"KENDİNİ DÜNYADAN SİLEBİLECEK MİSİN"

95 4 4
                                    

Bugün yeni bir hikaye öncesi dünyanın ilk defa bu kadar büyük savaş demiyorum! Soykırım ve acımasızca katletmek gördü. Büyük ihtimalle tahmin ettiğiniz şeyden bahsediyorum. Filistin'e yapılan o büyük soykırımdan bahsediyorum. Bugün tarih 31 Ekim Salı 2023, ne yazık ki dünya 3 dünya savaşına hergün biraz daha çekiliyor. bugün Yemen istaile savaş açtı. Her an 3. Dünya Savaşı olabilir. Duydunuz mu bilimiyorum İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu "tanrının yerini tespit ettik, ve onu öldüreceğiz. Bütün Müslümanlar sonunuz geldi hepiniz.gebereceksiniz" açıklaması yapmış. Gerçekten acıyorum ona, Allah'ım şuan sabrediyor bunu birçoğumuz biliyoruz. Melhame i Kübra hadisini biliyormusuz bilmiyorum. O hadiste " Müslümanların 3te 1'i ölecek, 3te 1'i kaçacak, 3te 1'i ise zafer kazanacak yazıyor. Eğer ileride Müslümanlık uğruna ölecek olursam buna hiç pişman olamam aksine gurur duyarım, belki inanmayacaksınız ama benim bu sözleri yazarken bile gözlerimden yaşlar sürülüyor. Allah'ım ileride hepimizi öbür dünyada yüksek makamlarda eylesin...

Keyifli Okumalar


Onca kelamın bir anlamı yoktu artık, sevdiğim cocuk yaşımda aşık olduğum adamda yoktu. En acımasız yanı ise ondan bana arda kalan diğer insanlarda olduğu gibi anılar değildi. Yeni bulduğum aşkım bana acıdan başka birşey vermemişti. En beteri ise ona olan aşkımı söyleyememişken bu acı bana kar kalan, en azından reddedilmiş olsam belki bu kadar çok koymazdı. Belki de koyardı. Bilemezdim...

Gözlerimi sabah açtığımda hala Dürdane'nin dizindeydi başım, koltuğun başına başını yaslanmış öyle uyuya kalmıştı. Hala çatıya değen yağmur damlalarının sesi geliyordu. Dürdane'yi uyandırmadan dizinden kalktım. Üzerime örttüğü battaniyeyi onun üzerine örttüm ve mutfağa geçtim. Kendime sert bir kahve yaparak balkona geçtim.

Balkonun kapısını açınca yüzüme rüzgarın vurmasıyla yüzümdeki kahküllerim arkaya doğru uçurmaya başladı, umursamadan elimdeki Kupayı mermer zemine koydum ve ellerimi bağlayarak düşünmeye başladım. Ne yapacaktım benn, Allah'ım yardım et diye içten içe dualar ediyordum.

Kahveden bur yudum almamla birlikte yüzümü ekşitmem bir oldu. Fazla acı olmuştu ama ancak beni böyle bir kahve toplandı. Gerçi toparlanabileceğim de kesin değildi.

Şimdi biliyorum belki de iki gündür tanıdığı adam için kendini ne hale getirdi diyorsunuz fakat ben o adamı hep seviyordum. Diyorum ya çocukluk aşkımdı o benim diye, o benim hayatıma iki gündür yoktu. O benim hayatımda hep vardı.

"Sen benim hayatımda geçmeyen iz, kapanmayan ve oluk oluk kanayan yaram olacaksın!" Diye kendi kendime tekrar etmeye başlamıştım. Bir saatten bu sözler öyle koymaya başlamıştı ki tekrar ederken nefesimin kesilmeye başlamıştı. Gözlerimden yaşlar bir asit gibi kalbimi yakarak akmaya başladı. Ne olurdu o kafede seninle biraz daha önce karşılaşmış olsaydık be adam...

Islak zemine çökmüş bir halde bacaklarımı kendime çekmiş ağlar haldeydim. Dürdane kapıyı açınca beni yerde görünce önce gözleri dolmuş halde bana baktı ardından da benimle birlikte gözlerinden yaşlar süzülmeye başlamıştı. Birkaç dakika öylece halimi izledi sadece ardından da kolumdan tutarak "ne olursun kendine gel artık, sadece kendine zarar veriyorsun!" Dedi. Ayağa kalktım ve içeriye girdik. Saçlarım ve üzerimdekiler yine sırıl sıklam olmuştu. Dürdane önce kuru pijamalar getirdi. Giyindikten sonra Saçlarımı bir anne gibi kuruttu.

Telefonum çalıyordu. Patronum beni aramak için bundan iyi vakit bulamazdı. Ayağım esnada Dürdane telefonu elimden çekerek o açtı. Birkaç saniyelik konuşmalarının ardından bana dönerek "yeter artık kendine geleceksin, böyle yaparak sadece kendini mahvediyorsun! Sencede artık sirkelenme vakti gelmedi mi?" Ürkek bakışlarıyla buna hazır olmadığımı ona söylemiştim. Dürdane beni umursamayarak önce bana sıcak bir duş aldırdı ve yeni eşofman takımı getirdi ve burdan direk işe gideceksin, artık küçük bir kız çocuğu değilsin çaresizce ağlayacak yaşı geçeli çok oldu." dedi.

Haklıydı... Dediklerini kabul ederek kendi isteğimle üzerimi giyinip Saçlarımı kurttum. Telefonumu alarak evden çıktım.

Kamp merkezinin önüne gelince derin bir nefes verdim. İçeriye girince hazırlıklar henüz başlamamışlardı.

Simay ablayı görence hemen onun yanına gittim. Acır gözler ile baktığı belliydi bana, hemen kulağıma eğilerek "selam ver yoksa terslik olduğunu anlayacaklar" dedi. Gülümsemeye çalışarak "günaydınlar" dedim. Herkes günaydın dediği esnada birkaç saniye sonra Şükrü içeriye girerek "günaydın" dedi. Simay ablanın elini tutarak ağlayacak olduğumun farkına varmasını sağladım. Kulağıma eğilerek "sakın öyle bir hatayı yapayım deme güzel kızım" dedi. Gözyaşlarımı geriye doğru iteleyerek bu isteğimi geri postaladım.

💖💖💖💖💖

Bugün Şükrü beni yanında istemesine rağmen ben bunu geri çevirdim ve Simay ablanın yanına yardıma gittim. Bugün resmen Simay abla haricinde herkesten kaçırıyordum. Kimseyle konuşmuyordum.

Bir ilkokul öğrencisi olan kız çocuğu yanıma gelerek "abla şuradaki abi seni çağırıyormuş" dedi. Kafamı çevirmemle Şükrü'yü görmem bir oldu. Ağaca yaslanmış ve beni bekliyordu. Simay ablanın gözünün içine bakınca "git, yoksa şüphelenecek" dedi.

Olabildiğince yavaş adımlarla yanına gittim. "Ne oluyor, öğrenebilir miyim?" Diye sorunca "birşey olduğu yok!" dedim. Kaşlarını çatarak " suratın berbat, sabaha kadar ağladığın bu kadar belli olamazdı emin ol" dedi. Birden savunmaya geçerek sesimi yükselttik ve "birşey olduğu falan yok, sorma sen birdaha beni! Senin sevgilin yokmu? Git onunla ilgilen!" Dedim ve yanından uzaklaşmaya başladım. Arkamdan "sana ne olduğunu öğrenicem, Feyza!" Diye seslendi. Cevap vermeden uzaklaştım.

💖💖💖💖💖

Etrafıma baktığımda Derya tek başına gidiyordu. Etrafıma baktığımda Şükrü'nün olmadığını görünce derin bir oh çektim. Herkes boşalana kadar bekledim. En son Simay ablayla da vedalaştıktan sonra en son ben kalmıştım. Bende çıkarak Dürdane'nin evine doğru başımı öne eydim ve yürümeye başladım. Bir anda kolumdan tutularak çekiştirilmemle ne olduğunu anlamadım. Kafamı çevirmemle Şükrü'yle göz göze geldim.

Kollarını iki yanimda duvara yaslayarak adeta bana bir hapis oluşturmuştu. Asi bir şekilde "ne yapmaya çalışıyorsun sen?" Dedim. Tek kaşını kaldırarak "sen gayet iyi biliyorsun" beni çıldırtmaya çalışıyordu galiba, "yeter bırak peşimi, hatta çık hayatımdan" dedim haykırarak, histerik bir kahkaha atarak " İşte bu biraz zor, hayatıma giren sensin, girdiğin gibi çıkabilirsin. Ayrıca o tavırlarının sebebi ben miydim?" Dedi tek kaşını kaldırarak. Kekeleyerek "h-hayır tabiki" dedim. Kollarından tutarak "birak beni gideceğim" dedim. Fakat başarısız oldum. Gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı bile "sen böyle yaparak, bir cevap aramıyorsun. Beni mahvediyorsun!" Dedim. Ve kollarını son gücümle indirmeye çalıştım. Ama olmuyordu işte en son kurtulamak için çırpınmaya başladım. Dibim kadar başını yaklaştırdı. Başımı geriye çektiğim esnada duvarla birleşti. "Senin ne derdin varsa birlikte çözüm arayacağız. Dedi. Ben ise o kahrolası dilimi tutamayarak "KENDİNİ DÜNYADAN SILEBİLECEK MİSİN" Diye bağırdım. Şaşırmış halde sadece gözlerimin içine bakarak "o ne demek?" Diye sordu. Ve beni serbest bıraktı. Arkama bile bakmadan hızla oradan uzaklaştım.

Bu bölüm biraz acıklı ve iddialı oldu. İnşallah duygu akışını tam yansıt mışımdır.

Iyi okumalar...

Antrenör Beyefendi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin