3. Bölüm

1.2K 72 1
                                    

İyi akşamlarr, bu bölümün ilerleyen kısımlarını Kutay'ın ağzından okuyacağız. Bölüm sonunda görüşürüz, iyi okumalar 💙
..
Alp'le ufakken yaptığımız gibi kol kola girip dedikodu yapa yapa eve girdik. "Ben merkeze gidip döneceğim. Hem sigara almam lazım hem ufak bir işim var." Sorgulamadan kafa salladım. Kesin karıya kıza gidecekti yine. Üstümü çıkartıp sobayı yaktım, oldum olası sobaya ve sobada pişirilebilen her şeye tapıyordum. Kapı çaldığında söylene söylene kapıyı açtım. "Ne unuttun acaba yine geri zekâlı?" Fakat gelen Kutay'dı. Buyur etmememe rağmen içeri girmesine sinirlenerek "Senin-"diye yükseldiğim an dudaklarını tekrar dudaklarıma kapatmıştı. Sırtım soğuk duvara çarptığında boğazımdan belli belirsiz bir hırıltı döküldü. Olağan gücümle göğsünden ittiğimde gerilese de çekilmedi. Ellerimin boşta olduğunu kendim ancak fark ettiğimde okkalı bir tokat yapıştırdım sol yanağına. Adam nişanlıydı ulan, nişanlı! Benim sabah basit bir şey diyerek geçiştirdiğim olay Aşk-ı Memnu' ya eviriliyordu.
"Açıklayabilirim." Dedi kendini toparlamaya çalışırken. "Siktir git." Dedim dişlerimin arasından. Göğsünden iteklemeye başladığımda adımları karşı koymadı. "Hakkari'de intikam diye haykırdığından beri arıyorum ulan ben seni!" bağırmaya başlamıştı. "Bana bak yüzbaşı, gir içeriye adam gibi bir desibelde konuşuyorsan konuş yok ben uluyacağım diyorsan, namusum üzerine yemin ederim ki inim inim inletirim seni ulumayı mumla ararsın." Şimdi Alp burada olsa göğsünü kabartırdı fakat gözünü de karartırdı karartmasına.
"Değilim ben nişanlı falan, beni görev dediler bilmem ne dediler nişanladılar." Sağ elimi 'Geç.' Dercesine sağa sola salladım. Benim dinlemek istediğim bu değildi. Hakkari'de hangi cehennemde beni görmüştü? Hangi intikam feryadıma şahit olmuştu? "Ne ölün ölüme ne dirin dirime Arslan!" Alt rütbede olmam gram önemli değildi şu anda. "Olur da bayrağa sarılı dönersin birliğe, gerekeni yaparız ardından. Ben bu Hakkari mevzusunu öğrenirim elbet ama senden değil. Şimdi çık git sabrımı daha fazla zorlama." Sıkıntılı bir nefes verdi. Ardından elini parıldayan yanağına götürüp bir güzel sıvazladı. Oh, iyi olmuştu. "Pişman olacağın şeyler söylüyorsun." Başını sağa sola onaylamazca sallayarak kurmuştu cümlesini. 
"Altı yıldır buradayım ben Kartal, altı. Daha gelir gelmez hançer yedim amına koyayım. Sevdim, sevdim de ne oldu? Göt gibi ben kaldım ortada. Şimdi evli, üç de çocuğu var. Allah analı babalı büyütsün ne diyeyim. Niye kahpelik yaptın desem basit kaçar Allah belanızı versin desem sabilere yazık." Cümlesini tamamladığında sabredemedim. "Bana ne?" döküldü dudaklarımdan. Şu anda yapması en tehlikeli olan şeyi yapıp duygularını açıyordu. Hem de zerre tanımadığı birine. "Gördüm seni gördüm ama bulamadım. Askeri kayıtlarda var fakat normal kayıtta hiçbir sik yok. Seni Allah gönderdi buraya. Kader bu Karya!"
İki elimle yüzümü sıvazladım. "Komandonun kaderi olmaz, bahtı olur o da zift gibidir Kutay. Kara, kapkara. Zaafların olamaz, duyguların olamaz. Emir alır emir verirsin. Ha ola ki bahtın kara değilse kara toprak alır seni içine anladın mı? İyi geceler diliyorum şimdi." Başını tekrar olumsuzca sağa sola salladı ama cevap vermeden dışarıya çıkıp sırtını döndü. Kapıyı kapatıp salonun ortasında bir sigara da ben yakmıştım. Hakkari'de hangi intikam haykırışına şahit olmuştu? Benim için en unutulmaz olanı sınıra ilerleyip Şırnak'a destek verdiğimiz ve sonrasında tek bir diri bile kalmayan operasyondu. Daha gitmeden evvel karakolun önünde haykırmıştık. Bir düzine eve ateş düşmüştü o gün. Olay telsizden geçildiğinde tutamamıştım kaynayan kanımı. Birimizin bile burnu kanamadan dönmüştük ama önden gönderilen grupların şansı yoktu. O gün her ne kadar çırpınsak da bizi çıkartmamışlardı.

Kutay Arslan
"Annem beni yetiştirdi bu ellere yolladı," Karya'nın sesini duydum. Bir insan hiç mi değişmezdi? Ses telleri halen gümbür gümbürdü ama artık sigaradan dolayı hafiften çatallaşıyordu. Ben yıllar önce intikam haykırışlarına da şahit olmuştum. İzbe bir karakolda, ölüm meleği olacağını kanıtlıyordu herkese. Arkadaşlarını son yolculuğuna asker gibi değil sadık bir arkadaş olarak uğurlamıştı. Bu kadar sıkıntının üstüne masada konuşulan nişanlılık mevzusu tuzu biberi olmuştu. Boşa saracaktı şimdi, hoş arada hiçbir şey de yoktu da neyse. Okkalı bir tokat yedim.
Ben Yüzbaşı Kutay Arslan, babamdan yemediğim tokadı çıtı pıtı bir kadından yediğimde "Açıklayabilirim!" dedim. İçimde dindiremediğim öfke sesime yansıdığında, "Bana bak yüzbaşı, gir içeriye adam gibi bir desibelde konuşuyorsan konuş ama yok ben illa uluyacağım diyorsan, namusum üzerine yemin ederim ki inim inim inletirim seni ulumayı mumla ararsın." dedi. Akla hayale sığmayacak kadar kadın gelip geçmişti buradan. Biri, tek bir tanesi bu kadar gözü kara olamadığından defolup gitmişti. "Değilim ben nişanlı falan, beni görev dediler bilmem ne dediler nişanladılar." Dedim bir çırpıda. Üstüme yapışan lanet şeyden kurtulup siktir olup gidecektim. Elini havada salladı. Maval okumayı kes diyordu kendi dilinde. "Ne ölün ölüme ne dirin dirime Arslan!" Üstü olduğumu gram siklemeden konuşması bam telime daha da bastı. "Olur da bayrağa sarılı dönersin birliğe, gerekeni yaparız ardından. Ben bu Hakkari mevzusunu öğrenirim öğrenmesine ama çık git artık zorlama sabrımı." Sıkıntılı bir nefes verdim. Elim köpek gibi sızlamaya başlayan yanağıma gitti. Beynim de zonkluyordu. "Pişman olacağın şeyler söylüyorsun." Kafamı, söylediğimin yanlış olduğunu belirtmek ister gibi sağa sola salladım. "Altı yıldır buradayım ben Kartal, altı. Daha gelir gelmez hançer yedim amına koyayım. Sevdim, sevdim de ne oldu? Göt gibi ben kaldım ortada. Şimdi evli, üç de çocuğu var. Allah analı babalı büyütsün ne diyeyim. Niye kahpelik yaptın desem basit kaçar Allah belanızı versin desem sabilere yazık." Söylediğim şeye karşılık "Bana ne?" Döküldü dudaklarının arasından. Utanmasa omuz kalgıtacaktı. "Gördüm seni gördüm ama bulamadım. Askeri kayıtlarda var fakat normal kayıtta hiçbir sik yok. Seni Allah gönderdi buraya. Kader bu Karya!" Dediğimde gözlerindeki öfke bulutu hafifçe aralandı, iki eliyle yüzünü sıvazladı. "Komandonun kaderi olmaz, bahtı olur o da zift gibidir Kutay. Kara, kapkara. Zaafların olamaz, duyguların olamaz. Emir alır emir verirsin. Ha ola ki bahtın kara değilse kara toprak alır seni içine anladın mı? İyi geceler diliyorum şimdi." Cevap verecektim, çıkmadı dilimden. Alnımıza ne yazıldıysa onu yaşayacakken saçma sapan konuşması ağır olandı. Ama zift gibi kara ama ana sütü gibi ak. Ya yattığımız yerde alacak yaradan canımızı ya da bir kalleşin kurşunuyla. Ama öyle ama böyle her nefis ölümü tadacak bir gün. "Abi bir karışım yaptık akıllara zarar muhakkak tatman lazım, geç geç hadi." Adımlarım eve girmeyi hiç arzu etmediğinden Emir'in kapısını çalarken, Karya'nın bitişik evinde buldum kendimi.
Ömer, "Nasıl gidiyor abi? Denk gelemedik operasyondan sonra." dedi meraklıca. Adam akıllı konuşmaya fırsatımız olmadı ki.
"Siz bugün yaşananlara ne diysuğuz hele bi deyun bakayum bağa. Ula çıktu hatunun biru inletti ortalığı." Asaf, cümlesini tamamlar tamamlamaz gülümsedi. Emir, "E Asaf komutanım fişek gibi kadın. Güzellik desen bizzat yakından gördüm kendisini rabbim yağdırmış yağdırmasına da albayın kızı diyorlar. Ama öyle değilse var ya, of ki of diyorum yani." Dediğinde gözlerimde şimşekler çakmaya başladı.
"Sanane ulan farz et ki albayın kızı değil ne olacak?" Dediğimde afalladı. "Ne demek ne olacak ya? İplik gibi hatun deneriz şansımızı, alırız nasibimizi." Sandalyemi Emir'e doğru çevirdim. "Aga kız kim biliyor musun; ölüm meleği KK." Hepsinden "Siktir." Döküldü birden. Hem de nağmeli nağmeli. "İplik gibi dediğin hatunun lakabından haberin var mı? Deli, deli üsteğmen, ayrıca Avcı'nın başı." Siktir, hassiktir olduğunda sırıttım. "He ula sen şimdi diysun ki kız delu. Ama helal olsun evladuma.  Sancağına vermiş hayatuni." Dedi Asaf abi. Asaf abim, her zaman kendince akıllı olan ama aklın mantığın almadığı delilikleri olan adamdı. Diğerlerinin aksine her olaya mantıklı bir çözümle yaklaşırdı. Hepimizin aksine.. Herkesin telefonunda senkronize mesaj sesi geldi. Emir, "Ulan Haluk albay yazmış, okumayı yemiyor götüm." Dediğinde herkesten minik kahkahalar döküldü. Haluk albayın davetleri pek hayırlı olmadığından içimi sıkıntı kapladı. 15 dakika içinde bölükte olmamız gerekirken ben aptal aptal künyemle oynamaya devam ettim. 'Hadi!' Diye dürtüklene kadar.

Umarım beğenmişsinizdir. Sonraki bölüm 20 vote olduğunda. Ayrıca düşüncelerinizi de bekliyorum.

A V C IHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin