15. bölüm

407 45 6
                                    

Hyunjin.

Minho'yla birlikte yapacağımız dertleşme gecelerinden bir tanesi için içki almaya gelmiştim.

Içeceğimiz birkaç bir şey almıştım, aslında birkaç şey desem de oldukça fazlaydı.

Biliyordum ki şu an bunu yapmam gerekiyordu, bir şekilde içimi boşaltıp yoluma bakmalıydım.
Ama olmuyordu. Jeongin aslını bilmediği olaylar yüzünden benim aylardır içimde biriktirdiğim duyguları elinin tersiyle itmişti. Ona sinirlenemiyorum bile. Onu tanıyordum çünkü, içten içe bana güvenmediğini duymak beni yaralasa bile bunu zaten biliyordum. Biliyordum ama duymak istemiyordum.

Daha fazla düşüncelere dalmak istemediğimden önümdeki atıştırmalıklara çevirdim gözlerimi. Içerken bir yandan da bir şeyler atıştırmak için alabileceğim şeyler arıyordum ancak şu an hiçbirisini canım çekmemişti. Bu yüzden Minho'nun sevdiğini bildiğim şeylerden alıp reyonun çıkışına doğru ilerledim.

Tam kasaya doğru gitmeye başlamışken yandan gelen birisiyle çarpışmıştık. Gözlerimi o kişinin üstüne dikmemle şaşkınlığıma engel olamadım.

Jeongin de beni gördüğünde aynı şekilde şaşkın bir ifade takınmıştı yüzüne. Sessizce özür dileyip arkaya doğru ilermeye başladı. Bense arkasından öylece bakıyordum.
Aynı o gün olduğu gibi gitmesine izin vermiştim. Benden kaçmasını istemiyordum, aksine kötü hissettiğinde kaçtığı kişi olmak istiyordum.

Sıkkın bir şekilde kasaya ilerledim ve aldığım şeyleri ödeyip Minho ile buluşacağımız yere çevirdim adımlarımı.

Vardığımda Minho çoktan oradaydı. Yanına ilerleyip, oturmuş ve elimdeki poşeti tam aramıza koymuştum.

"Naber?" demesiyle "Her zamanki gibi, sen?" dedim.

"Her zamanki Hyunjin yok ama karşımda, onu ne yapacağız?"

Içkilerden bir tanesini alıp hızlıca açmış ve ağzıma götürmüştüm. Evet doğruydu, şu birkaç gündür kendimi eskisinden de berbat hissediyordum. Hem Jeongin için, hem de kendi hissettiğim şeyler yüzünden canım yanıyordu çünkü.

"Ben napacağım amk?" diyince Minho da bir şişe almış ve o da içmeye başlamıştı.

"Kanka bilmiyorum, grupta kargaşa çıkar diye pek ağzımı açamadım."

Şişeyi tekrardan ağzıma götürmüş ve birkaç yudum almıştım. Normalde bu kadar hızlı içmezdim ancak şu an şişelerin hepsini aynı anda ağzıma dikmek geliyordu içimden.

"Daha önce de Jeongin'i özlediğimi hissederdim biliyor musun? Ama o özlemek değilmiş, beraber olmak istemekmiş. Şimdi anlıyorum özlemenin ne olduğunu."

Derin bir iç çekip bir elimle alanımı ovuşturdum. "Önceden Jeongin'in nasıl koktuğunu bilmezdim, gülüşünü bile hiç bu kadar yakından görmemiştim, uyurken onu izlememiştim. Şimdi bunların hepsini yaptım ancak bir daha yapamayacağım bile kanka. Aylardır kendimi hiç bu kadar boş hissetmemiştim."

Minho bir elini omuzuma atmış ve yavaşça sıvazlamaya başlamıştı devam etmemi ister gibi.

"Ikinci sınıfta iğrenç bir hata yapmıştım, asıl hata bana yapılmıştı aslında. O an ne demiştim biliyor musun? Buradaki herkes birbirinin aynısı. Sonra gözlerimi açıp etrafa bakmaya başladım, o ortamlardan uzak tuttum kendimi. Sonra bir ders Hoca Jeongin'in sırasının başına gidip onu azarlamaya başlamıştı, hatırladın mı?"

"Hm?"

"Kitap okuduğu içindi. Normalde diğerleri ve hatta bizde konuştuğumuz, aptal aptal hareketler yaptığımız için azarlanırdık. Ancak Jeongin içine kapandığı için azarlanmıştı. O an sinirlenmiştim hocaya, sınavından da bilerek en düşük notu almıştım. O günden sonra gözlerim istemsizce Jeongin'in üstünde gezinip durdu, okuduğu kitapları çok merak ederdim. Sonra bir gün ona sormak istedim, seviyor musun kitapları diye. Oysa kaçmıştı. Ben yine de bırakmadım peşini, sınıftan çıktığında sıranın üstüne bıraktığı kitaplara bakıp hepsinin ismini bir kenara not ettim."

