Askolar affedin belirtmeyi unuttum mika da 10-11 yaşında
•••"Levi bugün Ferhin'i ağaç evine girerken gördüm." Ben arkalarından attıkları her adımda canım acıyarak yürürken Mikasa sınırlarını zorlamaya devam etti.
Levi'a ağaç eve girdiğimi söylemek yerine yalan söylemiştim ve bu yüzden bana kızacaktı ama Mikasa'nın yanında beni ezmeyeceğini biliyordum.
Yanıldım.
Levi yürümeyi bırakıp arkasını döndü ve bakışları hiç nazik değildi. "Sana izin verdiğimi hatırlamıyorum."
"Ama Levi oraya girebilmeme izin vermiştin..." Bakışları yumuşamadıkça boğazındaki yumru büyüyordu. "Haberim dahilinde olması şartıylaydı." Kendimi küçük düşmüş gibi hissediyordum.
Belki mağduru oynarsam Levi beni Mikasa'nın yanında aşağılamaya devam etmezdi. Sahteden -kısmen- gözlerimi doldurup Levi aşağıdan yavru köpek gözlerimi diktim. "Özür dilerim." Mikasa memnun bir şekilde bir kenarda gülümsüyordu.
"Eve dön Ferhin." Dedi, gözlerindeki parıltıdan eser kalmayarak.
Şaşkınlıktan kal gelmişti. Aynı şekilde Mikasa da bu kadarını beklemediği için şaşırmıştı. "Ne?"
"Eve dön, bugün Mikasa'yı gezdireceğim." Olmaz... Benden başka bir kızla bu kadar yakın olamazsın... İzin vermem. "Hayır, gitmeyeceğim."
"İstenmediğin yerde mi duracaksın?" Mikasa araya girerek ateşi daha da harmanlandı. "Eve git Ferhin, uğraşmayacağım." Onlar yürüyüp giderken ben şaşkınca arkadan izlemeye devam ettim.
Bunu bana yapamazsın Levi. Gitme... Onunla gitme...
Olduğum yere çöküp ağlamaya başladım. Levi asla benimle böyle konuşmazdı. Neden böyle yaptı ki?
"Şey... İyi misin?" Yanımda diz çöken çocuk endişeyle bana bakıyordu. Ellerimin arasına sakladığım yüzümü kaldırdım ve ona baktım. Yeşil gözlerinde endişeyi kolaylıkla seçebiliyordum. "Hey, ağlama. Bir yerin mi incindi? Ne oldu? Anlat bana."
"Bir şey yok..."
"Bir şeyler olmuş gibi görünüyorsun ama." Tekrar şiddetli bir şekilde ağlamaya başlayınca çocukta panik yapmıştı. "Annen nerede biliyor musun? Kayıp mı oldun?"
"Eve gitmek istiyorum!..." Yanımda birisi olduğu için artık daha rahat ağlayabiliyordum. "Sana yardım edeceğim ama evinin nerede olduğunu bilmiyorum."
"Eren bekle, ben bu kızı tanıyorum." Duyduğum yabancı sesle başımı kaldırdım ve ağlamaktan kızarmış gözlerimle gözlüklü sarışın çocuğa baktım. "Sen Levi'ın kardeşi Ferhin'sin değil mi?" Başımı evet anlamında sallayıp bir yandan ağlamaya bir yandan da akan gözyaşlarımı silmeye devam ettim.
"Ben Ackerman'ların evini biliyorum. Hadi gel gidelim." Uzattığı ince elini tutup ayağa kalktım. Eteğim pislenmişti. Oysaki Levi seçmişti bu elbisemi. Bu kez de buna ağlamaya başlayınca sarışın olan destek olmak için bir elini sırtıma koydu.
"Belki annesi yardım eder, evine götürelim." Çocuklar çok yakınlaşmadan yanımda yürüyorlardı.
Adının Eren olduğunu öğrendiğim çocuk başta elini tutmam için uzatmıştı ama Levi'dan başka birisine dokunmak istemediğim için onu reddettim.
"Bebeğim ne oldu!?" Kuchel annem kapıyı açtığında pislenen eteğimi, ağlamaktan şişen ve kızaran gözlerimi gördükten sonra hemen üzerimde yara olup olmadığını kontrol etti. "Levi nerede? neden yalnızsın?"