When it comes to you
Mesele sen olduğunda
There's no crime, let's take both of our souls and intertwine
Hiçbir suç yok, hadi ikimizin de ruhlarını alalım ve birbirine dolayalım
When it comes to you, don't be blind
Mesele senken , kör olma
Watch me speak from my heart, when it comes to you
Kalbimden konuşmamı izle , mesele sen olduğunda——————————
2 gün önce
"Hyung, ben ne yapacağım? Taehyung beni bırakıp gittiğinden beri çok zor şeyler yaşadım. Onu çok seviyorum evet ama beni bırakıp giden o iken neden Jin Hyung benim üstüme bu kadar çok geliyor? Taehyung'a kendimi affettirmek için çabalamaktan asla çekinmiyorum ama neden tüm suç benimmiş gibi davranıyor bana?
"Jungkook, senin burada nasıl olduğunu hepimiz biliyoruz tabii ki ama Jin hariç. Jin senin Taehyung'a haber vermeyi unuttuğun gece Taehyung'un sana evlenme teklifi edeceğini duyunca-"
Jimin hyung son söylediği cümlenin farkına varınca aniden susmuştu."Hyung!!? Ne diyorsun sen? Ne evlilik teklifinden bahsediyorsun?"
Gözlerim irileşmiş, ağzım açık kalmıştı.Jimin Hyung bi süre konuşmadı. Ondan açıklama beklercesine yüzüne bakarken yaşadığım ilk şoku atlatıp kendime gelmiştim."Jungkook, bak sana bunu söylememeliydim ama ağzımdan kaçırdım. Lütfen bu söylediklerimi unut tamam mı ben hiçbir şey demedim."
"Hyung sen ne saçmalıyorsun!" Ani bir hareketle ayağa kalkıp Jimin Hyung'un yanına gittim. "Şuan bana neler olduğunu anlatacaksın. Senin ağzından çıkanları kulağın duymuyor galiba? TAEHYUNG SANA EVLENME TEKLİFİ EDECEKTİ DE NE DEMEK!" dayanamamış çok fazla yükselmiştim.Jimin Hyung kolumdan tutup koltuğa oturtmuştu.Derin bir nefes aldıktan sonra asla inanmak istemediğim o cümleleri kurdu.
"Jungkook, böyle öğrenmemeliydin. Biliyorum ben boşboğazlık ettim ağzımdan kaçırdım. Ben bunca zaman boyunca yani Taehyung ile ayrıldığınızdan bu yana hep Jin ile konuştum. Taehyung'tan haber alabilmemiz için tek yol oydu. Jin'e senin çok fazla üstüne geldiğini söylediğimde bana Taehyung'un tüm yaşananları unutup seninle yepyeni bir sayfa açmak için sana evlenme teklifi edeceğini ama senin o gece onu orada bırakmana dayanamayıp senden uzakta yeni bir hayata başlamak için ülkeden gittiğini, hepimizi bırakıp tek başına İspanya'ya yerleştiğini söyledi. Ben de ne demem ne yapmam gerektiğini bilemedim salak gibi"
Duyduklarını sindirmeye çalışıyordu Jungkook. Gözlerini kapattı. Tüm bunların gerçek olmaması için Tanrı'ya yalvarıyordu. Şimdi uyanacaktı ve bu kabustan bitecekti. Bir süre öylece kaldı.
"Jungkook"
"Jungkook, iyi misin?"
Cevap yok.
"Jungkook, bir şey söyle"
Jungkook gözlerini açtı. Rüya değildi. Duydukları gerçekti. Aniden oturduğu koltuktan kalktı, telefonunu aldı. Düşünmeden aklına ilk geleni yaptı. Taehyung'u aradı.
"Alo, kimsiniz?"
Jungkook ses veremedi. Taehyung'un sesini duyduğunda elleri titredi.
"Kimsiniz, sesim gelmiyor mu?"
Jungkook ne yaptığının farkına vardı ve telefonu Taehyung'un yüzüne kapattı. Bu konuşmaya ikiside hazır değildi. Tüm sinirleri bozulmuştu. Delirmek üzereydi. Telefonu kapattığı gibi masaya sertçe vurmuştu. Sonrasında sakinleşmek için derin bir nefes alıp odasına gitti. Yere çöktü. Taehyung belirdi önünde. 16 yaşındaki Jungkook'un minik kalbini deli gibi çarptıran gülüşü, yumuşacık saçlarıyla ışık saçan güzel yüzlü o çocuk vardı karşısında.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nlikeu • taekook
FanficŞarkıcı ve söz yazarı Jeon Jungkook, ilk aşkı Kim Taehyung'u kaybetmişti: geri kazanmaya çalışıyordu.