Parçalanmış Avengers ekibinin Endgame den sonra henüz kimsenin acısı dinmemişken Kree'lerden dünyayı kurtarmaları gerekiyordu. Ve karşılarına ekibin çoğunun psikolojisini altüst edecek bir problem çıkacağından herkes bihaberdi. Peki bu problem neydi...
Steve çalan kapı zili ile uyanmıştı: -Geldim! Kapıyı açtığında kapıda Steve'in hiç tanımadığı bir kadın vardı. -Kusura bakmayın ama, sizi tanıyamadım. Kimsiniz acaba? -Tanımamanız gayet normal. Ben Monica Rambeau. Ve sizi buradan götürmeye geldim. İzin verirseniz içeri gireyim çünkü Wanda benden pek haz etmez. -Tabii buyurun. Ben de eşimi çağırayım. Nat! -Hiç boşuna çağırmayın çünkü Bayan Rogers bu sahte evrenden "yanlışlıkla" çıktı buraya geri gelmemesi için çok emek harcadık. Bildiğim kadarıyla Bayan Rogers size bir not bırakmış. Hemen yastığınızın üstündeymiş. Lütfen onu alın, okuyun ve sakin olun. -Hanımefendi kusura bakmayın ama bana biraz saçmalıyorsunuz gibi geliyor. -Bay Rogers lütfen dediğimi yapın ve oğlunuzu da alıp benimle gelin. -Size inanmıyorum fakat bakacağım.
Birkaç dakika içinde Steve elinde kağıtla şok içinde geldi: -Bu- bu gerçek olamaz. Ne demek bura sahte. Nat. Natasha bu yüzden mi kayboldu? -Lütfen bu bilekliği takın, tanınmayacak kıyafetler giyin ve benimle gelin. Ayrıca oğlunuzla vedalaşın. Ama oğlunuz bizle gelecek. -Neden size inanayım ki? Ayrıca oğlumla nedem vedalaşacağım? Yoksa ona bir şey mi olacak? -Bay Rogers ya beni dinleyin ya da hiç istemeyerek zorla yaptıracağım size. Eğer ki bizi Wanda görürse bir daha Romanoff'u çok uzun bir süre göremezsiniz ayrıca oğlunuzla bundan kat kat daha kötü bir ayrılık yaşayacaksınız. Geliyor musunuz yoksa ben mi götüreyim sizi?
Steve gerilmişti. Kadının dedikleri çok yüksek ihtimalle doğruydu çünkü Natasha'nın notunda da böyle bir şey yazıyordu. Ayrıca Nat onu terk etmezdi. Büyük ihtimalle her şeyin bu kadar kötü olduğunu düşünememişti. Düşündü. Ve sonunda karar verdi. Kadınla gidecekti. Giyindi. James'i de giydirdi. Ve oğlunun karşısına eğildi, konuşmaya başladı: -James, benim cesur oğlum. Şimdi bu hanımefendi ile bir yere gideceğiz. Ve yanımızda sen de geleceksin. Bu seninle uzun bir süre için son konuşmamız olabilir. Ama sakın korkma. Ben annenin yanıma gideceğim ve sonra sen de geleceksin. Ama ilk ben gideceğim. Sen de beni yolcu edeceksin. Ayrıca, seni ne kadar çok sevdiğimi asla unutma. Sen benim cesur, tatlı, zeki oğlumsun. Annenin de öyle. Şimdi seninle saklanarak bir yola çıkacağız. Kendimizi belli etmek yok. Anlaştık mı?
Steve'in gözünden yaşlar dökülmeye başladı. Fakat belli etmemeliydi. Ama James anlamıştı:
-Baba, neden ağlıyorsun? Ben de seni çok kocaman seviyorum. Ayrıca bilmediğimi sanma. Kaptan Amerika olmaya gidiyorsun biliyorum. Sen benim be bütün dünyanın kahramanısın. Hadi git ve annemle birlikte dünyayı kurtar. Dünya seni bekliyor baba. Benim ve dünyanın kahramanını. Kaptan Amerika'yı bekliyor.
James'in de gözünden yaşlar süzülmeye başlamıştı. İkisi de birbirlerine bakıyordu ve ağlıyorlardı. İkisi de biliyordu. Bu birbirlerini son görüşleriydi. Ama Steve bunu yapmak zorundaydı. Çünkü ne olursa olsun, o kabul etse de etmese de o KAPTAN AMERİKA idi.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.