Sabah saat 5'e geliyordu, hava yavaş yavaş aydınlanıyordu. Güneşin yükselişini izlerken paketindeki son sigarayı da söndürdü.
Akmış rimelini silmemiş, üstünü değiştirmemiş leş gibi olmasına rağmen duş bile almamıştı. Zaten başka bir yere gitmeyecekti. Başka kimse görmeyecekse güzel gözükmeye gerek yoktu onun için. O, bazen hatta çoğunlukla birileri görecekse de evsiz gibi gözükürdü. İnsanlar onu genelde evsiz zannederlerdi. Ve haklılardı. Çünkü giyindikleri, vücudundaki yara izleri, sigara kokusu, yenmiş tırnakları... Aslında bu birçok şeyi anlatırdı ama insanlar duygusuzdu. Sadece ondan korkarlardı. Annelerin yoldan geçerken çocuklarına "Bu abla gibi mi olacaksın!" diye korkuttuları kişi olmuştu hep. Ama onun hikayesi çok farklıydı.
O ateşin ta kendisiydi. Ya da hayat onu öyle olmaya zorlamıştı...
O hep etrafındakileri de yakmasın diye cam fanus içinde büyütüldü. Diğer çocuklar hassastı, tek bir dokunuşta paramparça olabilirlerdi. Ama o öyle değildi.
Efsa güçlü olmalıydı. Çünkü onu şımartacak kimsesi olmamıştı. Ailesi vardı ama yok gibiydi. Neden mi? Çünkü hiçbir zaman Efsa'ya varlıklarının hissettirmemişlerdi.Efsa hiçbir okul gösterisine katılmamıştı çünkü izlemeye gelecek kimsesi yoktu.
Efsa her zaman olgundu çünkü çocukluğunu yaşatacak kimsesi yoktu.
Efsa hep kendine zarar verdi çünkü bunun ona yanlış olduğunu söyleyecek kimsesi olmadı.
Efsa erken yaşta uyuşturucuya başladı çünkü ona engel olacak kimsesi yoktu
Ailesi orada bir yerlerdeydi fakat hiçbir zaman Efsa'nın yanında olmadılar
Bu Efsa'yı güçlü bir çocuk olmaya zorladı. Efsa çevresine karşı hep güçlüydü ama kendiyle olan savaşında yenik düştü. Savaş yaraları hiç geçmeyecek kadar derindi. İnsanlar sadece vücudundakileri görüp yargılıyorlardı fakat ruhundaki yaraları kimse göremiyordu. Yargılamaları Efsa'nın umrunda değildi, onun derdi kendiyleydi. Efsa'yı bir tek kendisi etkileyebilirdi. Bir de o ne kadar kabul etmese de ailesi...
Babası Efsa'nın başını beraber kaldıkları seneler boyu sadece bir kez okşadı. Neden bilmiyordu. Efsa babası onu sevsin diye hep en iyisi olmaya çalıştı fakat babası onu bir gün bir saniyede olsa nedensizce sevmişti. Bu onun için büyük bir lütuftu. Ama sonra o, bin secde ettiği ölesiye sevdiği babasından nefret etmeye başladı. Her şey 13 yaşında, kız çocuklarının babasıyla gerçekten tanıştığı o yaşta başladı. Kimi kız çocuğu şanslı çıkar babasıyla hayatlarına devam ederdi o yaşta. Ama Efsa şanssızdı. Babasının derinlerde bir yerde onu sevdiğini düşündürdü hep ama o lanetli yaş geldiğinde babasının onu sevmediğinden emin olmuştu. Artık umrunda değildi. Ama son kez dönüp arkasına baktığında babasına karşı saf bir nefret duymaya başlamıştı.
Efsa'nın hayatı sadece ailesinden ibaret değildi. Onu ateşe veren başka şeylerde vardı.
Arkadaşları... Tabii onlara arkadaş denebilirse. Efsa 14 yaşına yani liseye geçene kadar cam fanusunun içinden çıkmamıştı. Fakat 15 yaşında geldiğinde bir grup serseriyle tanıştı. Onları da kendisi gibi sandı. Onlar da sevilmemiş, şımartılmamış ve görülmemişti güya. Efsa onlara ölesiye guvenmişti. Ne isterlerse yapardı. Yanlış olsa bile. Efsa ne kadar olgun bir çocuk olsa da o da bir ergendi ve doğruyu yanlışı ayırt edemezdi.
Tanıştıktan 1 yıl sonra her zaman olduğu gibi yine Efsa'nın yanına geldiler ve gece dışarı çıkacaklarını, Efsa'ya da gelip gelemeyeceğini sordular. Buna sormak denemezdi tabii, gelmesi için ısrar ettiler ve Efsa istemese de gitmek zorunda kaldı.
Ve gece olur, hazırlanıp çıkarlar. Zaten izin alacak kimsesi olmadığı için istediği saate kadar kalabilirdi.
Efsa her ne kadar o gecenin güzel geçeceğinden umutlu olsa da her şey boka sarmıştı.
Gittikleri yer zaten ıssızdı bir de üstüne üstlük ara sokaklara giriyorlardı. Efsa sesini çıkarmıyordu, sadece onları takip ediyordu. Birkaç sokak daha yürüdükten sonra durdular. Köşede bir adam bekliyordu. Emre, adamın yanına doğru gitti ve diğerleri bekledi. Birşeyler söyleyip bir miktar parayı adama verdi ve adamdan özensizce paketlenmiş bir torba aldı. Emre yanlarına geldiğinde herkes gülüşmeye başladı.
Efsa olacakları anlamıştı. Ama heyecanlıydı da. Çünkü yapacaklarının yanlış olduğundan haberi bile yoktu. Olsa bile takmazdı zaten.
"Bu Efsa'nın ilk otu değil mi?"
Evet, Efsa'nın ilk otuydu ama son olmayacaktı. O gece yaptıklarını bir hata olarak değil deneyim olarak görmüştü ve Efsa'nın karanlık hayatı başlamıştı.
Efsa 16 yaşında yüksek doz uyuşturucu alarak intihar etmeyi denemişti. Hastanede uyuşturucu aldığı ortaya çıkınca karakola götürülmüştü. Babası Efsa'nın uyuşturucu bağımlısı olduğunu ilk kez o zaman öğrenmişti. Kızı elinden kayıp gidiyordu ama yine de umrunda olmamıştı. Efsa hayal kırıklığına uğramıştı çünkü babasının ona destek çıkacağını ya da bağırıp çağıracağını düşünmüştü. Ama öyle olmadı. Babası bütün bu olaylara kayıtsız kalmıştı.
Efsa bu olaylardan sonra kendini kesmeye başladı. Çünkü ruhunun acısını dindiremiyordu. Bedenini yaralayarak ruhunu susturmaya çalışıyordu. Ne zaman canı acısa yaralarına bastırıp acısını unutuyordu.
Arkadaşları Efsa'nın vücudundaki yaraları görünce bunun çok havalı olduğunu söyleyip Efsa'yı bir kere daha bok çukuruna düşürmüşlerdi.
Efsa'nın lise hayatı böylece geçip gitmişti. Gençliği elinden kaymıştı. Artık istese de diğer gençler gibi olamazdı. O zaten diğer gençler gibi olmak da istemiyordu. Kendine verdiği zararın farkında degildi.
İşte Efsa'nın lanetli hayatı böyleydi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş ve Su
AléatoireUyuşturucu insanı güçlü yapacaksa eğer bırak yapsın, aşık olacağım birisi yoksa eğer nasıl güçlü olabilirim ki? "Hayatım boyunca kimse bana böyle davranmadı, babam bile..."