3. Bölüm

68 9 1
                                    

Sokaklar bomboş tek bir insan bile yok. Gecenin geç saatleri belki de ondan ama yine de çok garip. Arka sokaklardan bir uğultu geliyor. Kavga sesleri gibi geliyor önce ama sonra yerini yardım çığlıklarına bırakıyor. Ellerimi cebimden çıkarak hızlıca ses gelen evin önüne geldim. İki katlı biraz yıkık dökük bir evdi. Önünde ufak bir bahçesi vardı. Camdan sarı ışıklar sızıyordu. Ne yapacağımı bilmiyorum ancak o yardım çığlıklarını da duymamış gibi bırakıp gidemem ki. Kapıya yaklaşarak açmaya çalıştığımda kapının açık olduğunu fark ettim. Koşarak üst kata sesin olduğu odaya geldim. Kapı kapalıydı açmayı çalıştım ama başaramadım. Kapıya vurarak içeriye doğru bağırdım.

"İyi misiniz? Neler oluyor orada?"

İçeriden gelen uğultular kesilmiyordu. Kulaklarım yüksek sesten çınlamaya başladı. Refleks olarak ellerimi kulaklarıma götürerek kapattım.

Bir süre ses bir anda kesildi. Kapının açıldığını duydum ve bakışlarımı meraklı gözlerle kapıya diktim. Ellerimi kulaklarımdan çekerek odayı dinlemeye başladım. Ancak bir süre bekledikten sonra kimsenin çıkmadığını fark ettim. Kapı koluna uzanarak kapıyı açtım.

İçeri de üstü başı kanlar içinde bir kız vardı. Kafasını kendine doğru çektiği bacaklarının arasına saklamıştı. Yüzünü net bir şekilde göremiyordum. Üzerinde benim dolabımdaki kıyafetlere benzer kıyafetlerle orada öylece duruyordu. Sanki utanıyor ve korkuyor gibiydi. Ellerindeki kanı halıya silerek temizlemeye çalışıyordu.

Bakışlarımı odanın içerisinde gezdirerek birileri daha var mı diye kontrol ettim ancak oda da zaten normal eşyalar dışında hiçbir şey yoktu.

Kızın durumunu kontrol etmek için yanına yaklaştım ve hafifçe dizlerimi kırarak eğildim.

"Hey. Bana bak, iyi misin?"
Kız beni dinledikten sonra bir süre daha ellerini silmeye devam etti.
Boynumdaki fuları çıkartarak ona doğru uzattım. Bana bakmadan alıp ellerini arasına sokup ellerini temizlemeye devam etti.

"Şimdi bana bakar mısın? Ne oldu sana?"

Kafasını bana doğru kaldırmasıyla başımdan aşağı kaynalar sular dökülmüş gibi hissettim. İçimi çok büyük korku ve panik kapladı. Kanımın akışını hissedecek kadar yaşadığım şeyin farkındaydım. Karşımdaki kız bendi. Nasıl böyle bir şey olabilir?

"S-Sen? Bana çok benziyorsun."

Kız bana bakarak dolu gözleriyle beni bir süre izledi. Kafasını yukarı aşağı salladı.

"Nasıl bu hale geldin? Kim yaptı sana bunu?"

Bana bakarak hala kanlı olan elleriyle gözlerini sildi ve sağ elini kaldırarak işaret parmağıyla arkamı gösterdi. Tam arkamı dönecektim ki dokunan parmakla olduğum yerden sıçradım.


Derin nefesler alarak ne yaşadığımı fark etmeye çalıştım. Bu bir kabustu. Öğretmen dahil bütün sınıf şaşkın gözlerle bana bakıyordu. Ter içerisindeydim ve nefes almakta zorlanıyordum. Ellerimi boğazıma götürerek ovuşturdum. Yanımda Dora bunu beklemediğini belli eden bir şaşkınlıkla bana bakıyordu. Sınıftan gelen "iyi misin?" sorularını duyuyordum ama asla anlamıyordum. Hatta sanırım Dora bile beni kontrol etmiş bir şey isteyip istemediğimi sormuştu. Hızlıca yerimden kalkarak çantamı aldım ve sırtıma takarak kimseyle göz teması kurmadan sınıftan çıktım.

Normalde rezil oldum gibi şeyler düşünürdüm ama bu şu an en ufak sorunumdu. Hayatımda gördüğüm en gerçekçi kabustu. Nasıl bir kabus olduğundan söz etmiyorum bile.

Hızlıca lavabonun önüne gelerek musluğu açtım. Hızlıca suyu yüzüme ve boynuma doğru çarptım. Ferahlamayı bekliyordum ama hiç bir işe yaramıyordu.

Düşünmekten aklımın çıkacağını fark ettiğimde okuldan dışarı çıkmak için yürümeye başlamıştım. Kapının önüne geldiğimde güvenlik beni durdurarak bunu yapamayacağımı söyledi. Daha ikinci derste olduğumuzdan abime beni alması için kısa bir mesaj attım. O gelene kadar burada beklemem gerektiğini fark ettim. Kendimi ilk boş gördüğüm banka bıraktım ve ellerimi kafamın arkasında birleştirdim.

Okul kapısından çıkan Dora'yı görmemle bakışlarımı onun üzerine sabitledim. Bana doğru yürüyordu ve bir yandan bakışlarıyla beni kontrol ediyor gibiydi.

Bakışlarımı anlık olarak kendi ellerime çevirdim. Ellerim kabustan beridir terliyordu. Arada ellerime bakıp ter mi yoksa kan mı olduğunu kontrol etme isteği duyuyordum. Bu durum bana yine gördüğüm şeyleri hatırlatıp beni rahatsız ediyor ve düşüncelere boğuyordu.

Dora yanıma gelerek oturdu. Ona bakmıyordum, bakışlarım ellerimde sabitti.

"Nasılsın?"

Bu soruyu sormasını hiç beklemiyordum. Çünkü ilk hali, tavırları ve mimiksiz ifadesi sanki onun çok kaba ve düşüncesiz biri olduğunu belirlemişti kafamda.

"İyiyim desem inanacak mısın?" dedim yüzüne bakmadan.

"İnanmayacağım, haklısın."

Derin bir kaç dakika sessizlikten sonra kıpırdanmasıyla refleks olarak ona bakındım.

Elleriyle oynuyor ve sessizce yanımda oturuyordu. Sanki beni yalnız bırakmamaya çalışıyor gibiydi.

"Neden dersten çıktın ki?"

"Öğretmen birimizin sana bakmasını rica etti."

"Peki, sen neden geldin? Gelecek başkası yok muydu?"

"İstemiyorsan gidebilirim." dedi hafifçe yerinden doğrulurken.

Sağ elimi onun bileğine götürerek bileğini hafifçe tutup çektim.

"Hayır. İstememekten değil, sadece merak ettim. Geçen gün ki diyaloğumuz pek hoş değildi açıkçası. Ondan sonra senin gelmeni beklemiyordum."

Tekrar yanıma oturduğunda bana bakarak bir süre öylece durdu. Ben ona bakmasam da bana baktığını hissediyordum. Bir süre sonra tekrar önüne döndü.

"Kaba davrandıysam kusuruma bakma. Tepkim sana değildi, yaşadıklarımızdan dolayı biraz sinirliydim de."

Kafamı yukarı aşağı salladım ve  bakışlarımı Dora'nın gözlerinde sabitledim. Hafifçe gülümseyerek  "Sorun değil." diyerek tekrar ellerime bakmaya devam ettim.

Teneffüs zili çalana kadar sessizce oturduk. Zilin çalmasıyla birlikte hafifçe yerinden kalktı.

"Sana eşlik etmemi ister misin?"

"Hayır, teşekkür ederim. Abim gelecek onu bekliyorum."

"Peki. İstiyorsan seninle abin gelene kadar bekleyebilirim?"

"Teşekkürler. İdare ederim."

Sağ arka cebinden telefonunu çıkartarak bana doğru uzattı.

"O zaman numaranı ver ki seni kontrol edebileyim."

RüyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin