İkinci bölümden küçük bir kesittir.
İyi okumalar!
Yavaşça akan su damlaları küvetin içine düşünce yüksek sesler çıkarıyordu ve banyodaki sessizliği bozuyordu. Karşımdaki boşluğu izleyerek su damlalarının küvete düşerken çıkardığı o sesi dinledim. Bacağımdaki yaralar tekrar acımaya başladığında bakışlarımı dizimdeki yaraya diktim. Dizlerimi karnıma doğru çektiğimde bir haftaya yakın süredir gerçekten çok kilo kaybettiğimi fark ettim. Zaten ince olan bileklerim daha da incelmişti. Birkaç gündür yaşadığım aksiyonların izi olarak bedenimin belli yerlerinde de yaralar ve çürükler vardı. Çıplak bedenimi köpüklerle örttüm ve gözlerimi sıkıca kapattım.
Odanın kapısının açıldığını duydum. Bir süre sonra banyonun kapısının da açıldığını duyduğumda kimin geldiğini bildiğim için gözlerimi açmadım. Bedenimi kapatan suyun dışında çıplaktım ama beni böyle görmesine aldırmadım.
Atlas'ın, "Beş dakika önce ağladığına iddiasına girerim." dediğini duydum.
Gözlerimi açıp ona bakarak, "Kaybedersin." dedim. "Ben öyle kolay ağlamam maviş."
Atlas gözlerini bile kırpmadan dizimdeki yaraya baktı. O kadar uzun baktı ki dizimdeki o yaranın oluşmasından kendini suçladığını hissettim. Oysa onunla hiçbir ilgisi yoktu. Camdan atlarken yere düştüğümde dizimi yaralamıştım.
"Hiç kimse acı çekmek istemez ama acı çekmekten de kaçamaz." dedi Atlas. "Sen zihninin içinde bile acı çekmekten kaçmaya çalışıyorsun Selin."
"Sen kimsin, biliyor musun?" diye sordum öfkeyle. "Soyadının arkasındaki güce sığınan duygusuz bir piçsin. Sen hiç sevilmemişsin ki. Aslında sana acıyorum."
Bu cümleleri canını yakmak için kurmuştum ama Atlas bana öyle bir baktı ki benim canım yandı. Canını yaktığımı biliyordum. Bu Atlas'ın özünde duygusuz bir insan olmadığının, içinde dışarıdan görünmeyen, bambaşka bir adam olduğunun kanıtıydı.
"Beni sandığımdan daha iyi tanıyorsun." dedi Atlas.
Ardından yavaş adımlarla banyonun kapısına yöneldi ve kapıyı kapattı. Küvete yöneldiğinde hiçbir tepki vermeden öylece ona bakmaya devam ettim.
"Bir sonraki sefer silahı elime aldığımda tetiğe basarım."
Basmayacaktım.
Atlas küvetin önünde durarak bana doğru eğildi ve bakışlarını yüzümde gezdirdi. Gözlerimi bir an olsun gözlerinden ayırmazken oraya çöken gölgeleri gördüm. Acıyı kabul etmiş gibiydi.
"Bak bana! İyice gör! Git içeri, anlat! Onlara Atlas piçmiş de! Hiç sevilmemiş de!"
Bacaklarını küvete soktuğunda küvetin izin verdiği kadar ondan uzaklaştım. Atlas küvetin bir ucunda, ben diğer ucundaydım ve birbirimize bakıyorduk. Uzun parmakları birden boynuma gitti. Küvetteki suyun bir kısmı dışarı taşarken bakışları odağını kaybetti. Gözleri açıktı, nefes alıyordu ama boşluğa bakıyordu. Elleri de titriyordu. Onu mahveden bir anıyı hatırlamış gibiydi.
Parmakları boynumu sıkmaya başladığında ona direnmedim. Ölürsem kalbimdeki tüm acılar benimle beraber kaybolurdu. Bilincim kapandığında ve tamamen kurtulduğumda hayatım boyunca aradığım ama bulamadığım huzuru da bulurdum. Belki annemi de gittiğim o yerde görebilirdim. İhtiyacım olan tek şey boynumu kavrayan parmakların nefesimi kesmesiydi.
Ama tek bir kalp atışı, tek bir saniye, tek bir an her şeyi değiştirirdi.
Atlas sanki ateşe dokunuyormuş gibi titreyen ellerini geri çekti. Derin bir nefes alarak küvetten çıktığında siyah kot pantolonundan damlayan suya aldırmadan banyodan çıktı. Afallamış bir ifadeyle gözlerimi banyoda gezdirdiğimde hissetiğim karmaşayla etrafımda da karşılaşacağımı sanmıştım ama sessizlik ve sakinlik her köşeye sinmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FISILTI
General Fiction"Aşk bana ölümün kan kırmızısı rengini anımsatıyor..." Güzelliğiyle kalplere dokunan, kalplere hayat veren kadın... Başkalarının kalplerine hayat verirken kendi kalbinden olan... Aşkın yeryüzündeki tek temsili... Ares'in Afrodit'i... Siyaha çalan...