14.Bölüm

15 2 2
                                    

Nayeon bugün Jihyo'yla beraber proje yapmak için bize gelmişti. Hemen yan odamda olmasına rağmen ödev yapıyorlar diye gidemiyordum yanına. Biraz düşündüm bir şey bulamayıp Jeongyeon'u arayıp onu darladım, cevabını "kapat gavat herif" diyip suratıma kapatarak verdi.

Sana'yı aradım, derste olduğu için açmadı. Jongdae alo demek yerine "Nayeon konuşacaksan kapatıyorum." dediği için mecbur hiçbir şey diyemeden kapatmıştım. Dahyun dinledi dinledi bir şey düşünüyormuş gibi yaptı ama tabiki de hiçbir şey bulmadı, bir sonuç alamadım en son çare olarak Momo ablamı aradım. O da Chaewon ağlayınca kısa sürede kapatmak zorunda kaldı ama kapatmadan önce bana bir fikir vermişti.

Evde olan abur cuburlardan onlara bir tabak hazırladım ve ikisini çağırmaya odaya gittim. Halı; kartonlar, kalem, cetvel, silgi, yapıştırıcı tarzı ürünler yüzünden görünmez haldeydi. Maket gibi bir şey yapıyorlardı anlaşılan. "Ne biçim ödev lan bu?!" diye yükseldim bir anda. Ben boş boş slayt yapacaklar sanmıştım ama slayttan daha amelece bir şey yapıyorladı şu an.

"Hiç sorma abi." derken Jihyo oturduğu yerde doğruldu. "Şunlardan insan maketi hazırlıyoruz. Sindirim ve solunum sistemi organlarını göstereceğiz."
Nayeon devam etti. "Bir de bu sistemleri slaytta açıklayacağız."

"Ohooo, ölme eşeğim ölme." dememle ikisi de güldü. "Kaç gün sürecek bu?"

Jihyo önündeki şu an pek de bir şeye benzemeyen karton parçalarına  bakarken umutsuzca söyledi. "Uzun sürecek gibi duruyor ama bakalım."

"Hadi gelin biraz tıkınalım." der demez ikisinin de bunalmış ve yorulmuş yüzü aydınlandı ve hemen toparlanıp peşime takıldılar.

Jihyo ile konuşa konuşa önündeki abur cuburları tavşan gibi kemiren Nayeon'u izlerken boğazımın düğümlendiğini hissediyordum. Bir anda bana dönüp tüm sevimliliğiyle konuştu. "Abi sen de yesene niye yemiyorsun?"

Tabiki bu isteğine kayıtsız kalamadım zorla gülümseyerek bir tane bisküvi aldım. Boğazımdaki düğüm yüzünden yemekte zorlanmıştım. Bu yüzden fazlasını almadım.

Onu o kadar çok seviyordum ki onu gördüğümde ağlamak istiyordum artık. Hem güzelliğine ağlamak istiyordum hem de beni sevmiyor ve sevmeyecek oluşuna.

Nayeon iyiden iyiye bulanıklaşınca başımı eğerek ayağa kalktım. "Siz yiyin ben sonra tabağı yıkarım." Bunu söylerken sesim titremişti ama bozuntuya vermeden odama gidip ağlama isteğim geçene kadar yüzümü yastığa bastırıp bekledim. Artık eskisinden daha fazla üzülüyordum ve çok takmaya başlamıştım bunu. Tek sorun aramızdaki şu boktan 2 yaş bile olmayan 2 yaş mıydı yani? Bunun için beni sevmeye bile yanaşmaması çok can yakıcıydı bari bir kusurum olsaydı da onu bahane edip kendimi rahatlatabilseydim.

Bir daha bahane bulmadan yanlarına giremeyeceğim için evde durmaktan vazgeçip alt kata indim. Konuşmak istemese de başka şansı yoktu eğer evdeyse Jeongyeon'u darlayacaktım işte.

Kapıyı teyzem açmıştı. "Yine mi sen?" dercesine bir bakış attı bana. Bir kardeşiyle aynı apartmanda diğer kardeşleriyle aynı sokakta yaşamayı tercih eden kişi kendisi olmasına rağmen gördüğü her yeğenine aynı tepkiyi veriyordu. Hiç umursamadan sordum. "Evde mi?"

Kafasını mutfağa doğru uzattı. "Yeni geldiler ordalar."

"-ler kim teyze başka çocuğun mu var?"

"Olmaz olur mu? Biri karşımda işte." demesiyle sırıttım ve "Canım teyzem" derken yanağından sulu bir şekilde öptüm. ama hala kimden bahsettiğini anlamamıştım. Başka bir şey demeden gidip kendim görmeye karar vererek mutfağa girdiğimde karşımda bir yoda oturuyordu.

"Sen miydin ırz düşmanı herif?" derken sandalyeye çöktüm.

İkisi de bana küfür edercesine bir bakış attılar. Onlarla uğraşacak keyfim hiç yoktu. Bunlar da abur cubur yiyiyorlardı. Sadece ben de katıldım. Bir de konuşmuyor olmam batmış olacak ki Jeongyeon sordu. "Dilini mi yuttun lan?"

Omuz silkip tıkınmaya devam ettim. Bu sefer Chanyeol konuştu. "Konuşsana oğlum sen konuşmayınca bir garip oluyor ortam."

"Konuşasım yok." diyip geri yaslandım. Önce birbirleriyle bakışıp sonra bana döndüler.

"Nayeon bir şey mi dedi?"

"Yoo." iç çektim.

"Ee ne bu halin?"

Tekrardan omuz silktim. Hiç konuşasım yoktu ama bu üçlünün konuşan kişisi bendim ben konuşmayınca olmuyordu. Ben konuşmadığım için burası da sarmamıştı beni. Hemen kalktım. "Gidiyorum ben."

Chanyeol kendisi var olduğu için böyle yaptığımı sanmış olacak ki atıldı hemen. "Ben gidiyorum şimdi otur sen."

"Yok oturmayacağım. Gidiyorum."

Kapıdan çıkana kadar arkamdan seslendiler ama pek umursamadım. Keyfim kaçık olduğu için nerde olduğumun pek de bir önemi yoktu.

Anahtarı deliğine sokacağım sırada kapı açıldı. Nayeon çantasını almış gidiyordu. "Abi sen aşağıda mıydın?" Jihyo şaşırarak sormuştu. Başımla onayladım ve önce ben içeri girdim. Yanından geçerken doğru dürüst yüzüne bakmadan hafifçe koluna dokundum. "Görüşürüz Nayeon." dedim o da belli belirsiz bir sesle "Görüşürüz Kyungsoo abi." dedi.

Odamın kapısında durup dış kapının kapanma sesini bekledim. Sesi duyduğum an Jihyo'ya seslendim. "Jihyo bak bir."

Beni görebileceği bir yere geldi ama yaklaşmadan sordu "Ne?"

"Sen de bana abi deme artık."

It's not easy for you | Twice × ExoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin