Yokohama yakınlarındaki çok sayıda köyden biri, büyük bir ormanın yanındaymış. Bu köyde yaşayan çocuklar arasında dolaşan klasik bir söylentiye göre, ormanın kalbinde bulunan büyük şeftali ağacına yaklaşan kişiler, ağacın koruyucusu olan güçlü, tam olarak 250 tane fil büyüklüğünde dişe sahip, gözlerinden ve ağzından lazer fırlatan, 200 zürafa boyunda, 900.000.000 yaşındaki tilki tarafından yok edilirmiş...
İşte bu korkunç söylentiler yüzünden kimse o ormana yaklaşmaya cesaret edemezmiş.
Ta ki köye bu köye yeni taşınmış olan genç bir adam avlanmak için ormana girene kadar.
Ormanın tam ortasında bulunan dev şeftali ağacı diğer ağaçların arasından rahat bir şekilde belli olabiliyordu. Üzerinde bulunan yeni olgunlaşmış yüzlerce sulu şeftali ne kadar uzaktan bakılısa bakılsın görünüyor ve herkesi kendine doğru çekiyordu.
Oda'nın gözü bu şeftalilerde değildi. Çoğunlukla mor ve mavi renklerin aydınlattığı mistik ormanın derinliklerine doğru ilerlerken aklındaki tek şey birkaç tavşan avlayabilmekti. Aksi takdirde yetimler yarı aç karınları ile uykuya dalmak zorunda kalırlardı.
Tavşanın yiyebileceği birkaç yemeği ortaya koyduktan sonra elindeki oku ve yayı ile hayvanın gelmesini sessizce bekledi.
Çalıların arasında gezinen beyaz bir şeyi gördüğü anda onun tavşan olduğunu düşünüp okunu o yöne çevirdi, nişan aldı ve yemeğe doğru gelen hayvanı vurdu...
Yere düşen hayvanın çırpınışını duyunca Oda hemen yanına koşup küçük bıçağı ile tavşanın daha çabuk ölerek acı çekmemesini sağladıktan sonra memnun bir şekilde evine döndü. Bu yemeği çalıştığı yetimhaneye götürecekti.
Birkaç gün bu şekilde idare edebildiler. Köyde, yetimhane dedikleri küçük evde sadece beş çocuk vardı. Sonuçta küçük bir köyde en fazla kaç tane yetim çocuk olabilir ki? Bu yetimlerin sorumlusu olma görevini üstlenmiş olan kişiler ise sadece Ango ve Oda adında iki yirmili yaşlarında kardeşti.
Eğer yeterli paraları varsa köylülerin satışa sunduğu meyve ve sebzelerden alırlardı. Bir de çocuklarla birlikte baktıkları tarlaları vardı. Burada çeşitli sebzeler yetiştiriyorlardı. Ama bitkilerin gerekli ihtiyaçlarını karşılayacak paraya sahip olmadıkları için bu sebzelerin hepsi sağlıklı bir şekilde olgunlaşamıyordu.
İşte hem para bulamadıkları, hem de tarlalarının sebze vermediği günler, Oda mecburen ormana avlanmaya gidiyordu. Ama her ne kadar zor olsa da onlar hep mutluydu. Her akşam karınlarını doyurdukları ve o günü de sağ salim atlatmayı başardıkları için Tanrı'ya şükrediyorlardı.
Ancak günlerden bir gün bu küçük ailede üzücü bir olay yaşandı. Oda ve Ango'nun çok sevdiği beş yetimden birisi en nadir rastlanan hastalıklardan birisi olan Şeftagulu hastalığına yakalanmıştı. Bu hastalıktan kurtulmanın ise tek bir yolu vardı;
Dünyanın en lezzetli şeftalilerini yemek...
(Ne saçmalıyorum lan ben?)
Oda köyde bulabildiği tüm şeftali ağaçlarından birer meyve aldı. Hepsinden küçük kıza azar azar yedirdi. Ama hiçbiri dünyanın en iyi şeftalisi değildi. Geriye tek bir çare kalmıştı...
Oda, tanıdık olan ormana doğru yürümeye başladı. Şeftali ağacı o kadar büyüktü ki Oda onu her açıdan görebilir, nerede olduğunu bulabilirdi. Ancak ormanda bir o kadar büyüktü. Şeftali ağacına ulaşabilmesi için çok fazla yürümesi gerekecekti.
Yaklaşık üç saatlik yürüyüşün ardından hava yavaş yavaş kararmaya başlamıştı. İleride ağaçlar giderek daha sık hâle geliyordu. Kaybolmamak elde değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
•One shots | Bungou Stray Dogs•
FanfictionSoukoku, shin soukoku, ranpoe, odazai gibi bsd shipleri ile ilgili hiçbir one shot yoktur. -Çoğunlukla Dazai Osamu- İstek alınır Polisiye, komedi, fantastik gibi birçok tarzda yazabilirim -belirttiğim gibi, romantik yazmıyorum.-