" Bak sağdakinin ebesini belliycek katil birazdan. " ağzındaki mısırın yerine yenilerini eklemişti konuştuktan sonra. Birlikte korku filmi izliyorduk her hafta sonu yaptığımız gibi.
Fark etmiştim ki, ömrümün çoğu zamanını Mirza ile geçiriyordum. Bir gün ondan vazgeçmek isteyecek miydim? Veya istersem bunu başarabilecek miydim? Bunu başarmak için onunla geçirdiğim vakti azaltmam gerekecekti sanırım.
Neyse ki şu an buna gerek yoktu. " Babanı sikim!" ekrandan çıkan çığlığa yanımdaki koca adamın sesi eklenince irkilmiştim. Filmden değil de ondan korkmuştum!
Yerinde zıpladığı için etrafa birkaç mısır dökülmüştü. " Aklım çıktı Asaf, götüm kopuyordu lan. " büyümüş kahverengi gözleri bana bakarken heyecanla konuştu. Ekranda görünen yazılarla filmin sonuna geldiğimizi anlamıştım.
Hızla gözlerini ekrana çevirdi. " Bitti mi lan? Pu! Kim seçti bu filmi?" çatık kaşlarıyla bana baktığında düz bir ifadeyle ağzıma bir mısır attım.
" Sen seçtin ya. "
Yerinden kalktı ve mısır kasesini aldı. Daha sonra döktüğü mısırları topladı. Ben de kalktım ve kola içtiğimiz bardakları mutfağa götürdüm. " Güzeldi oğlum çok da kötü değildi. " bulaşıkları durularken konuşmuştu.
Güldüm. " Aynen koçum aynen. "
Yüzüne bir sırıtış yerleşti elindeki tabağa su akıtırken. Daha önce olduğunda bastırdığım şeyleri yavaşça bastıramaz hâle geliyordum. Deli gibi sarılmak istiyordum ona arkasından. Onu şımartmak, öpmek istiyordum özgürce.
Kurtuluş'la ilişkilerinin tamamen bitmesi beni ona daha da iter bir hâle gelmişti. Hatta kendime onları hatırlatınca belki kendimi geri çekerim sandığımdan durmadan onun konusunu açıyordum. Hissettiğim farkındalık gözlerimi büyütürken mutfağın çıkışına yöneldim.
" Ellerimi yıkayayım. "
Bu olmamalıydı. Kurtuluş yok diye beni oraya alacak hali yoktu. En yakın arkadaşıydım, her zaman öyle kalacaktım. Birlikte olmamızın bir imkânı yoktu. Banyoya girdiğimde ellerimi sabunla yıkadıktan sonra gözlüğümü çıkarıp kenara bıraktım. Yüzümü de yıkadım ve aynada kendime baktım.
Ona itiraf etsem ne olurdu?
Aramıza mesafe sokmazdı ama bir süre benimle konuşacağını sanmıyordum. Korkuyordum. Onu kaybetmekten, yeniden eskisi gibi olamamaktan korkuyordum. Sırf duygularımı içimde tutamıyorum diye ikimizi de en yakın arkadaşından mahrum edemezdim.
Ancak durmadan içimden gelen ona dokunma dürtüsü tüm bu düşüncelerime karşı çıkıyordu. Mirza'yı hak ettiği gibi seven bir başkası olsun istemiyordum, o kişi ben olmak istiyordum.
Onu en iyi tanıyan, anlayan, yanında olan kişi ben olmalıydım. En çok ben sevmeliydim onu. Her bir zerresini ne kadar sevilesi olduğunu ben söylemeliydim ona. Hayatının sonuna kadar kötü veya iyi her anında ben yanında olmalıydım. Dayanamayıp yer çöktüm.
Bu çok bencilceydi. Ne zaman böylesine aç gözlü olmuştum ben? Mirza başkalarıyla mutlu olabilirdi ancak sırf ben onsuz mutlu olamayacağım diye bu kadar bencil olmamalıydım.
Önemli olan oydu. O gerçek mutluluğu bulunca ben de hayatıma devam edecektim. Onun mutluluğu benim mutluluğumdu sonuçta. Derin bir nefes aldım. Kalbim sıkışmaya başlamıştı. Onu başkasıyla görme ihtimali de alışmam gereken bir şeydi.
Kurtuluş'a nasıl alıştıysam, bir başkasına da alışırdım.
" Lan! İlacını getireyim mi? İyi misin?" endişeli sesini duyduğum gibi başımı kaldırdım. Anında yanımda bitmiş, o da yere doğru çökmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dükkan °BxB°
RomansaElini tutup, asla bırakmayacak olan insan gözlerinin önündeydi. Ancak görmemek için çaba sarf ediyordu sanki Mirza. Gir Lan İçeri kurgusunun yan kitabıdır. Ömer Asaf ve Mirza'nın hikayesini anlatır. Küfür, cinsellik ve şiddet içerebilir. Rahatsız ol...