4. bölüm

532 55 25
                                    

Çıkış kapısının yanında öylece dikilirken gelip gidenin olup olmadığını takip etmeye çalışıyordu gözlerim.

Dün gece Hyunjin'in ders çalışma teklifini istemeden de olsa kabul etmiştim. Zaten bugüne kadar ne yaptıysam hepsini istemeden yapmıştım.

O geceden sonra tekrar konuşmadık ama yine de dün sözleştiğimiz için bekliyordum, eğer o gelmezse gitmemek için sağlam bir bahanem olurdu.

Gergin hissediyordum kendimi, uzaklaşmaya çalıştıkça o kara delik gibi beni kendine çekmeye devam ediyordu. Olmaması lazımdı işte, olmamalıydı. Bu yüzden yüksek ihtimalle bugünden sonra ders çalışmak istemediğimi söyleyecektim.

Artık etraf yavaş yavaş boşalmaya başlamıştı, bu yüzden gözlerimi yavaşça insanların arasında gezdiriyordum. En sonunda gözlerim Hyunjin ile buluşunca ağlasam mı gülsem mi emin olamadım.

Gülümseyerek yanıma doğru gelmeye başladı ve yanıma ulaşınca "Naber, çok beklettim mi?" diye sordu.

"Hayır, gidelim mi?" dememle ilerlemeye başladı ve beraber okuldan ayrıldık. Sanırım bu okuldan ilk kez birisiyle çıkışım falandı, önceden hiç böyle bir durum olmamıştı.

Yanyana ilerlemeye devam ederken bakışlarımı ona çevirdim "Nereye gidiyoruz?"

O da aynı şekilde bana dönünce gözlerimiz buluştu, bundan nefret ediyorum. "Çok beğendiğim bir yer var oraya götüreceğim seni, eminim sen de seversin." dediğinde sevmeyeceğime adım kadar emindim.

"Çok uzak mı?" diye sormamla bakışlarını merak sardı.

"Neden, yorgun musun?"

"Evet biraz." dememle uzak olmadığına dair bir şeyler mırıldandı ve öylece sessizliğe büründük ikimizde.

Sonunda bahsettiği yere varmamızla birlikte ikimizde içeri ilerledik. Rastgele bir masaya oturup garsonun gelmesini bekledik. Hyunjin burayı sevdiğine göre ne alacağını da biliyordur diye düşündüm, şahsen benim hiçbir fikrim yok.

"Merhaba, buraya ilk kez geliyorum da neler var?" dediği şeyle hafifçe ağzım açıldı.

En sevdiğim dediği yere ilk kez gelmiş olması garip miydi? Bir yeri sevmesi için orayı daha önceden gidip görmesi gerekmez miydi, bence öyleydi. Durduk yere neden yalan söylediğini anlamasam da üstünde durmadım, yüksek ihtimalle bir daha uğramayacağım yerlerden bir tanesiydi.

Hyunjin, ikimiz içinde çilekli pasta söylemesiyle birlikte garson yanımızdan ayrıldı. Bunun üzerine Hyunjin ile başbaşa kaldık. Aramızda sessizlik hakim olurken ona soru sorup sormamak arasında gidip geliyordum.

"Aklına takılan bir şey mi oldu?" diyince ilk adımın onun atmış olmasına sevindim, en azından merakım geçecekti.

"Gelirken burayı sevdiğini söylemiştin ama şimdi ilk kez geliyorum diyorsun. Neden durduk yere yalan söyledin ki?"

Dirseklerini masaya yaslayıp, kafasını yumruk yaptığı ellerine yasladı. Yüzünde her zamanki bakışlarından bir tanesi vardı. "Burayı okuldan dönerken görür dururdum, nasıl bir yer olduğunu da merak ediyordum. Ancak burası gibi gözüme güzel gözüken bir yere özel bir günde gelmek istedim." demesiyle şaşkınlığımın dışarıdan çok net bir şekilde gözüktüğü açıktı.

"Özel bir an mı?"

"Evet."

Kafamı aşağı yukarı sallamamla verdiğim tepkiyi beğenmediği açıktı. Benden de bir adım bekliyordu ancak, yanlış yapıyordu.

Ben beklediği gibi ders çalışma datelerine çıkıp, flört edebileceği birisi değildim ne yazık ki. O ne istiyordu bilmiyordum ancak istediği şeyin ben olmadığına adım kadar emindim.

Bunca zamandır Hyunjin'den kaçıyordum çünkü garip bir şekilde gözleri hep üstümdeydi, yalnız hissediyor olsam da dışarıdan birilerinin beni gördüğünü hissederdim. Bu iyi hissettirmesinin yanı sıra rahatsız ediciydi. Yalnızken her şey daha basitti, ne yapayım diye düşünmenize gerek yoktu.

Bu yüzden geçen yaz tatilinden sonra eskisinden daha çok içime kapatmıştım kendimi. Anlamıştım ki böylesi daha iyiydi, ben de böyle ilerlemeye karar verdim.

"Dün bana demiştin ya hani 'yürüme bana' diye. Yürüseydim ne olurdu peki?"

Fazla beklemeden konuştum, "Olmaması gereken bir şey olurdu."

Kaşlarını hafifçe çattı, ne düşündüğünü anlamak zor değildi.

"Bunu düşünmene sebep olan nedir?" demesiyle tam kendimi cevap vermeye hazırlıyordum ki sözümü kesti.

"Birbirimizi tanımıyoruz Jeongin, senin şu an yaptığın şey her şeyden kaçmak. Emin ol kaçmak hiçbir şeyi düzeltmeyecek. Sen de bunun farkındasın değil mi?"

Beni bu kadar bilmesi anlığına garip hissettirmişti. Evet kaçtığım konusunda haklıydı, belki de düzeltmeyeceği konusunda da haklıydı ancak düzeltmeyeceği gibi bir şeyler bozulmayacaktı da.

"Böylesi daha iyi, asıl sen emin ol."

Konuşma saçma sapan bir şekilde başlamış ve hiç istemediğim yerlere gelmişti. Bu yüzden daha fazla uzamaması adına susmayı tercih ettim, o da aynısını yaptı. Birkaç dakika sonra sipariş ettiğimiz pasta gelmiş ve böylelikle derse başlamıştık.

Ancak ben kendimi her ne kadar anlamaya zorlasam da yapamıyordum. Bu sefer de birilerine güvenip kendimi cezalandırmak istemiyordum, yine de durum böyleyken de doğru hissettirmiyordu.

SON

bolum hic icime sinmedi ama atiyorum cok takmayin ki zaten onemli bolumlerden birisi degildi 🤭

pretty boy ,, hyunin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin