Bu fiç çok uzadı. Yoruldum haa!
Hadi kazamız mübarek olsun...
Bugün karakolda işimiz vardı. Yani, evlilik cüzdanı ve babamla alâkalı. Artık ondan kurtulacaktım.
Altıma kahverengi, dizime gelen şortumu giydim. Üstüme de sütlü kahve, bol bir tişört geçirip şortumun içine soktum eteklerini. Saçlarımı düzeltmek için aynanın karşısına geçtiğimde kapı açıldı.
"Güzel bebeğim. Hazır mısın?" Jungkook yine siyah bir pantolon ve bol, siyah bir tişört giymişti. İçeri girdiğinde gözü direkt aynanın karşısında kıvırcık saçlarını düzelten bana kaydı.
"Hazırım!" Gülümseyerek anlık ona baktım ve gözlerimi geri aynaya çevirdim. Saçımın kenarına kahverengi ayıcıklı bir çıtçıtlı toka taktım.
Jungkook yanıma gelip kollarıyla belimi sardı. Saçlarımdan son kez ellerimi geçirip kollarımı onun kolları üzerine koydum. Yüzünü hızlıca boynuma gömdüğünde kıkırdadım.
Koku bezimden sesli bir nefes çekti içine. Alt dudağımı ısırıp aynadan onu izlemeye kuruldum. Dudakları küçük küçük öpücükler bıraktı boynuma.
Kafamı yana atarak ona daha çok alan açtım. "Her şey güzel olacak, biliyorsun değil mi?" Sakin sesiyle kocaman gülümsedim.
"Seninleyken hiçbir şeyin kötü olmasının imkânı yok." Dediğime kıkırdayarak burnunu koku bezime sürttü.
Koku bezime dudaklarını da bastırdığında dişlerim arasından sızlanırcasına mırıldandım. Bir kurdun en hassas noktalarından biriydi koku bezleri. Bunu bilerek bana yaklaşıyordu şuan.
Ellerinden biri işaretime dokunuyordu. Tişörtüm olsa bile bulmuştu işaretimi. İşaretimi okşarken koku bezime dudaklarını bastırıyordu.
Alt dudağımı ısırıp gözlerimi kapattım. Tanrı aşkına, bu kadar çabuk etkilenmem çok tuhaftı!
"Jungkook." Daha hiçbir şey olmamasına rağmen nefes nefese kalmış sesimle konuştum. "Gitmemiz gerek."
Onaylar bir mırıltı bıraktı dudakları arasından. Kafasını boynumda kaldırıp omuzlarımı tuttu. Beni kendine çevirdiğinde sıkıca belimi ve ensemi kavrayıp dudaklarıma kapandı.
İnleyerek dudaklarını kabul ettim. O geç kalmamızı umursamıyorsa ben de umursamazdım. Sıkıntı yoktu hatta hava hoştu.
Belimdeki eli kalçama gitti. Tereddütsüzce kalça yanağımı avuçları içinde sıktığında parmak ucuma kalkıp kıyafetinin yakalarını parmaklarım arasında sıktım. Odaya kısık bir inleme daha bırakmıştım.
Ensemdeki eli de aşağı indi. Diğer kalça yanağımı da avucunda sıktı. Nefes nefese inledim. Dudakları nefes almamı zorlaştırıyordu.
"Hadi gençler!" Jimin kapıyı tıklamadan içeri daldığında Jungkook hızla geri çekildi. Ellerini üzerimden hızla çekse de bakışlarımın döndüğü arkadaşımın her şeyi gördüğünü biliyordum. "Lan! N'apıyorsun arkadaşıma!"
Sinirle gelip kolumu kavradı. Beni dışarı sürüklemeye başlarken dağılmış olmamı umursamadan kıkırdadım.
"Jimin! Sevgilimi bırak!"
___
Sonunda babamdan kurtulmuş hatta Jungkook'un yardımı ve Jimin'in şahitliğiyle hapse attırmıştık. Bunu yapabildiğimize inanamıyordum ama cidden yapmıştık.
Şimdi ise gayet sakindik. Aradan geçen birkaç haftanın sonunda rahata ermiştim. Gun neredeydi bilmiyordum. O günden sonra görmemiştim. Babam hapisteydi. Onu da görmüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Reason For Living || Tae-Kook || Omegaverse
Fanfiction"Yaşama sebebim oldun, Jungkook. Ama sorun şu ki ben yaşamayı sevmem." "İzin ver her şeyin olayım, Omega. İzin ver kendine, beni sevmek için." Alfa Jungkook Omega Taehyung Text x Düzyazı ! Taciz ve depresyon konularına değinilmiştir. Etkilenecek o...