Bir

74 11 4
                                    

264 gündür kilit altındayım.
  Yanımda küçük bir defterden,kırık bir tükenmez kalemden, kafamdaki numaralardan başka hiçbir şey yoktu. 1 pencere. 4 duvar. 12 metrelik bir alan. 264 günlük yanlızlıkta kullandığım 29 harflik alfabe.
   Başka bir insana dokunmadan geçen 6,336 saat.
"Bir hücre arkadaşın oda arkadaşın olacak," dediler bana.
"İnşallah burada çürür gidersin iyi halin sayesinde," dediler bana.
  "Aynı senin gibi psikopatın teki artık yanlız kalmayacaksın,"dediler bana
Yeniden kuruluş'un, yani ölmekte olan topluluğumuza sözde yardım etmesi gereken girişimin piyonlarıydı bunlar.Beni, anne babamın evinden koparıp alan, söz geçiremediğim bir şey yüzünden akıl hastanesine kapatan da aynı insanlardı. Elimde olmadan yaptığım, ne yaptığımı bilmediğim hiç kimsenin umrunda değildi.
 
    Nerede olduğum konusunda hiç bir fikrim dahi yoktu.
Tek bildiğim, birisinin beyaz aracıyla buraya getirildiğim. Beni buraya getirmek için 6 saat direksiyon sallamıştı adam. Oturduğum yere kelepçelendiğimi biliyordum.
Sandalyeme bağlandığımı biliyordum. Anne babamın, bana hiç hoşça kal deme zahmetine görmediklerini biliyorum. Götürülürken ağladığımı biliyorumdum.

Göğün her gün başımıza geçtiğini biliyordum.
Artık eskisi kadar ağaç yok, diyordu bilim insanları. Eskiden dünyamızın yeşil olduğunu söylüyorlardı. Bulutlarımız da beyazmış. Güneşimiz hep olması gerektiği gibi aydınlatmış etrafı. Ne var ki benim o dünyaya dair anılarım çok soluktu. Geçmişe ilişkin pek bir şey hatırlamıyorum. Şu anda bildiğim tek var oluş, eskiden bana verilendi.

Elimi, küçük pencereye koydum ve soğuğun, elimi tanıdık bir kavrayışla sardığını hissettim. İkimiz de yalnızdık, ikimiz de başka bir şeyin yokluğunda vardık.

Nerdeyse bir işe yaramayan, içinde çok az mürekkep kalmış, her güne pay etmeyi öğrendiğim tükenmez kalemimi alıp baktım. Fikrimi değiştirdim. Olayları yazmak için gereken çabadan vazgeçtim. Bir hücre arkadaşı iyi olabilirdi. Gerçek bir insanla konuşmak bir şeyler kolaylaştırabilir. Sesimi kullanmaya çalıştım, dudaklarımı, ağzıma yabancı olan tanıdık sözcüklerin etrafında şekillendirdim. Bütün gün çalıştım.

Nasıl konuşulacağını anımsadığıma şaşırdım.

Küçük defterimi yatağımın altına koydum.üstünde uyumaya zorlandığım yatağın üzerine oturdum. Bekledim. Bir ileri bir geri sallanıp bekledim.
  Çok uzun bekledim, uyuyakaldım.

2 göze, 2 dudağa, 2 kulağa, 2 kaşa açıldı gözlerim.
    Çığlığımı, kollarımı, bacaklarımı sıkıca tutan felç edici dehşetten kaçma zorunluluğumu bastırdım.
"Sen bir e-e-e"
"Sen de bir erkeksin." Tek kaşını kaldırdı. Yüzümden uzaklaştı. Sırıttı ama gülümsemiyordu.

Kollarında dövmeler vardı, üstündekini dirseklerine kadar sıyırmıştı. Kaşında muhtemelen el koydukları bir halkanın izi duruyordu. Koyu kahverengi gözler kahverengi saçlar mükemmel bir fiziği var. Göz alıcı . Tehlikeli. Korkuducu. Dehşet verici.

Yatağımdan düşüp hızla köşeye çekildim.
Titremeye başladım. Dudağımı ısırdım, karanlık köşeye gömülmeye çalıştım.
Yatağımı battaniyemi yastığımı almıştı.
Zeminden başka bir şeyim kalmamıştı.
Asla mücadele etmeyecektim bunu yapmayacak kadar taş kesilmiştim donup kalmış paronayaklaşmıştım.
"Ee, sen-nesin? Deli misin? O yüzden mi burdasın?"
Ben deli değilim
Yüzümü görmeye yetecek kadar dirseklerinin üzerinde doğruldu. Yine güldü. "Canını yakmayacağım."
Ona inanmak istiyorum.ona inanmıyorum.
"Adın ne senin?" diye sordum.
"Adım V, senin adın ne?"dedi.
"Jungkook"dedim.
"Tanıştığıma memnun oldum jungkook"

                   Merhaba
Umarım ficin ilk bölümünü beğenmişsinizdir.yeni bölümü akşam ya da yarın atarım sizi seviyorum 💞
(Bu fic bir kitaptan esinlenilmiştir.)

Dont touch me/Taekook★Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin