2

895 64 22
                                    

Ancak ne yazıkki benim kayıtsızlığım uzun sürmedi.
Satoru, onunla her göz göze gelişimizde gözlerimi kaçırdığımı anlamıştı.

Bir gün, ben ön bahçede kapının önünü
süpürürken karşılaştık. Elinde çizim defteri ve birkaç kalem vardı.
Gözlerinde ilk gün gördüğüm siyah güneş gözlüğü vardı  ,Saçları dağınık, ince beyaz gömleğinin üst düğmeleri iliklenmemiş, gömleğinin etekleri hafif rüzgarla sallanıyordu.

"Buralarda güzel bir manzara görmek için nereye gidersin?" Diye soruyor.

Bu günler sonraki ilk iletişimimiz. Ondan etkilendiğimi anlamaması için umursamaz bir tavırla cevaplıyorum.
"Sahile." Diyorum. O sırada aklıma gelen ilk şey bu.

"İşin yoksa beraber gitmeye ne dersin?" Diyor.
Onun ağızından çıkan tek bir cümle çoktan bütün bedenimin yanmasına sebep oluyor. Ademin yasak elmayı yemesi gibi , yasak olan aşk cazip geliyor. Dürtülerime engel olamıyorum.
Sonrasında pişman olacağımı bilerek Teklifini kabul ediyorum.

Defalarca geçtiğim ağaçlı yol ilk defa bu kadar kısa hissettiriyor .
Beraber ormanın içinde yürüyoruz. Kuş sesleri, ağaçlardan süzülen güneş ışınları, yerdeki otların ayağımın altında ezilirken çıkardığı sesler, yer yer satorunun yüzüne vuran güneş ışınları .. ahh satoru'nun sanat eserine benzeyen yüzü
"Acı verecek kadar güzel" tekrar anımsıyorum.

Uzaktan dalgaların sesi gelmeye başlıyor. Satoru mutlu görünüyor.
Sahile varana kadar sohbet ediyoruz. Bir ressam olduğunu söylüyor, ünlü tablolar hakkında konuşuyor. Hiçbir şey anlamıyorum ama ses tonu, onu ölene kadar dinleyebilirmişim gibi.

Vardığımızda kumlara oturup denizi çizmeye başlıyor, ince parmakları , kalemi tutuşu , kalemin sayfadaki zarif hareketleri...
Resim yavaş yavaş şekilleniyor, denizdeki dalgalar , kıyıya vuran bir kaç deniz yıldızı ve midye kabuğu..
Hafiften batmaya başlayan güneş.
Sonra bakışlarım tekrar satoruya kaydı.
Dikkatle resmini çiziyordu.

Dudakları yukarı kıvrılarak "Daha fazla bana dik dik bakarsan kafamda delik açılıcak." Diyor ansızın.

"Affedersin dalmışım."

"Sorun değil. İstediğin kadar bakabilirsin."

Benimle flört mü ediyordu?
Yoksa sadece arkadaşça bir şaka mıydı? Çoktan o kadar samimi olmuş muyduk?
Eğer benimle flört ediyorsa buna nasıl cevap vermeliydim?

"Resim çizerken çok ciddi duruyordun." Dedim konuyu dağıtıp amacını anlamak için vakit kazanmaya çalışıyordum.

"Öyle mi?" Dedi gülerek "hiç farkında değilim."

Yine bir sessizlik. Ona ne diyeceğimi bilmiyorum.

"Buraya sık sık gelir misin?" Diyor. Sanki aklımdan geçenleri okumuş gibi.

"Pek sayılmaz."

"Neden?" Diye soruyor . Gözleri hala kağıda bakarken.

"Tek gelmek sıkıcı oluyor." Bunu söylememle ortamın havasının değiştiğini hissediyorum.

"Arkadaşların yok mu Ya da ailen ? Her zaman yalnız gözüküyorsun?

"Yok."
Satoru resminden gözlerini kaldırıyor ve mavilerini benim gözlerimle buluşturuyor.
Yüzünde acı bir ifade var . Benim yüzümden mi?
Durumu toparlamak için devam ediyorum.

"Böyle iyiyim. Bazen etrafımda birileri olsun istiyorum. Ama yalnız olmak da beni rahatsız etmiyor."

"Anladım."

Bir süre konuşmadan denizi izliyoruz.

Resmini bitirdiğinde ayağa kalkıyor . Resmin son halini bana gösteriyor. Onun olağanüstü olduğunu düşünüyorum.

"Gidelim mi ?"diyor gülümseyen yüzüyle
"Olur."

Beraber pansiyona dönüyoruz.

Aniden yanağıma bir buse konduruyor
"Bugün benimle geldiğin için teşekkürler." Diyor . O tatlı sesiyle.

'Daha fazla.' O sırada aklımdan geçen buydu.
Onu duvara yaslamak ve öpmek ,Kıyafetlerini çıkarmak , bedenlerimizi birbirine bastırmak, o güzel kokusunu içime çekmek, zevkten ağlatmak ve dahası...

"Önemli değil . Bugün çok eğlendim." Dedim içimdeki heyecanın gizleyerek.

Sonraki günler kendini tekrarladı ve biz artık daha çok beraber vakit geçirir olduk.

Art deco | satosugu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin