Merhabaaa. Arayı biraz açtık ama vote ve yorumlar çok çok az olduğundan biraz bekledim aslında. Bölüm hem Kutay'dan hem Karya'dan, iyi okumalar bölüm sonunda görüşürüz 👋
KUTAY ARSLAN
Ameliyathanenin önüne tekrar geldiğimizde kapının hemen yanına oturdum. Artık beynim bu karmaşaya ve uykusuzluğa direnemediğinden kafamı duvara yasladım. Ben, günlerce operasyonda gözümü kırpmıyordum da şimdi uykuya sığınmaya çalışıyordum çünkü dağda olay düşünmek değil odaklanmak ve yanındaki adamı korumaktı. Ben yanımdaki kadını koruyamamıştım. Hiçbir sike yaramamıştım. İrkilmeme neden olan ses "Kaybettik." olmuştu.
Yerimden fırlayıp salak salak Alp'e bakmaya başladığımda göz kırptı. Artık halüsinasyon görmeye başladığımdan bir sakinleştirici daha istemek için acil tarafına geçecektim ki doktor içeriden çıktı. "Kızınla gurur duyuyorum Haluk, ne kadar güçlü çıktı. Odaya ne zaman alabiliriz bilemiyorum fakat 72 saat çok kritik olacağından yoğun bakımda kalacak." Karya'nın annesi ve babası birbirine öyle güçlü sarıldı ki benim de Karya'yı o lanet sedyeden kaldırıp aynı şekilde sarılmak geçti içimden.
•
"Buradayım, hiç gitmedim hep buradaydım aslında neyse aramıza dön artık çok şey kaçırdın. Sevk aldık, eğitecek çok insan var maalesef ve ben başa çıkamıyorum. Evrak işleri desen boyu aştı, operasyonlar desen öylesine ama sen uyandığında bana rahat hesap sor diye ben çoğu işi hafiflettim."
Bu siktiğimin yoğun bakımında geçirilen sekizinci günümüzdü. Ameliyattan çıktıktan sonra 6 saat kadar uyuyabilmiştim ama uyandıktan sonra da kalan kritik 66 saati geçirmek epey zor olmuştu. Sonrasında ise günler birbirini kovaladı. Yarım kalan hesaplar soruldu, büyük bir grup çökertildi. Aslında dört gündür operasyondaydık ve biter bitmez tim olarak kendimizi burada bulmuştuk. Alp her ne kadar intikam peşinde koşturmak için gelmek istese de Haluk baba Karya uyandığında Alp'i görmek isteyeceğinden izin vermemişti. Aslında Haluk babanın izin vermemesi bahaneydi Alp de tam olarak iyileşememişti daha.
"Şimdi gitmem gerekiyor. Hem koca kafalı Alp dışarıda bekliyor o gelecek benden sonra hem de halletmem gereken bir nişan mevzusu var, hemen geleceğim ama. Biraz daha dayan narin kızım benim."
Dudaklarımı alnına bastırdım. Narin dilimden döküldüğünde Hekimoğlu türküsü kafamda dönmeye başladı. "Şu dağlar bir oldu da narinim baş edemedim." Her şey elime yüzüme bulaşmıştı ama toparlanacaktı. Karya ayağa kalktığında o tokadı tekrar yemek pahasına elimi uzatacağım ona ama son kez. O vakit de tokadı basıp "Siktir git!" diye haykırırsa düşmanımmış gibi, elimden başka hiçbir şey gelmez. Beklemek dışında. Alp'in cama vurmasıyla dışarı çıkmak zorunda kaldım. Sıranın onda olduğunu ve artık odadan çıkmazsam belamı sikeceğine dair bir mesaj gönderiyordu. Bu ikili böyle garipti işte. İkisinin de kendine özgü hareketleri vardı ve karşılarındaki insan ya da insanlara aslında ne söylemek istediklerini bakışlarıyla anlatıyorlardı. Örneğin, Karya beş dakika yan yan bakarsa altıncı dakikada tekme tokat giriyordu. O beş dakikalık yan bakmasıyla karşıdaki kişiye onun istediği şeyi yapması için süre tanıyordu. Alp ile arasında geçen olaya şahit olmuştum. O lanet akşam yemeğinde Alp'e susması için yaklaşık beş dakika yan yan bakmıştı ve Alp, Karya ile dalga geçmeye devam edince de yumruğu yemişti. Böyle manyaklardı işte.
"Ağaç olduk lan. Bi saattir hadi diyorum amına koyayım kör müsün?"
Neredeyse yakama yapışacaktı. Alp'in heyecanlı heyecanlı bir şeyler anlatmasını göründe içimi garip bir mutluluk kapladı.
Doktor ile konuştuktan sonra Yeliz'in yanına gitmeye karar verdim. Beş dakika önce ya da sonra arasında hiçbir fark olamaz çünkü bu sefer geri dönüşü olmayacak. Alp'i beklerken zihnimde yaşanacaklar canlandı. Daha yanına gitmeden yaşanacaklar film şeridi gibi geçti gözümün önünden. Çünkü hep aynı şey yaşandı aramızda. Kızın abisi teröristti bir kere! Kim bilir kaç arkadaşım, kaç dostum ya da kaç asker onun kurşunuyla şehadete gitmişti? Ayrıca Yeliz'le beni nişanlamasalar Yeliz de eline keleşi almış bize sıkıyor olacaktı. Belki o da beni yoklamak için atacağım adımı dahi bilmek için benimle nişanlandı? Aramızdaki şeyin bir adım ötesi olmadığını belirtsem de işler sarpa sardı. Doktor karşıdan göründüğünde, düşünmeyi bıraktım. Dananın kuyruğu kopacak misali.
"Gençler, bugün nasıl gördünüz?"
Her gün burada olduğumuzdan sanırım inceden bi laf çarptı.
"İyi gibiydi komutanım da doğrusunu siz bilirsiniz tabii."
Haldun Bey hafifçe kafa salladı.
"Zaman daralıyor çocuklar. Eğer iki gün içinde uyanmazsa risk almaya başlayacağız. Haluk'la da konuşacağım bu durumu. Size tavsiyem dilinizden dua eksik olmasın çünkü biz elimizden geleni yapıyoruz."
Kaynar su tepemden aşağı dökülürken bir de karşıdan gelen Yeliz'i görmek sinirlerimi daha da bozdu.
"Komutanım siz karakola geçecekseniz geçin. Benim ufak bir işim var sonrasında geleceğim."
Alp gözlerini Yeliz'e çevirince "Bu mu?" diye sordu. Yalnızca gözlerimle onayladığımda da "Aynen Yüzbaşım bayağı ufak bir işmiş." Diye dalga geçip gözden kayboldu.
"Konuşabilir miyiz? Dışarıda?"
Yeliz'in damarıma basmak için konuştuğunu anlamamak için aptal olmak gerekiyor.
"Sen dışarı çıkabilirsin Yeliz, ben kantine gidiyorum." Adımlarımı yönlendirdiğimde koridor topuklu ayakkabılarının sesi bana o lanet geceyi hatırlattı. O gece bana odaklanma sorunu yaşatan ses ne gariptir ki şu an zıddıma gidip tüylerimi ürpertiyor.
"Altı üstü hasta ziyaretine geldiğini düşünüyorum düğüne değil?"
Gözleri garip bir şekil aldı.
"Kar yağıyor diye bot giydim ne var bunda?"
Tepeden tırnağa süzdüğümde rahatsız oldu. Gayet de özene bezene hazırlanıp geldiği ortadaydı. Bu durum beni alakadar etmese de rahatsız etti. Çünkü Esma da günlerdir buraya gelip gidiyordu ve asla böyle bir abartılı durum söz konusu olmamıştı.
"Bundan sonra aynaya bakarsın çıkarken. Ne var ne yok görüp hareket edersin o zaman Yeliz."
Eli, elime doğru yönelince geri çekildim. Manipüle edebileceğini sanıyordu. Hatta her zaman öyle olmuştu. Arada bir uzlaşı sağlanamadığında Yeliz ya bir taşkınlık yapar ya da beni tahrik etmeye çalışırdı ve bunu yaparak beni sakinleştirebildiğini düşünüyordu. Allah şahit bir kez onun günahına girmemiştim. Hatta ona yükselmemiştim bile. Ayda yılda bir dışarı çıkardık onda da bir şekilde karakola geri dönerdim hep. Bir el ateş edildi. Koşar adım dışarıya yöneldim. Aklımdan binbir türlü şey geçiti çünkü bizimkiler dışarıdan içeri girmiyordu. Günlerdir deli ayaza kafa tutan bir tim vardı. "Uyandı! Uyandı!" çığlığını duydum. Alp koşarak önümden geçtiğinde bende Alp'in aksi yönüne koşmaya başladım. Karya'nın arkadaşının sesi kulaklarımı tırmaladı. Herkesle birlikte bende odaya dalınca göz göze geldik. Şükrettim, hem de binlerce kez. "Bana ne oldu ya böyle?" Gözleri hepimizin üzerinde gezdi. biraz sonra Alp'i soracaktı ama Alp fırsat vermeden hepimizi yararak odaya daldı ve dikkatlice Karya ile sarıldı. Alnına minik bi öpücük kondurdu. "Ben seni beni göreve alma demedim mi? Bak işte yine vurdular beni." Karya'nın Alp'e de böyle dudaklarını büzerek konuşması içime su serpti. "Bizim gerizekalı Hamza sevinçten havaya ateş etmiş o yüzden geç kaldım güzelim. Ama sen bunu geç şimdi, amma şovcu çıktın be kızım. Sırf kıskandın ben vuruldum diye gittin vuruldun bir de on gün yoğun bakımda yattın. Pes."
Karya, Hamza'nın adını duyunca gülümsedi ama on günü duyunca yüzünden gülümsemesi pat diye silindi, yüzü düştü. Durum böyle olunca Ceyda'nın koordinesiyle odayı boşalttık.
"Nerede o arıza?" diye sordum . Şerefsiz içimi hoplattığından güzel bir azarı da haketti. "Kim komutanım?" Soruma soruyla cevap verilmesinden hiç hazzetmiyordum ama sinirlenmedim.
"Kim olacak Emre? Hamza nerede? Arıza Hamza?" Hamza, cümlemde ismi geçer geçmez gururla bir adım öne çıktı. Yaptığı şeyden zerre gocunmadığından "Sonra konuşacağız, sen nerede olduğunu unutmuşsun." diyerek konuyu öteledim. Sinirlenmeme çabalarım köşeden çiçeği çikolatasıyla çıkan Azad'ı gördüğümde son buldu. Azad'ın odaya girmesiyle Karya'nın annesiyle birlikte Alp de dışarı çıktı. Boynumdaki damarlar sinirden patlayacak gibi oldu. Alp'te benden farklı bir pozisyonda olmadığından "Ben bunun hesabını sormaz mıyım?" diye diye volta atmaya başladı. Alp, liseli çocuklar gibi beni iteklerken,
"Gir içeri sende gir. Yedirmem ben bu kızı ona." diyordu. Yeliz'i kestiremediğimden içeri girmek istemedim ama Alp kapıyı tıklatıp geri çekilince içeriye girmek zorunda kaldım, hem de Yeliz'le. Biz içeri girdiğimizde Azad toparlanıp elindeki yüzük kutusuna benzeyen kutuyu başucuna bırakıp çıktı. dayanamadı. "Yeliz ben, Kutay'ın nişanlısıyım. Duyunca çok üzüldük." Yeliz çok fazla dayanamadan lafa girince derin bir iç çektim. Karya, muhatap olmak istemediğini baygın bakışlarıyla belli etse de teşekkür etmeyi ihmal etmedi. "Ya Kutay'ın başına gelseydi, ah.. Ama şanssız olan sizmişsiniz maalesef." Yeliz'in söylediği şeyle gözlerim irileşti. Karya da yerinde doğrulmaya çalıştı ama başaramadı. Yüzü acıyla garip bir şekil alırken ona doğru bir adım attığımda da elini istemez dercesine savurdu. "Ah Yeliz sorma ya, biz de Kutay'ın başına bir şey gelmesin diye zaten bu hallere düştük." Aradaki gerilim Karya'nın sesinde takındığı sahtelikle yükseldi. Burası yeri değildi. "Ben ne dedim ki canım? Yani ya ona olsaydı Allah korusun, ben yaşayamazdım herhalde." Yeliz'in tat kaçırmaya geldiği başta belliydi. Alp başımı yakmasa böyle olmazdı. "Bu işte bana olmasın ona olsun diye bir şey yok. Birimizin tırnağı kırılsa diğeri kahrolur." Artık ayağımla ritim tutarak kendi kendimin dikkatini dağıtmaya çalışmaya başladım. "Sen de haklısın tabii o kadar erkeğin içinde onlar gibi olmuşsun. Ama sevgilin de benimle aynı düşüncededir. Umarım bir gün anlarsın beni de." Yeliz'in son cümlesi Karya'nın sinir uçlarında dolaşırken eliyle kapıyı gösterdi. "Bitti bu iş." Dedim kapıdan çıkarken. Alp ne alaka amına koyayım? Ne alaka Alp'le ikisini yakıştırıyor, ne alaka sevgilin diyebiliyor? Ne hadle kadınlığını sorguluyor? "Sikitr git buradan, uygun bir zamanımda haber veririm bende bir şeyin varsa alırsın."
Sabrımın son demlerini kullandığı için saygımı bozup siktir etmekten başka bir şey bırakmamıştı bana.KARYA KARTAL
KARYA KARTAL
Gözlerim aralandığında sadece su istemeye gücüm yetti. "Güzel kızım!" Annem cıyaklamıştı. Sarılamasa da alnıma sulu bir öpücük kondurdu. "Uyandı! Uyandı! Kime diyorum gelsenize!" Kapıda çığlık çığlığa bağıran Ceyda'ydı. Herkes odaya doluşurken Kutay'la göz göze geldik. Gözlerimi kapatırken en son gördüğüm keskin gözleri üzerimdeydi. "Bana ne oldu ya böyle?" Dedim sesimin çıkmasına gayret ederek. "Şş kendini zorlamıyorsun." Dedi annem. Ama Alp yoktu, odaya gelmemişti. "Vuruldunuz." Diye cümlesini tamamladı. Benim anneme cevap vermeme fırsat olmadan Alp kapıdan içeriye uçarcasına dalıp alnıma öpücük kondurdu. "Ben seni beni göreve alma demedim mi? Bak işte yine vurdular beni. ""Bizim gerizekalı Hamza sevinçten havaya ateş etmiş o yüzden geç kaldım güzelim. Ama sen bunu geç şimdi, amma şovcu çıktın be kızım. Sırf kıskandın ben vuruldum diye gittin vuruldun bir de on gün yoğun bakımda yattın. Pes."
Cık cıkladı, kendince teessüf ettiğini belli etti.Durum o kadar mı ciddiydi? Oda boşaldı yanımda yalnızca annem ve Alp kaldı. Olan biteni konuşurken kapı tıklatıldı. Azad elinde bir buket çiçekle içeriye girerken Alp öldürücü bakışlarını üzerimden annemin kaş göz yapmasıyla çekerek dışarı çıktı. Yani çıkmak zorunda kaldı. "Valla bir iki güne toparlanması gerekiyor dediler dayanamadım çıktım geldim. Ama maşallahın var Karya iyi görünüyorsun." Düşüncesi için teşekkür ettim. Çiçekleri ayak ucuma bıraktı, iç cebinden bir kutu çıkarttı. Kapı tekrar tıklatıldı, Kutay yanında biz kızla içeriye girdi. Azad, kutuyu da baş ucuma bıraktı ve iyi dileklerini sunup odadan çıkınca kız dayanamadı. "Yeliz ben, Kutay'ın nişanlısıyım. Duyunca çok üzüldük." Bugün benim kabul günüm müydü? Kutay beton gibi suratıyla çiçeklere bakıyor ağzını açmıyordu. "Teşekkür ederim." Diyerek gülümsemeye çalıştım. "Ya Kutay'ın başına gelseydi, ah.. Ama şanssız olan sizmişsiniz maalesef." Yerimde doğrulmak istedim ama nefesim yine kesilir gibi oldu. O esnada refleksle Kutay öne atıldı ama sonra elimle reddedince toparlandı. "Ah Yeliz sorma ya, biz de Kutay'ın başına bir şey gelmesin diye zaten bu hallere düştük." Sesime sahte bir hayıflanma yerleşmişti. "Ben ne dedim ki canım? Yani ya ona olsaydı Allah korusun, ben yaşayamazdım herhalde." Yeliz bir kez daha boş konuşunca Kutay da gerildi. "Bu işte bana olmasın ona olsun diye bir şey yok. Birimizin tırnağı kırılsa diğeri kahrolur." Kutay daha da gerilmişti. "Sen de haklısın tabii o kadar erkeğin içinde onlar gibi olmuşsun. Ama sevgilin de benimle aynı düşüncededir. Umarım bir gün anlarsın beni de." Elimle kapıyı gösterdim. Kutay, "bitti bu iş." Dedi kapıdan çıkarlarken. Tekrar doğrulmaya çalıştım ama bu kez daha da zorlandım. Dışarıda kızılca kıyaTekrar doğrulmaya çalıştım ama bu kez daha da zorlandım. Dışarıda kızılca kıyamet kopuyordu ama seçemiyordum. Akabinde bizimkiler odayı doldurdu.
"Yaran.." dedi annem. "Karya yaran kanıyor. Doğrulmamam ya da doğrulmaya çalışmamam gerektiğini maalesef acı bir şekilde deneyimlemiştim. Dikişlerim patlamış, yenileri atılırken yapılan hiçbir uyuşturucu maalesef fayda göstermemişti. Bir kaç saat sonra tekrar uyandım. Sonra tekrar gözlerim ağırlaştı, sonrasında kapandı.Evettt bölümü nasıl buldunu? Sınır koymak istemiyorum ama en az 25-30 vote bekliyorum sizden yoksa bölümler hazırr. Bir sonraki bölümde görüşürüzzz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A V C I
Teen FictionBen Üsteğmen Karya Kartal, herkes sen kadınsın yapamazsın dedi ama ben yaptım. Foça Komando Okulu'ndaki yaklaşık 6 aylık eğitimi başarıyla tamamladım. Defalarca kez ölümden döndüm. Ama hiç yılmadım. Düştüğüm yerden hep bir avuç toprakla kalktım.