on üç (m)

2K 122 27
                                    

derbiyi izlerken çevirdim valla.. yanlış bir yer görürseniz söyleyin aşklar iyi okumalar 

Jungkook, Jimin'in odasına girdiği anda kendini bırakmıştı. Jimin esmerin içeri girdiğini gördüğü anda ona seslenmekten çekinmemişti.

"Sana ihtiyacım var." Bu sözler Jungkook'un bedenini ateşe veriyordu, aklından geçen tüm düşüncelere cesaret veriyordu. Jimin, Jungkook onun yanına geldiğinde hazırdı, gözleri genişlemişti ve nefes nefese yatağın kenarında diz çökmüştü.

Jimin'in feromonları Jungkook'un başını döndürüyordu ve oda tamamen onlarla doluydu.

Jungkook yatağa doğru yürüdü, elleri Jimin'in yüzünün yanlarına gitti. Sarışının çenesini yukarı doğru kaldırdı, bakışlarıyla buluştu ve gözlerinin şehvetle nasıl perdelendiğini fark etti. Bunun Jimin'in kızgınlığının bir ürünü olduğunu biliyordu ve onun tam olarak doğru düşünmediğini de biliyordu ama kahretsin ki kendisi de. Jimin onu istiyordu ve o da Jimin'i istiyordu, kararlarının hangi noktada olduğu önemli değildi.

Baş parmaklarını Jimin'in elmacık kemikleri üzerinde gezdirirken, sarışının yavaşça gözlerini kapatmasını, teninin ısınmasını ve dudaklarının istekle aralanmasını izledi. Siktir, o dudaklar. Jungkook bir saniye daha tereddüt etmeden başını eğip Jimin'in ağzını kendi ağzıyla buluşturdu.

Öpücük bir an için tatlıydı ama koşullar bunu hızla değiştirdi. Jungkook dilini Jimin'in alt dudağında gezdirdi, öpücüğü derinleştirmek için izin istedi ama Jimin tüm arzusuyla onu ağzına çekmekte hızlıydı. Açık sözlülüğü Jungkook'u şaşırttı ama hiçbir parçası bunu sorgulamadı.

Kendini sarışına daha da bastıran Jungkook, öpüşmeye devam ederken onu sırtına doğru yönlendirdi, böylece onun üzerinde durabilecekti. Jimin'in dizlerini ayırıp kalçalarını omeganınkine dayadı.

"Bunu yapmayı ne kadar çok istediğimi sana hiç söylemiş miydim?" Jungkook mırıldandı, boğazından alçak bir ses çıkıyordu. "Bu anı ne kadar çok düşündüm, öpücüğünün tadının nasıl olabileceğini, sana ne kadar iyi hissettirebileceğimi?" Esmer, büyüğünün dudağını ısırdı, geri çekildi ve Jimin, Jungkook'un sırtındaki tişörtü tırmalarken boynundan aşağı ıslak öpücükler bıraktı.

Jimin kendi ihtiyacı içinde o kadar kaybolmuştu ki, sızlanma ve mırıldanma dışında herhangi bir şeyle karşılık veremeyecek kadar kendi hararetinin içindeydi. Fazlasıyla.

Tabii ki, Jungkook bunun için fazlasıyla istekliydi, tişörtünü başından çıkardı ve Jimin'in yanan tenini daha fazla öpücükle doldurmak için geri eğildi. Ağzı sarışının göğsünde izler bıraktı, elleri Jimin'in kalçalarına giderken köprücük kemiği boyunca koyu morluklar bırakacak şekilde emdi. Hızlı bir hareketle Jungkook parmaklarını Jimin'in pantolonunun bel kısmının altına soktu ve onları aşağı çekti - küçük ördekli boxerı da dahil.

"Jungkook," Sarışının sesi artık mızmızdı, dudaklarının aldığı öpücüklerin eksikliğinden dolayı hayal kırıklığı yaşıyordu. Jimin'in bunu bu kadar çok istemesi deliceydi. Sanki Jungkook'un ona dokunduğu her an, su ve ateşin dans ettiği zamanki gibiydi; aynı anda yanan sıcak ve serinletici mutluluk. Daha fazlasına ihtiyacı vardı, bu yeni keşfettiği zevkte onu daha da ileriye götürecek esmere ihtiyacı vardı. Kızgınlığı, umursadığı tek şey alfa olana kadar tüm doğru ve yanlış düşüncelerini engelledi.

Adını Jimin'in ağzından duymak genç olana yeni bir duygu getirdi ve sırıttı. "Bu ne, küçük ördek?" Sesi artık yumuşacık ve alaycıydı. Dudaklarını Jimin'inkilere yaklaştırdı ama onu öpmek için herhangi bir harekette bulunmadı, sadece kısa kirpiklerinin arasından sarışını izledi. "Benden bir şeye mi ihtiyacın vardı?" Tek eli Jimin'in belinin altına daldırılmıştı, Jungkook'un parmakları sarışının uyluğunun iç kısmı boyunca hafifçe geziniyordu. Omega'nın bedeni bu noktada çıplaktı ve tamamen üstündeki alfanın insafına kalmıştı.

the boy who cried alpha,, jikook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin