Bir hikayenin daha sonuna geldik. Diğer çeviri hikayelerini okumak için takipte kalın. Hepinizi öptüm! Çok güzel bir hikayeydi bence. 💞
Uyandığında Jimin, şimdiye kadar bildiği saf mutluluğa en yakın şeyi yaşıyordu. Yanında hâlâ uyuyan Jeon Jungkook vardı. Onun Jeon Jungkook'u. Hem onu çok sinirlendiren hem de ona çılgınca değer veren erkek. Jimin bu düşünceye gülümsemek zorunda kaldı; artık nihayet birlikteydiler.
Yan tarafına dönen Jimin, erkek arkadaşının uyuyan yüzünü inceledi, koyu renk saçlarının alnına yumuşak bir şekilde düşmesine ve dudaklarının küçük kıvrımına hayran kaldı. Boynu irili ufaklı kırmızı ve mor izlerle süslenmişti ve Jimin sırtında tutkulu geceden kalma parlak kırmızı çiziklerin çılgın bir düzenlemesi olduğundan emindi. Kendi poposu hâlâ ağrıyordu ama bir nedenden dolayı bu izleri görmek omeganın göğsünün gururla şişmesine neden oldu.
Jungkook'un gözleri sanki Jimin'in dikkatinin onun üzerinde olduğunu hissedebiliyormuş gibi açıldı ve sunduğu uykulu tavşan gülümsemesi neredeyse büyüğün kalbini eritiyordu. "Günaydın güzellik." Sesi alçaktı, yeni uyandığı için sersemlemişti ve gözleri Jimin'in yüzünde onun için dünyadaki en önemli şeymiş gibi geziniyordu. "Nasıl uyudun?"
Bu soru Jimin'in güzel denmesinden daha çok kızarmasına neden oldu ve sarışın genç olana öfkeyle bakarken burnunu kırıştırdı. "Bu sorunun cevabını çok iyi biliyorsun, maraton adamı." Jimin mırıldandı, Jungkook'un göğsüne saklanmak için başını eğdi. Bugünün hafta sonu olmasına şükrediyordu; ikisinin etrafta çok daha fazla vakit geçirebileceğini varsayıyordu.
Jungkook hafifçe gülerken göğsü gürledi, Jimin'in başının üstünü öptükten sonra ona bakmak zorunda kalsın diye çenesini yukarı kaldırdı. "Ben ruta girene kadar bekle, bebeğim. Sana bir tekerlekli sandalye bulmamız gerekebilir." Sıcaktı, Jimin'in yüzü kızardı ama yine de Jungkook onun geri dönmesine izin vermedi.
"Çok ahlaksızsın, Jeon." Jimin karşılık olarak homurdandı, Jungkook'un onu ne kadar kolay kızdırabildiğinden hayal kırıklığına uğramıştı. Ondan hoşlanması sürekli zorbalığa katlanacağı anlamına gelmiyordu... yani muhtemelen katlanırdı ama Jungkook'un bundan hoşlandığını bilmesine gerek yoktu. Jungkook elini Jimin'in çıplak sırtına kaldırdığında esmer alçak sesle karşılık verdi.
"Biliyorsun," Mırıldandı, Jimin'i yavaşça sırtına yatırdı ve onun üzerine uzandı. "Odanı kıskanıyorum. Her yer bizim gibi kokuyor, bu arada benim evimde senin kokun eksik." Tembel bir şekilde Jungkook dizlerinden birini Jimin'in bacaklarının arasına kaydırdı ve sarışının vücudu anında tepki vererek kendisinden çok daha büyük olan adama yer açtı. Jungkook'un bir kolu Jimin'in başının yanında duruyordu, diğeri ise sırtına sarılıydı; Jimin durumun ruh halini okuyarak boş boş erkek arkadaşına göz kırptı.
Jimin'in çok iyi bildiği o sinsi sırıtışla Jungkook yüzünü eğdi ve dudaklarını Jimin'in boynunun omzuyla buluştuğu hassas noktaya bastırdı. Sarışın, daha fazla yer açmak için başını yana eğmeden önce düşünemedi.
"Neticede," Jungkook devam etti, ancak sözleri Jimin'in üzerinde kayboldu, o şu anda sadece Jungkook'un dudaklarının sadece boynuna dokunmasaydı ne kadar güzel bir his olacağına odaklanmıştı. "İlerleyen zamanda evimi ziyaret etmeni istiyorum. Hatta taşın. Şimdi değil ama hazır olduğunda. Orası bu alandan daha büyük ve ayın özel zamanlarında... bana daha yakın olmanı isterim." Seks. Jimin'in tek düşündüğü seksti. Vücudunun tek istediği seksti ve Jungkook'un iç çamaşırına hapsolmuş sertlik, ona esmerin kafasının nerede olduğu hakkında da bilmesi gereken her şeyi söylüyordu. Ama yine de, parlak zırhlı şövalyesi nazik davranıyor ve ilişkilerinin sonraki ciddi adımlarından bahsediyordu. Evet, bu bir süreliğine gerçekleşmeyebilir ama Jimin, ciddi vaatlerde bulunmak istediği kişinin Jungkook olduğunu biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the boy who cried alpha,, jikook ✓
Fanfiction[çeviri tamamlandı, omegaverse] Park Jimin doğduğundan beri bir alfa olacağını biliyordu. Ebeveynleri (her ikisi de safkan alfalar), geçmiş sınıf arkadaşları, iş arkadaşları ve aradaki herkes yani ona Park statüsünden dolayı gelecekteki rütbesi nede...