Elimdekinden kocaman bir yudum almış ve gözlerimi yummuştum. O hallerini hatırlamak bile içimdeki iğrenç hissin beni rahatsız etmesine sebep oluyordu.

"Keşke elinden tutabilseydim, neden diye sorabilseydim. Neden okula gelmiyorsun, neden benden kaçıyorsun ve neden bana güvenmiyorsun diye."

"Zaten yalnız başımayım, burada bir siz varsınız. Tek başıma o evin içinde Kkami ile birlikte vakit geçirmeye çalışıyorum.
Jeongin'i tanıdıkça evin içi daha dolu gibi gelmeye başladı. Bana onu hatırlatan şeyler ekledim, Kkami'ye bile anlattım hatta. Artık Jeongin dediğimde gülüyor bana. Salak olduğum için herhalde, salak yaptı beni."

Elimdeki bitince bir tane daha almış ve onu da içmeye başlamıştım.
Minho şu anlık ağzını açmıyordu ancak benim bitirmemi beklediği açıktı.

"O beraber oturduğumuz gün, uyuduğunda onu düşünüp durdum. Benim evimde, benim yatağımda ve benim yanımda da böyle uyusaydı. Çok güzel olurdu biliyor musun? Kalkıp ona yemek hazırlardım, beraber vakit geçirirdik. Bu bombok hayatımda güzel olan tek şey oydu zaten amk. O da gitti işte. Kaçmayı seçti. Ben ona her şeyimi vermeye hazırdım."

Biradan birkaç yudum daha alıp ağzımın kenarında kalanları elimin tersiyle silmiştim. Yavaş yavaş kafam gitmeye başlamıştı. Başım dönüyordu ve aklımın içinde tek bir kişi vardı.

Minho en sonunda susmayı bırakıp konuşmaya başladı. "Kanka sana bir şey diyeyim mi? Hiç bekleme." demesiyle ona döndüm.

"Bu çocuk kaçmaya alışmış, okula gelmediği zamanları ne çabuk unuttun. Ne zaman kötü bir şey olsa, içinden çıkamayacağı bir duruma girse uzaklaştırıyor kendini belli ki. Buna izin verme, kaçmamasını ve aksine sana güvenebilmesini sağla."

"Onu nasıl yapacağım amk? Markette de karşılaştık, özür dileyip kaçtı benden. Keşke kolundan tutup hiçbir yere gitmesine izin vermeseydim." dediğimde birkaç yudum daha almıştım.

"Tamam işte, o zamanlar kaçmasına izin vermen şimdi de bunu yapman gerektiği anlamına gelmez ki. Bak ne yap biliyor musun? Evine git." demesiyle şaşkınca Minho'ya baktım.

"Delirdin mi?" dediğimde kafasını iki yana salladı.

"Bak şimdi ben Jisung'a yazıyorum, bir şekilde Jeongin'in nerede oturduğunu öğrenir o cadı. Sen de yarın sabah ailesinin evden çıktığına emin olduktan sonra gidersin."

Kaşlarımı çatmış ve dik dik bakmaya devam etmiştim. "E iyi de ya ailesi evdeyse?"

Kafasını iki yana sallayıp güldü, "Oğlum sen iyice salaklaştın amk. Senenin başında ailesinin çalıştığını öğrenmiştin ya, hatta evine gideceğim gideceğim, diyip duruyordun?" demesiyle kafama dank etmişti.

"Ya gelmemi istemezse?"

"Bu seferlik onun için elinden geleni yap, ona kendini ne olursa olsun anlat. Bak ben eminim bu çocuk da seni anlayacak. Sadece onu bir başına bırakmaman gerek."

Şişeden son yudumumu alıp ellerimi kucağımda birleştirdim. Belki de Minho gerçekten haklıydı.

Jeongin kaçıp gitmeye alışmıştı ama ben onun kaçmasını istemiyordum. En kötü şeyde bile yanı başında olacağımı bilmesini istiyordum sadece.

SON

bu cocugun salaklik bir yerden tanidik geliyor ama

neyse cok tatlis isiricam ☹️

ya bi de ben daha once icmedigim icin tam olarak nasil oldugunu pek bilmiyorum caktirmayin tamam mi

pretty boy ,, hyunin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin