[Izuku'nun Ağzından]
"Bekle beni," diyerek odadan çıktı. Nereye gitmişti hiç bir fikrim yoktu. İstesemde bir yere gidemezdim çünkü üstümde bornoz hariç hiçbirşey yoktu. Peşinden de gidemezdim. Zaten evi de bilmiyordum. Ama uzun bir süreden sonra bu ev sıcaklığını hissetmek... çok iyi gelmişti.
Elinde bir ilk yardım çantasıyla geldi. "Kafandaki yaraya bakacağım ve vücudunda ki yaraların da izi kalmasın diye krem sürelim."
"İzler sorun değil." Diye bir şeyler mırıldandım o yanıma oturmuş çantayı açarken. "Eğer sana geçmişini hatırlatacaksa büyük sorun."
"Altı yıl da buna alıştım. Hatırlasam da bir şey olmaz." Büyük bir inatla az önce kurutmuş olduğu saçlarımı geriye yatırdı. Alnımın sağ tarafını bilincimi kaybettiğim esnada küvete çarpmıştım ve ona bakıyordu. Üstü kabuk bağlamış sayılırdı ama inatla ona bakmaya devam ediyordu.
Son bir kaç gündür kabına aşina olduğum kremi çıkardı ve parmağıyla bir tutam aldı. Nazikçe parmaklarını yaranın üstünde gezdirdi. "Acıyor mu hala?" Olumsuz anlamda başımı salladım. "Hiçbir yerim acımıyor."
"Güzel. Eğer olurda bir yerin acırsa bana söyle tamam mı?" Aşağı yukarı başımı salladım. "Yine sizin kıyafetlerinizi giyeceğim değil mi?" Cevabını bildiğim bir soruyu neden sormuştum bilmiyordum. Neden onunla bu kadar konuşmak istiyordum?
"Yani giyecek kıyafetin yok. Çıplak durmak istersen bana uyar." Diyerek bana haylaz bir bakış attı. Sonra kendini düzeltip, "şaka yapıyorum," dedi. Yüzündeki gülümseme hızlıca silindi. "Ama başka çaremiz yok. En azından sana giyebileceğin kıyafetler alana kadar."
Buraya gelerek iyi mi etmiştim kötü mü? Gidecek başka bir yerim yoktu. Tanıdığım yoktu. Olsa bile yüzlerini görmek bile istemezdim zaten. Ama bu adamı da o kadar tanımıyordum. Ama bizi kurtardığına göre iyi biri olmalıydı. Tek bildiğim şey onun yanındayken huzurlu ve güvende hissettiğimdi.
İlk yardım çantasından başka bir krem çıkardı ve elime tutuşturdu. "Sırtına ben sürerim ama geri kalan kısma sen sür." Mümkün olduğunca benimle az temas etmeye çalışıyordu. Oysa en son öpüşmüştük ve onu bu teklif etmişti.
"İz kalmaması için." Ayağa kalktı odasındaki pekte büyük olmayan dolaba doğru ilerledi. "Bakmıyorum merak etme." Bornozun ipini çözdüm ve bornoz omuzlarından indirdim. Kremin kapağını açarken göz ucuyla ona baktım. Eğilmiş bekliyordu.
Keremden bir tutum alıp bacağımdaki kabuk bağlamış kesik izlerine ve morluklara sürdüm. İyi beslenmedigimden olsa gerek hala duruyorlardı.
"Izuku."
"Hmm?"
"Bana 'siz' diye hitap etmene gerek yok. Biz sevgiliyiz biliyorsun değil mi?" İkimizde sustuk. "Gerçi sevgili olmadan önce sanırım çıkma teklifi etmem lazımdı."
"Ne? Çıkmak mı?" O nasıl oluyordu hiç bir fikrim yoktu. "Çıkmak derken?"
"Bilmiyor musun?" Bilmediğim için kendimden utanmalı mıydım? "Şey... sinemaya gidersin, yemek yersin, birbirini tanımak için bir şeyler yaparsın."
"Dışarıyı sevmiyorum," derken üst gövdeme geçmiştim. "O zaman evde yaparız. Evde film izleriz, evde yemek yeriz." Sessiz kaldım. "Ne tür filmleri seversin?"
"Film sevmem."
"Yemek? Çok sevdiğin yemekler illa vardır."
"Yok. Yemek seçmem. Önüme konunanı yerim." Küçükken seçerdim. Küçükken çok yemek seçerdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
-DENEK 016- BkDk
غموض / إثارة"Bu çocuk niye konuşmuyor?" Diye sordum adam kemerini düzeltmekle uğraşırken. Yamuk durduğunu yeni fark etmiş olmalıydı. "Üzerinde denediğimiz ilaçlar yüzünden konuşma kabiliyetini kaybetti." "Ne...?"Bu kadar rahat ve normal bir şeymiş gibi dediğin...