca tanışmak istedim."
Gözleri kapının sağ tarafında duran postallara değdiğinde merakı daha da artmıştı.
"Karya Kartal," elimi selamlaşmak maksadıyla uzatınca devam ettim, "Buyrun, daha yeni çay koymuştum."
Şaşkınlığı daha da artınca ezber adımlarla bahçeye çıktı. Ev dediğim yerin yapısı eskiydi fakat Erdi saolsun içi tam tekmildi. İki kupa çayla geri döndüğümde poların cebinden sigaramı çıkarttım.
"Seni bugün askeriyede de gördüm sağlık ekibinden misin?"
Sigarayı küllüğe bırakıp tekrar elimi uzattım.
"Üsteğmen Karya Kartal."
Elimi bu kez hayretle sıkmıştı.
"Biz, isminizi uzun zamandır duymuyoruz. Hoş ben erkek sanıyordum sizi ama kusura bakmayın. Baba hakkında çok bilgi bulmanın imkanı yok ama kızı olarak sizin bu mesleği yapmanıza çok çok şaşırdım."
Gülümsedim, günler sonra ilk kez gülümsedim.
"Beni üniversite okuyorum sanıyorlardı, orada her tarafımdan ter damladı diyebilirim aslında. Üniversite sınavına girdiğimde daha 17 yaşındaydım milli savunma da 20 yaşa kadar alıyordu pek tabii ama riske atamazdım. Öyle böyle derken şu anda buradayım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A V C I
Teen FictionBen Üsteğmen Karya Kartal, herkes sen kadınsın yapamazsın dedi ama ben yaptım. Foça Komando Okulu'ndaki yaklaşık 6 aylık eğitimi başarıyla tamamladım. Defalarca kez ölümden döndüm. Ama hiç yılmadım. Düştüğüm yerden hep bir avuç toprakla kalktım.