Chancheol
"Sevdiğin biri var mı veya sevgilin?" Seungcheol aniden sordu. Chan bu soruyu tuhaf bulmuştu ama yinede yüzü kızarmıştı. Seungcheol hoşuna gidiyordu. Aşık değildi ama yinede hoşuna gidiyordu.
"Hayır sevgilim yok ama hoşlandığım biri var sanırım."
"Sanırım?"
"Bilmiyorum tam olarak hoşlanıyor muyum yoksa sadece geçici bir his mi diye."
"Anladım.. Aslında şaşırdım senin gibi tatlı, yakışıklı bir insanın sevgilisinin olmamasına." Seungcheol her iltifat ettiğinde Chan domatese dönüyordu.
"Teşekkür ederim." dedi Chan gülümseyerek. Biraz zaman sonra Chan'in ayağı bir şeye takıldı tam düşecekken belinde bir el hissetti. Kafasını kaldırdığı anda da Seungcheol'un yüzünü gördü.
"Daha dikkatli olmalısın. Karşına hayalet çıkarsa ne yapacağını düşünemiyorum bile."
"Bişey yapmam." dedi Chan eliyle Seungcheol'un arkasını göstererek. Seungcheol arkasındaki hayaleti görünce büyük bir çığlık attı ve koşmaya başladı. Chan bu duruma kahkaha attı. Ama ona yaklaşan hayaleti farkedince o da Seungcheol'un gittiği yere doğru koşmaya başladı.
Jihan
"İlk olarak ben hayaletlerden korkarım bu yüzden korumam olarak önümde durup beni koruman gerekiyor."
"Hiçte bile ben bugün izinliyim bu yüzden kendi başının çaresine kendin bak."
"Sende iyi ki bir izinlisin. Tamam gidiyorum ben o zaman."
"Nereye? Tek başına oraya gidicek misin cidden? Az önce hayaletlerden korkarım dedin?"
"Sende az önce kendi başının çaresine kendin bak dedin?"
"İyi tamam git."
"Gidiyorum zaten."
Jeonghan tek başına ilerliyordu. Hayaletlerden , karanlıktan çok korkardı. Gerçek olmadıklarını biliyordu ama yinede korkuyordu işte.Her adım attığında daha çok titriyordu. Biranda karşısında 3 hayalet ve 1 palyaço çıkmıştı. Palyaço.. Çocukluk travması... Jeonghan önüne çıkanları gördüğü anda ayakları yerden kesilmiş gibi hissetti. Donup kaldı. Hepsi etrafını çevreledi ve Jeonghan'ı korkutmaya başladılar. Jeonghan korkudan sadece çığlık attı. Yere düştü. Ne yapacağını bilmiyordu. Sadece çığlık atıp ağlıyordu. Dizlerini göğsüne yaklaştırdı ve kafasını gömdü. Hayaletler daha çok ses çıkarıyordu. Jeonghan daha çok korkuyordu. Jeonghan kafasını bir anlığına kaldırdı ve palyaçonun dibinde olduğunu görünce daha çok ağlamaya başladı ve herkesin duyabileceği bir çığlık attı.
Joshua ise çıkışa doğru ilerliyordu. Biranda Jeonghan'ın çığlığını duydu. İlk umursamadı. Ama çığlık normal çığlığa benzemiyordu ve her saniye daha çok artıyordu. Joshua çığlığın geldiği seslere doğru koştu.
Hayaletler ve palyaço gitmişti ama Jeonghan hala iyi değildi. Bu yüzden bugün gelmek istememişti. Korkudan titriyordu.
Joshua sonunda Jeonghan'ın olduğu yere gelmişti. Jeonghan'ı görünce duraksadı. Oğlanın saçları dağılmıştı, gözleri azda olsa şişmişti ve hala ağlamaya devam ediyordu. Hemen Jeonghan'ın yanına çömeldi.
Jeonghan kafasını kaldırdı ve Joshua'yı görünce hemen sarıldı. Hala ağlıyordu. Her an daha da sıkı sarılıyordu. Joshua ise Jeonghan'ı sakinleştirmeye çalıştı. Oğlanın saçlarını okşuyor, sırtını sıvazlıyor ve rahatmalası için birşeyler söylüyordu. Jeonghan iyi hissedene kadar bunları yapmaya devam etti.
Sonunda Jeonghan sakinleşmişti. Sarılmayı kestiler. Yüzlerinin aralarında 1, 2 cm duracak şekilde durdular. Jeonghan nefes nefeseydi. Joshua Jeonghan'ın şişmiş gözlerinden akan gözyaşları sildi. Yüzünü avucuna aldı ve yanaklarını okşamaya başladı.
"Sakin ol iyi misin?"
"Evet iyiyim çünkü sen yanımdasın."
"Ben senin her zaman yanındayım."dedi Jeonghan'ın dudaklarına doğru fısıldayarak. Jeonghan dudaklarında hissettiği nefes yüzünden tüyleri diken diken olmuştu. Ama şuan çok iyi hissediyordu çünkü Joshua yanındaydı...
Joshua Jeonghan'ın belini kendine doğru çekti ve kafalarını birbirlerine yasladı. Nefesleri birbirine karışıyordu. Jeonghan heyecandan konuşamıyordu dili tutulmuştu. Düşündüğü şeyin olacağını düşünüp gözlerini kapattı. Ama düşündüğü şey olmadı. Onun yerine "Şimdi daha iyi misin?" laflarını duydu ve hayal kırıklığına uğradı. Gözlerini açtı ve karşısında ona bakan gözleri görünce kalbi çok hızlı atmaya başladı. Kekeleyerek "E-evet iyiyim." dedi. Joshua ona kocaman gülümsedi. O da ona kocaman gülümsedi.
Bir kaç dk sonra Joshua Jeonghan'ın belinden tutup çıkışa doğru ilerledi. Herkes çıkmış onları bekliyordu. Jeonghan'ın şişmiş gözlerini görünce herkes onları soru yağmuruna boğdu. Zar zor sorulara cevap verdi Joshua ve Jeonghan'ı arabaya bindirip eve doğru sürdü. Yan koltuğuna baktığında uyuyakalmış bir melek gördü. Çok güzel görünüyordu. Jeonghan ona çok farklı şeyler hissettiriyordu ama o bu hisleri inkar ediyordu.
Nihayet malikaneye gelmişlerdi. Joshua Jeonghan'a yardım ederken içeri girdi. Jeonghan'ı odasına götürüyordu ki Jeonghan odasının yolundan gittiklerini farkedince duraksadı.
"Seninle yatmak istiyorum."
"Ne..."
Çok çok özür dilerim sınavlardan dolayı yaklaşık bir aydır bölüm atamadım. Sınavlara çalıştım(son gün) 10 bekliyorum hepsinden zaten. Neyseee tam 1750 kelimelik bir bölüm yazmıştım ama yarısı inmiş bende ayrı bir bölüm yapıp devamını attım.. . Umarım hoşunuza gider.. Lütfen oylamayı unutmayın.. İyi okumalar sonraki bölümde görüşürüzzz..💖
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANYONE (JİHAN)
RandomMafia ailesinin oğlu olan Jeonghan hiç beklemediği anda yeni korumasına aşık olur... "Hiçkimse bizi ayıramayacak.."