O gün sadece birazcık vakit istemiştim ondan, memnuniyetle vereceğini söylemişti. Öyle de yapıyordu. Kafamın karışmaması ve kendim için doğru bir seçim yapmamı istediğini söyleyip karşıma çıkmaktan kaçınıyordu adeta. Onun bu kadar iyi olduğunu dışarıdan bakan kimse kesinlikle anlayamazdı. Ama cidden çok temiz kalpliydi, ya da sadece bana öyleydi.
Gözlerim odamın tavanında gezerken aklımdan onu çıkaramıyordum. Ondan hoşlandığım bariz bir şeydi ancak henüz onunla ilişkiye gireceğim kadar güven dolu da değildim tanımıyordum da. Hua'dan arakladığım numara aklıma gelince telefonu çıkarıp onu telefonuma kaydettim. Konuşmak istiyordum ama onunla konuşursam aklım karışabilirdi. Yanlış kararlar vermek istemiyordum. Aniden odaya dalan Hua ile sıçradım. "Ya salak mısın kapıyı çal diye koymuşlar oraya kır diye değil!" göz devirerek karşıma yerleşip bana baktı.
"Hanbin oppa sana çıkma teklifi mi etti?!" çığlıkla karışık olan soru ile kulaklarımı tıkadım. Bağırmadan konuşmazsa hiçbir sik anlamayacaktım kesinlikle. "Ne diyorsun anlaşılmıyor embesil" düz bir surata bürünerek elimi tuttu. "Diyorum ki Hanbin oppa ile çıkmaya başladınız mı?" derin bir nefes alıp başımı iki yana sallayarak gözlerimi kaçırdım.
İçeri aniden dalan Jun hyung ile kafamı ona çevirdim. "Ne demek çıkma teklifi?!" dedikodu kesinlikle çok hızlı yayılan bir şeydi.. "Ya hyu-" annem de Jun hyungun arkasından odaya girip bana şaşkınca bakmaya başlamıştı. Tanrı aşkına içinde bulunduğum durum o kafar utanç vericiydi ki, utanmasa çalışanlar bile gelecekti..
"Oğlum ben biriniz beraber olsa yeterdi diye düşünmüştüm siz ailede adam bırakmayacaksınız" Jun hyung annemin sözleri ile kahkaha atarken Hua sadece göz deviriyordu. "Areum'u da sen alıyorsun herhalde anne?" işte buna hepimiz kahkaha atarak gülmüştük. "Aman işiniz gücünüz makara! Ne dedin Hao anlat bakalım" annemle abim de yatağa kurulunca tüm dikkat üzerimdeydi. "Kabul ettin demi? Etmediysen öldürürüm seni!" "Yok ya.. düşüneceğim dedim ama düşünemiyorum ne yapacağım ben?" Hua öksürerek ilgimi üzerine toplayıp konuşmaya başladı. "Dürüst olayım gözlerinden onu sevdiğin anlaşılıyor, ama sen buna inanır mısın bilmiyorum. Onunla vakit geçirmeyi dene hoşuna gidiyorsa kabul edersin işte, çok düşünürsen her şey daha kötü olur. Anın tadını çıkar oppa!" onun doğru söylediğini düşünürken kendime özgüven tazelemesi yapıyordum. Başarabilirdim. "O zaman ne yazayım şimdi?" "Dışarı davet et ne biliyim tiyatroya falan gidebilirsiniz, en ufağından markete gitseniz bile kar şuan" Jun hyungun söylediklerini annem de onaylamıştı. kafamı sallayıp yanağından bir makas aldım. "Söylediğim çok gariptir ama seviyorum sizi" "Biliyorum" Huanın hazır cevabını ortaya atıp odadan çıkmasıyla diğerlerine dönmüştüm. "Kendine güven yapabilirsin arkandayız" annemin söylediğine kafamı salladım. Odadan çıkmadan önce Jun hyung bana dönüp şirince "Fighting!!" dedi. Gerçekten mutlu hissediyordum şuan.
Siz
Hey!+82 10-1767-6535
kimsiniz?Siz
Ah tanıtmayı unuttum
Hao ben Zhang Hao+82 10-1767-6535
Bir dakika çıkaramadım?Siz
Nasıl ya hani şey olan, ablanın sevgilisinin abisi olan+82 10-1767-6535
Anımsayamadım ya..Siz
Ne demek anımsayamadım+82 10-1767-6535
Bi ipucu daha alabilir miyim?Siz
Sevgilin olmasını istediğin adam+82 10-1767-6535
Hah!
Şimdi hatırladımSiz
İnanamıyorum sana cidden
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Into You-Haobin
Fanfic"Başka bir isteğiniz var mı Bay Zhang?" dedikleri ile dudaklarını yaladı. "Yan masadaki beyefendiyi masama buyur ettiğimi söyleyiverin." dedi Hao önündeki garsona. Garson kafasını sallayarak sarı saçlı çocuğun yanına ilerledi. Gözüne kestirmişti bil...