on beş

1.1K 113 28
                                    

Yine bol bol yorumlarınızı bekliyorum aşklar... Bölüm sonu da soru sorayım orada konuşuruz iyi okumalar <3

"Peki," Jungkook mısır gevreğine bakıyordu, kaşık kaseye çarpıyordu. "İyi uyudun mu?"

Günlerden pazardı ve ikisi neredeyse haftanın tamamını Jimin'in evinde birlikte geçirmişlerdi. Daha spesifik olmak gerekirse, Jimin'in odasında. Omega'nın kızgınlığı hafta sonuna kadar devam etmişti ve Jungkook işten sonra ve bazen öğle yemeği molalarında buraya gelmeye fazlasıyla istekliydi -- ne zaman ihtiyaç duysa sarışına yardım ediyordu ve hatta Jimin'in neredeyse bir hafta boyunca şirkete tamamen faydasız kalmasını önleyecek evde küçük bir çalışma alanı kurmasına bile yardım etmişti.

Jimin alayla gözlerini devirdi, yanakları sıcaktı ve bakışları kendi kasesine odaklanmıştı. "Kapat çeneni Jeon," Jungkook'un da anladığı gibi tüm bu durum yüzünden hala hayal kırıklığı içindeydi. "Dün gece ne kadar uyuduğumu çok iyi biliyorsun." Her ne kadar biraz şakacı olsa da Jimin'in sözlerinde bir acılık vardı ve Jungkook yanıt olarak dramatik bir şekilde nefesini tuttu.

"Daha fazlasını isteyen sen değilmişsin gibi davranıyorsun. Bu kadar sesin olmasına şaşırdım-- Hey!" Jungkook kafasına bir kaşık fırlatılırken eğildi, masanın diğer tarafından öfkeli bir Jimin ofladı.

Kızgınlığı bitmek üzereydi, Jimin bunu hissedebiliyordu. Dün geceki son seferlerinden sonra bile Jimin, işleri bittikten sonra normalde hissettiğinden daha fazla berraklık hissetmişti. Vücudu daha az kalın ve sıcak, düşünceleri ise daha az bulutluydu, dolayısıyla şu anda içinde yanan tek ateş, yemek masasında oturan esmere duyduğu nefretti.

"Bir gün seni öldüreceğim. Ve cenazene güleceğim ve mezarının üzerinde dans edeceğim." Jimin kasesini lavaboya götürdü, kalan kahvaltıyı boşalttı ve duruladı.

Jungkook şakacı bir şekilde cıvıldadı ve sarışını izlerken çenesini eline dayadı. "Aw, sırf cenazeme gelmek için hapisten mi kaçacaksın? O zaman beni gerçekten seviyor olmalısın." Jungkook, Jimin'in omuzlarının gerildiğini görünce sırıttı. Ondan bir tepki almak her zaman çok kolaydı.

Artık ıslak olan ellerini çılgınca havada sallayan Jimin, esmer olanla yüzleşmek için döndü ve sırtını lavaboya yasladı. "Ben, HAYIR." ''Hayır'ı' vurgulamak için durakladı. "senden hoşlanmıyorum! Ve asla olmayacağım! Ve senin etrafta olmandan nefret ediyorum!"

Alfa, Jimin'in sözlerinin altındaki yalanı yüzündeki telaşlı kızarıklıktan anlayabiliyordu ve ayağa kalkıp usulca kıkırdadı. "Cık cık, domuzcuk. Bundan pek emin değilim. Dün gece benden çok hoşlanıyor gibiydin." Lavaboda Jimin'in yanında durmak için yürürken sesi alçaktı, kasesini boşaltıp temizledi. Jimin gözlerinin ucuyla gencin kaslarını takip etti, homurdandı ve kollarını çaprazladı. "Ama eğer aramızdaki çekimi inkar etmeye devam etmek istiyorsan, vücuduna ne istediğini hatırlatma konusunda fazlasıyla iyiyim." Bunun üzerine Jungkook lavabonun diğer kenarına tutunmak için eğildi ve Jimin'i kollarıyla büyüğün kalçalarının iki yanında sıkıştırdı.

"Jungkook." Sesi kararlı çıkmaya çalıştı ama Jungkook'un dominantlığı onu kapladığındaki olduğu gibi sessizleşti. "Geri çekil."

Jimin yan tarafa bakıyordu, gözleri Jungkook'un omzuyla aynı hizadayken genç olanın ona baktığını hissetti ve ona geri bakmamak için her şeyi yapması gerekti.

Esmer olan yumuşak bir uğultu çıkararak duruşunu kalçaları aynı hizada olacak şekilde ayarladı ve bunun sonucunda büyük olana biraz daha yakın durdu. "Ama istemiyorum." dedi. Bugünlerde biraz daha kendini beğenmiş davranıyordu ve kendine daha çok güveniyordu. "Ve içimden bir ses senin de bunu yapmamı istemediğini söylüyor." Elini Jimin'in yüzüne götüren Jungkook, sarışının çenesini kaldırdı, böylece ona bakmak zorunda kaldı, kendi çikolata rengi gözleri büyük olanın hatlarını tararken açgözlüydü.

the boy who cried alpha,, jikook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin