Üzerimde ki şortu bacaklarımdan sıyırdım. Beyaz tişörtüde çıkardıktan sonra, pembe eteği bacaklarımdan geçirdim. Üzerine krem rengi badiyi giyip, aynanın karşısına geçtim. Saçlarımı düzleştirip yan tarafımda salaş bir at kuyruğu yaptım. Aynanın önünde duran pudra kutusunu elime aldım fakat kapağını açmamla kapatmam bir oldu. Yüzüme pudra veya fondöten sürmekten tam anlamıyla nefret ediyordum. Göz kapaklarımın üzerine eyeliner sürüp, kirpiklerimi de rimelle belirginleştirdim. Dudaklarımada açık pembe bir ruj sürdüm. Son olarak krem rengi ayakkabılarımı giyip, aynı renk çantamı ve pembe ceketimi elime aldım. Artık hazırdım!
Dışarıdan gelen korna sesiyle irkilip, camdan dışarı baktım. Bahçe kapısının önünde gördüğüm simsiyah araba bende yutkunma isteği oluştururken modelinin Audi A8 olduğunu farkettim. Bu arabaya resmen bayılıyordum. Hatta babama bu arabayı alması için sürekli baskıda bulunuyordum. Bir defa daha korna sesi duyulduğunda Salih amca arabaya ilerledi. Arabanın kapısı açılıp içinden takım elbiseli, nefes kesen şekilde Doruk çıkınca hiç düşünmeden perdeyi kapatıp aşağı indim. Anlaşılan gerçekten şık bir yere gidecektik. İç sesim 'Ne vardı bunları giyecek?' diye hayıflanırken onu duymazdan gelmeye çalıştım. Telaşlı şekilde bir yandan ceketimi giyerken diğer yandan içeriye bağırdım.
"Ben çıkıyorum!"
Cevap beklemeden kendimi bahçeye attım. Kapının önünde Doruk ve Salih amca konuşuyorlardı. Onlara doğru ilerlerken Doruk beni farkedip baştan aşağı donuk bir ifadeyle süzdü. Tam da o an kalbimin bedenimi parçalayıp dışarı çıkacağını sandım. Bunu belli etmemek için gülümseyip, elimi salladım ama bacaklarımın titremesine bir türlü engel olamıyordum. İçimden kendimi sakinleştirecek cümleler mırıldanırken yanlarına varmıştım.
"Kızım, arkadaşın seni almaya gelmiş.""Biliyorum Salih amca. Bu arada ben haber vermiştim ama yine de babam gelince hatırlatırsan sevinirim."
Salih amca "Tamam güzel kızım. Dikkatli olun." diyerek yanımızdan ayrıldı. Tekrar Doruk'a döndüğümde aynı dikkatli bakışlarını üzerimde gezdirdiğini fark ettim. Hiç bozuntuya vermeden aynı şekilde bende onu inceledim. Onu daha önce hiç böyle görmemiştim. Aslında okul forması dışında giydiği iki tişörte tanık olmuştum sadece. Ben Doruk'u hiç böyle takım elbise, kravat şeklinde hayal bile etmemiştim. Yine de takım elbise bir erkeğe en fazla bu kadar yakışabilirdi. Yüzüne baktığımdaysa, kabuk bağlamış yaralarının geçtiğini, küçük sıyrıklar gibi göründüğünü fark ettim. İçime yine bir hüzün dalgası yayılmıştı. Bunları yapan kimdi, tüm bunları yapmasına sebep olacak kini nereden geliyordu gerçekten merak ediyordum. İşin kötü yanı kolu hala alçıdaydı ve arabayla gelmişti. Sonuçta eli açıktaydı ve parmaklarını rahatça hareket ettirebiliyordu. Kırık kolunun üst kısmında olduğu için, alçı elinin hareketlerini kısıtlamıyordu. Tehlikeliydi! Tamam, en azından bu şekilde kendimi kandırabiliyordum.
Bakışlarının yoğunluğuna dayanamayıp, gülümseyerek elimi yüzüne doğru salladım."Gitmiyor muyuz? "
Elini ensesine atıp ağzında bir şeyler gevelemeye başladı. "Ben... Iııı şey... Tabi gidelim."
Bu haline gülümsemeden edemedim. Arabaya yönelip yolcu koltuğunun kapısını açtığında artık sırıtıyordum. Nasıl güzel duygulardı bunlar. Daha önce hiç bu kadar özel hissettiğimi hatırlamıyordum. Yolcu koltuğuna yerleşmemin ardından kapımı kapattı ve arabanın etrafında dolanarak sürücü koltuğuna geçti. Arabayı çalıştırdıktan sonra, hamurdanarak bedenini iki koltuk arasından arkaya attı. Burnuma gelen parfüm kokusuyla kendimden geçerken kucağıma bırakılan rengarenk çiçeklerle tüm vücudumdan adeta bir şok dalgası geçti."Bunlar benim için mi?"
Sorumu cevapsız bırakması bile şuan umrumda değildi. Şuan ilk defa babam dışında bir erkekten çiçek alıyordum. Aslında ilk defa bir erkekle akşam yemeğine çıkıyordum. Bunlar öylesine güzel hissettiriyordu ki!
Çiçekleri koklamak için burnuma götürürken "Teşekkür ederim." diye mırıldandım."Benim fikrim değildi. Hatta bir kıza çiçek alacak son erkektim."
Cümlesini kurarken kullandığı geçmiş zaman eklerine kıkırdamadan edemedim. Anlamaz bakışlarını yoldan çekip bana yönlendirdiğin de artık kahkahamı tutamamıştım.
"Ama aldın.""Garip bir kız olduğunun farkında mısın?"
Haklıydı. Şuan gülmemi tutamayarak resmen budala görünümü veriyordum ama bu şuan için umrumda olacak en son şeydi.
"İlk defa bir erkekten çiçek alıyorum. Bu benim için önemli. "Kırmızı ışıkta durup, hayret dolu ifadesiyle bana döndü. Neye bu kadar şaşırıyordu anlamıyordum. Beni gerçekten her hafta başka çocukla çıkan bir kız olarak mı görüyordu? Yüzümde ki ifade kendini yitirip, buruk bir gülümsemeye dönüşmüştü.
"Öyle bakma lütfen oldukça ciddiyim."
Hiçbir şey söylemeden tekrar yola döndü ve arabayı durdurana kadar hiç konuşmama kararı aldım. Camdan dışarıyı izlerken bir ara ona döndüm. Bir insanın araba kullanması bile bu kadar güzel olabilir miydi? Üstelik tek eliyle!
Aslında arada alçıda olan kolunun parmaklarıylada direksiyonu kavrayıp hakimiyet sağlıyordu. Fakat genel anlamda tek eliyle sürüyordu arabayı. Tekrar bir kırmızı ışıkta durduğunda kravatını gevşektti. Anlaşılan şimdiden sıkılmıştı takım elbise kravat olayından.Arabayı durduğunda, büyük ve oldukça gösterişli bir evin önündeydik. Anlamayarak Doruk'a döndüğümde, önce kendinin sonrada benim emniyet kemerimin kilidini açtı.
"Kiminle karşılaşacağımızı ve neler yaşayacağımızı bilmiyorum güneşim."Sesinde ki sıkıntı ve bıkkınlık tonu, içimde bir şeyleri büyütmüştü ve o büyüyen şey nefes almama engel oluyordu. İçimi kaplayan bir huzursuzluk vardı. Yine de hiçbir şey söyleyemeden, mimiklerini incelemeye devam ettim. Vücudu bana dönüktü ve öylece önünde durduğumuz eve bakıyordu. İkimizde bir süre tek kelime etmedik. Bakışları birden bana dönünce gözlerinde ki acıyı gördüm. Yüzümü avuçlarının arasına alıp bir süre öylece durdu.
"İçeride ne yaşarsak yaşayalım, bana yine de böyle bakacağına dair söz verir misin?"
Karşımda şuan, herkesi cesurca karşısına alan, sürekli kavga eden sorunlu bir çocuktan çok, duygusal ve yaralı bir çocuk vardı ve ben hiçbir şekilde bu çocuğa karşı çıkamazdım. Bilmiyordu ki o benimle bu denli ilgili olduğu sürece beni onu bırakamazdım. Sorusunu cevapsız bırakmak istemediğim için "Söz veriyorum." dedim. Sıcacık bir gülümsemeyle alnımı öpüp benden uzaklaştı ve arabadan indi. Anlamayacak ona bakakalmıştım. Büyük demir kapının önünde durup öylece bana baktı. Hemen kendimi toparlamaya çalışarak arabadan indim. Ben inince arabayı kilitledi ve bir defa daha beni baştan aşağı inceledi."Doruk neden burada olduğumuzu söylemeyecek misin?"
Elimi, eline kenetlerken sert ses tonuyla "Sadece içinden geldiği gibi davran." dedi.
Arabadan inerken, anlamaz gözlerle etrafımı inceliyordum. Gerçekten ne işim vardı benim burada? Başıma bir şey gelse nerede olduğumu bile tarif edemezdim. Başıma kötü bir şey gelir miydi? Gerçi yanımda Doruk var. Bu düşünce içimi tarifi imkansız bir huzurla doldurdu. Doruk beni korur muydu? Elimi öylesine çok sıkıyordu ki, şişmesinden korkuyordum artık. Yanımda Doruk'un olmasının verdiği güvenle, demir kapıyı açıp bahçeye ilerledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞARKISI SÜKUT
Novela Juvenil"... Ve suların altında mavileyin Küstah bir çalparaydı ayağını uzatmış Mesut hatırasına balıkların. Ve kocaman küfürleriyle sarhoş Yatardı yavaşlamış tüyleriyle Gemicilerin öldürdüğü kuş. Siraküzaya uğrayamadık Torbadaki çakıllara baktım Şarkısı-b...