O günün üzerinden çoktan 5 gün geçmişti bile. Sonraki gün ondan önce uyandığım ve utancıma yenik düştüğüm için direkt ayaklanıp kendimi dışarı atmıştım. Kalçamdaki sızıyı hala unutamıyorum, o gün hiç ağrı kesici de almadığım için öylece kalmıştı. Akşamında ise ağrı belime kadar vurmuş can çekişmiştim. 2 gün Ricky ile kaldıktan sonra Hua beni zorla eve getirmişti.
Soojin noona ile nasıl tanıştıklarını anlatıyordu şimdi de. Boş boş ona bakarken napsam da kaçsam diye düşünüyordum. "Öyle oldu işte onları bize çağırdım! Sonuçta yakın olmamız gerekiyor değil mi?" Sözleri ile gözlerim ona çıkarken birden ayaklandım. "Hepsini mi?" kafasını onaylarcasına sallayınca içimdeki hissi durduramayıp kafasına hafifçe vurmuştum. "Hayvan oğlu it! Ne vuruyorsun pezevenk?!" kafasını tutarak bağıra Hua'ya göz devirip dolabımdaki havlumu çıkardım. "Duşa gireceğim çık dışarı" Hiçbir şey yapmadan oturan Hua'ya kapıyı gösterdim. "Çık dışarı" Göz devirerek ayağa kalktı ve kapıdan çıkarken konuşmaya, laf yetiştirmeye, devam etti. "Sanki odada yıkanıyor, mal" Kendimi direkt odamdaki banyoya atarken son derece paniktim.
O günden sonra Hanbin ile görüşecektik ve benim daha yeni haberim oluyordu?! Elimden geldiğince hızlı bir şekilde duşumu alırken tam olarak götüm girmeden başım çıkmıştı banyodan. Kendime giyecek bir şeyler ararken çok süslü olmayacak gündelik giyilecek bir şey arıyordum. Ama ben zaten gündelik bara gittiğim için asla normal insan üstü yoktu. Altıma pijamalarımdan birini geçirerek odadan çıktım ve alt kata indim. "Kombinin şaka mı?" Hui hyungun sözleri ile ona bakıp göz devirdim. Jun hyung bir şeye de muhalefet olmasa şaşırırdım. Hua ve annemin kıyafet odasına girip dolaplara bakındım. Bulduğum gri tonlarındaki şortu elime alarak etrafa bakındım. Üstüne croptan başka bir şey bulamadığım için odadan çıkıp mutfakta kurabiye yapan Minghao ve Jun hyunga ufak bir bakış atıp Jun hyungun odasına girmiştim.
Tam istediğim tarzda bir gömlek bulduğumda sevinçle alıp odadan topuklamıştım. Kendi odama çıkıp üstümü giyindiğimde aynadan kendime baktım. O kadar güzel olmuştum ki ben bile bana aşık olabilirdim. Açıkta kalan boynumu boş bırakmak bana göre olmadığı için kalın zincirlerden oluşan gümüş parlak bir kolye takmıştım. Saçlarımı düzenledikten sonra mutlu bir şekilde aşağı inmiştim.
Onların ne ara geldiğini fark etmemiştim bile. Soojin noona ve Hua beraber koltukta dizi izliyorlardı. Areum ve Hanbin ise yanlarında oturup telefonları ile oynuyorlardı. Salona gidip tekli koltuğa oturdum. Ben oturur oturmaz Hanbin kafasını kaldırdı. Gözleri bedenimi süzerken dudaklarında bir gülümseme oluşmuştu. İstemsizce yutkunmuştum.
Gözlerim onunla buluşmaya dahi çekiniyordu, ve ben bu halde ne yapacağımı hiç bilmiyordum. Salona giren Hui ve Hao hyung ile onlara döndüm. En hızlı kaçış yolum bu gibi duruyordu, oldukça çaresizdim şu anda. Ama o inatla gözünü bir saniye dahi benden çekmeden duruyordu, bakışlarını tamamen hissediyordum. "Çikolatalı yaptık kurabiyeleri, yiyorsunuz değil mi hepiniz?" herkes onaylarcasına ses çıkartırken ayağa kalkıp üstümü düzelttim. "Ben arka bahçeye çıkacağım biraz" Hanbin ayaklanınca otomatik olarak gözlerim onu bulmuştu. "Çok iyi olur ben de hava almak istiyordum" onu kastetmeme rağmen böyle atlaması tuhaf olsa da yanımızdaki çiftler ve areum birbirlerine kaş göz yaparak gülüyorlardı.
Kafamı sallayarak önden gitmiştim, çünkü benim evimdi değil mi? Mutfağa girip arka kapıya açılan kapıdan çıkmıştım. Arkamda olduğunu bildiğim için kapıyı kapatmamıştım. Bahçedeki salıncağa kurulurken onunda yanıma oturması ile garip bir ortam oluşmuştu. İkimizde konuşmuyorduk ve sadece öylece birbirimize bakıp duruyorduk.
"Benden kaçma" duyduğum şeyle istemsizce yutkunma gereksinimi duymuştum. "Kaçmıyorum ki, sadece.." sesim sonlara doğru kesilmişti. Çenemde hissettiğim zarif parmaklar ile öylece kalmıştım. Çenemi tutarak yavaşça başımı kendine doğru çevirdi. "Kaçtığının ikimizde farkındayız, ama yapma yalvarırım. Dibimde olup da böyle olman canımı yakıyor" Öylece donmuştum. Bu adam ne yapsa ben öylece kalıyordum, nefesimi kesiyordu..her anlamda.
Kendimi cesaretlendirerek uzanıp dudaklarımı dudakları ile birleştirdim. Şaşırdığı oldukça belliydi ve bu garip bir şekilde aşırı derece de hoşuma gitmişti. Eli çenemi okşarken konuşacağım şeyleri toparlamaya çalışıyordum.
Bir süre sonra dudaklarımız nefessiz kalmamız sonucunda ayrılırken nefeslerimi düzenlemeye çalışmıştım. "Bana çok garip hissettiriyorsun Hanbin. İlklerimi senle yaşıyorum resmen, bütün ilklerim sana gidiyor. İlk kez biri için giyindim ben, ilk kez yabancı biri evime gelecek diye mutlu oldum, ilk kez birini öptüm.... ve daha nicesi var. Yeni tanıştık belki ama... çok farklı hissettiriyorsun, ama sen böyle hissediyor musun orasını bilemem" Bir solukta konuşmaya çalışırken yüzünde oluşan gülümseme ile bana bakıyordu, gamzesine gömüldüğüm adam.
"Ben iki yıldır bugünün hayalini kuruyorum Hao. İki yıl. İki yıldır aldığım her nefes, yaptığım her şey senin için. Seni bir gece daha izleyebilmek içindi. Belki daha yeni fark ettin beni ama ben iki yıldır her gün, her gittiğin barda, her kendini yalnız sandığın sokakta dahi seninleydim. Evine hiç tek gelmedin, hep ben bıraktım seni evine. Haberin olmadı sadece. Sana zarar verebilecek her şeye engel oldum. Seni korumak için kendimi yırttım. Daha yeni fark ettin beni, benim iki yıldır sana hissettiğim hisleri bana anlatıyorsun şuan. Sen ne düşünürsün ben de onu bilmem ama bir şeyi çok iyi bilirim ben, o da seni ne kadar sevdiğimdir işte"
Duyduklarımla öylece kalmıştım. İki yıl, koskoca iki yıl bu adam benim için mi çabalıyordu? Nasıl oldu da böyle bir mükemmelliği hiç fark etmedim ben? Nasıl olur bu? Uzanıp ellerimi tutarak gözlerime baktı. Bedenlerimiz birbirine dönmüş sadece gözlerimiz birbirine kilitlenmişti.
"Sana bir şey sormak istiyorum, bütün benliğimle, bütün kalbimle; Benimle çıkar mısın Hao?"
Özür niyetli yeni bolum yayimladim gencler bu sefer uzun hehet! finale yaklasiyoruz 3 bolumumuz kaldi hadi bakalim, bu da haonun kombini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Into You-Haobin
Fanfiction"Başka bir isteğiniz var mı Bay Zhang?" dedikleri ile dudaklarını yaladı. "Yan masadaki beyefendiyi masama buyur ettiğimi söyleyiverin." dedi Hao önündeki garsona. Garson kafasını sallayarak sarı saçlı çocuğun yanına ilerledi. Gözüne kestirmişti bil...