..."Huh."
Arkama dönünce kimsenin gelmediğini gördüm. Rahatlamıştım.
Cebimdeki cep saatini çıkartıp saate baktım. Manyak adam yarım saattir kovalıyordu beni.
Hızlı ayak sesleri (daha doğrusu koşma sesleri) gelince gözlerimi devirdim. Ne zaman yorulacaktı bu?
Arkasına yaşlandığım çuvallardan ona baktım. Durmuş ne tarafa girdiğimi hesaplamaya çalışıyordu. Bu mesafeden bile ne kadar terlediği belliydi.
Buna artık dur demenin zamanı gelmişti. Eğer tekrar kovalarsa bana en yakın çıkışa doğru koşardım ve böylece tekrar kovalamaca başlardı.
"Buradayım Levi ama bekle konuşalım."
Yerimde biraz daha küçülerek söyledim. Yüz ifadesinden anladığım kadarıyla yerimi anlayamamıştı.
"Konuşacak bir şey yok, çık ortaya lanet velet."
"Konuşacak bir şey yok mu? Bundan sana 'huysuz topaç' dememi istediğini anlıyorum?"
"Tch."
Bunu dememle olduğum yere doğru gelmeye başladı. Artık koşacak mecalim kalmadığından gelmesini bekledim.
Geldiğinde yakamdan tutup beni kaldırdı. Gözlerinde gerçekten öfkeyi görebiliyordum. Ancak buz mavisi gözleri o kadar güzeldi ki öfke bile çok yakışıyordu.
"Sen ne cürettle-"
Bacak arasına hafif bir tekme geçirip elinden kurtuldum. Aramızda çok bir boy farkı yoktu. Biraz önce beni yasladığı duvara bu sefer ben onu yasladım.
İki kolunu arkasında birleştirdim ve kaçmaması için tuttum. Daha sonra kulağına doğru eğildim.
"Seninle çatışmak istemiyorum Levi. Ama eğer sen bana bulaşırsan bende sana bulaşmaktan çekinmem. Duydun mu Huysuz Topaç?"
Hareketsiz duran Levi geri çekildiğimde direkt olarak gözlerimin içine bakmıştı. Şaşkın ama ruhsuz bakıyordu bu sefer. Öyle ki bir an bomboş bir duvara bakıyor gibi hissettim.
Benim yaptığım gibi o da kulağıma doğru eğilip konuştu.
"Benimle çatışamazsın Casey. Bunu o aptal beynine sok. Ayrıca senin gibi bir veledin iki üç tehtidinden korkacağımı sandıysan çok yanılmışsın." dedi.
Geri çekildi ve birkaç saniye yüzüme baktı. Ardından elimden kurtulup beni yere yapıştırması ise birkaç saniye sürmemişti.
"Ayrıca bir daha bana yaklaşma pis velet." Beni birkaç saniye yerde tuttu daha sonra arkasına bakmadan gitti.
Zaten yorgundum ve Levi'nin bu ani çıkışıyla pestilim çıkmıştı artık. Sinirle ona "Huysuz topacın tekisin aptal!" diye bağırdım. Duyduğuna emindim ama arkasına dönemeye tenezzül etmemişti bile.
Birkaç dakika olduğum yerde uzandım. Daha sonra ayağa kalktım ve odama gittim. Kısa bir duş alsam iyi olacaktı..
...
Saçlarımın ıslaklığını bir havlu yardımıyla aldım ve açık bıraktım. İnce telli saçlarım olduğu için çok problem olacağını düşünmüyordum.
Yedek üniformamı giyindim ve odamla bitişik olan ofisime girdim. Masamın üzerindeki dosyalara kısa bir göz attım. Acemi eğitimi ile ilgili doldurmam gereken bilgiler vardı ama bunu henüz Levi ile konuşmamıştık.
Gerekli dosyaları aldım ve ofisimden çıkıp Levi'in ofisinin önüne gittim. İçimden "huysuz topaç kaldır elleri baskın var" diyerek pat diye içeri girmek geçse de daha fazla olay istemediğim için sakince kapıyı tıklattım.
Birkaç saniye sonra Levi 'gir' komutu verdi ve içeri girdim.
Kapıdan girdiğimde Levi'a oldukça yakın duan Petra'yı fark etmem çok uzun sürmedi. Levi'nin yüz ifadesi daha yumuşak duruyordu. Bu ikisinin ne bok yediğini merak etmiştim.
İçeri girdiğimde Levi, onlara attığım bakışı fark etti ve Petra'ya dönüp konuştu. "Masaj için teşekkürler Petra, gidebilirsin."
Petra bunun üzerine ikimize de asker selamı verdi ve çıktı.
Elimdeki dosyaları Levi'ın masasının üzerine adeta fırlatarak bıraktım ve önündeki misafir koltuklarından birine oturdum.
"Şu eğitimi konuşmak için geldim. Ne planlıyorsun?"
Yaptığım hareketle Levi sabır diliyor gibi nefes verdi ve çekmecesinden bir dosya çıkartıp bana verdi.
"Buradaki kurallara uygun bir eğitim hazırlamamız gerekiyor. Erwin'in emri."
"Hm." Anladığımı belli ederek mırıldandım ve dosyayı incelemeye başladım. Bu sırada Levi'ın yoğun bakışlarını üzerimde hissediyordum ama salağa yattım ve fark etmemiş gibi davrandım.
Dosyayı incelemeyi bitirdiğimde kafamda birkaç plan oluşmuştu. Kafamı Levi'a çevirdiğimde direkt göz göze gelmiştik ve biraz.. tuhaf olmuştu.
"Planın nedir Levi?"
Bana baktığı gibi keskin bakışlarla bende ona bakıyordum ve ikimizde geri adım atacak gibi değildik.
"Acemilerin ilk seferi olacağı için yoğun bir program olmalı."
"Kesinlikle."
Çekmecesinden bir dosya daha çıkardı.
"Bu programlardan birisi olabilir."
...
Levi'ın programlarında beğenmediğim ve değiştirmek istediğim yerleri değiştirmiştik. Çok daha iyi bir program hazırladık ve bir kopya da kendime aldım.
Birkaç saattir birlikte çalışıyorduk. Arada birbirimize sataşsak bile olaysız geçmişti.
Kendime almam gereken dosyaları aldım ve ayağa kalktım. "İyi günler." dedim ve Levi'ın bir şey demesini beklemeden ofisinden çıktım.
Tam çıktığım sırada elinde iki fincan çay ile kapının önünde duran Petra'yı fark ettim. Benim çıktığımı görünce Levi'ın ofisine girdi. Tanrı aşkına bunlar çıkıyor muydu?
Levi ile Petra'yı yanyana hayal ettim ve buna kendi kendime güldüm. Levi gibi huysuzun tekiyle çıkmak iğrenç bir şey olsa gerekti.
Kendi kendime gözlerimi devirdim ve kafeteryadan kendime kahve hazırlayıp dosyaları halletmek için ofisime geçtim.
...
yaşıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐬𝐢𝐠𝐚𝐫𝐚 // 𝐥𝐞𝐯𝐢 𝐚𝐜𝐤𝐞𝐫𝐦𝐚𝐧
Fanfiction-spoiler! -bu kurguda argo, şiddet, küfür, vs. uygunsuz unsurlar bulunabilir. rahatsız olacaklar okumasın. 'Eren Jaegar isimli aceminin bir titana dönüşebilmesi sonucu geniş çaplı bir mahkeme yapılmıştı. Mahkemenin sonucunda Eren, keşif birliğine em...