~14~

810 50 14
                                    

Dudaklarımız ayrıldığında dolu gözlerle bakmıştı yüzüme. "Yapma. Bende Buse'yi arayacaksın ve bulamadıkça daha çok nefret edeceksin benden nolur yapma"

"Hayır. Hayır sil bunu aklından. Bak kalkalım kahvaltımızı edelim sonra dışarı çıkıp adam akıllı konuşalım"

"Bir şey mı yaptım?" Bunu sorarken öyle bir kaygılıydı ki gözlerine yansımıştı korkusu. "Hayır, yapmadın. Ceren karı kocayız konuşacak ciddi konumuz olmasın mı?"

"Bilmem. Yani şey biz normal iki evli çift değiliz ki. Ne konuşabiliriz en fazla?" Ona hafifçe gülümsedim. "İşte tamda bu konu hakkında konuşucaz" Diyerek yataktan doğrulduğumda anlamaz gözlerle bakıyordu bana. "E hadi. Kalk hatta biz dışarıda yapalım kahvaltımızı Aysima'ya Naz bakar"

"Sen nasıl istersen" Yataktan yavaşça kalkarak dolabına ilerledi. Kıyafetlerini seçerken onu izliyordum. Her hareketi, her detayı çok zarifti. "Yakışır" Dediğimde bana döndü. "Hı anlamadım"

"Yakışır diyorum. Ne giysen, ne renk giysen yakışır. Çok arama yani" Yanakları kızardığında çok tatlı olmuştu. Utanarak gülümsediğinde "Teşekkür ederim" Dedi çıkmayan bir sesle.

"Ben çıkayım. Rahat giyin" Diyerek çıktım odasından. Buse haklıydı. Artık zamanı gelmişti. Acımı Ceren'e de çektirmenin bir anlamı yoktu. Konuşup artık düzgün bir hayata geçmenin sırasıydı.

"Abi" Diyen Naz'a döndüm. "Niye dikiliyorsun burada?" Diye sordu. "Naz. Aysima'ya bakar mısın?"

"Bakarım, tabi bakarım da sen nereye?"

"Ya yengenle konuşmam gerekenler var dışarı çıkacağız bir saatliğine en azından" Yüzü gülerken heyecanla konuştu. "Yengem mi? Kabul yani yengem demi yengem!" Dediğinde hafifçe tebessüm ettim. "Artık mutsuz yaşamanın anlamı yok Naz. Mutlu olma zamanı"

"Ay ay ay siz bir arada olun ben sabahtan akşama kadar bakarım Aysima'ya" Gülümsedim. "Sağol abim"

Ceren odasından çıktığında göz göze gelmiştik. "Gidiyor muyuz?" Diye sordu.

"Hı hı. Buyur önden" Diyerek ona yol verdim. O önden ben arkasından yürüyerek arabaya geçtik. Güzel bir yere götürecektim onu.

Mekana vardığımızda denizin tam dibinde bir masaya doğru hızlı hızlı yürüyerek sandalyesini çektim. Bunu beklemiyor olacaktı ki önce bakakalmış, sonra gülümsemişti. "Sağol" Diyerek çektiğim sandalyeye oturdu.

Kahvaltılarımızı sipariş ettikten sonra ikimiz de konuşmamıştık. Ölüm sessizliğini bozmaya karar verdim ve öksürdüm. "Ceren" Dediğimde güzel yüzünü deniz manzarasından bana çevirmişti. "Efendim"

"Konuya gireyim mi?"

"Tabi, dinliyorum" Derin nefes alıp verdim ve "Özür dilerim" Diyerek başladım. "Ne için?"

"Her şey için. Acım yüzünden seni sürekli ezdiğim için. Ağlattığım, üzdüğüm için. Seni zorla karım yaptım özür dilerim. Beni affedebilecek misin?" Dediğimde durdu. Bir süre düşündü. "Kazım ben bunları sildim. Özür dilemene gerek yok yani unuttum ben"

"Hayır var. Ceren güzel giden hayatını bozdum özür dilerim. Üstüne üstlük benim yüzümden kendini kullanılmış gibi hissediyorsun biliyorum. Ben diyorum ki bunları bir kenara bırakıp yeni bi hayata başlayalım"

"Nasıl yani?" Tuttuğum nefesimi verdim ve cesaret bularak elini tuttum. Şaşırmıştı. "Tutabilir miyim?" Diye sorduğumda "Tabi" Diye kekeledi. Konuşmasını bile bozmuştum onun.

"Ceren. İzin ver ruhunda açtığım yaraları kendim iyileştireyim" Uzun süreli bir bakışma geçmişti aramızda. Sonrasında ise elini karnına koydu. "Bak. Bebek var burada. Bizim bebeğimiz. Sence yeteri kadar iyileşmedi mi?" Hafifçe gülümsedim. "Evet, bebek var. Ama yetmez"

"Daha ne olması gerekiyor ki?" Diye sordu. Tuttuğum elini iki elimde sımsıkı sararak uzun uzun öptüm. Karşı gelmiyordu.

Kahvaltımız geldiğinde ellerimizi ayırıp tabakları aldım ve masaya koydum. Garson gittikten sonra tekrar Ceren'e döndüm. "Ceren, izin ver kulun kölen olayım be kızım"

"Kazım yani ben seni zorlamak istemiyorum. Beni sevmek zorunda değilsin"

"Zorunluluk değil. Gerçekten değil. Ceren, beni affet. Güzel bi hayata başlayalım" Bir süre tepkisiz kalıp gülümsedi bana. "Kabul" Dediğinde oturduğum yerden kalkarak yanına kadar gittim ve ona sarıldım. Şoku atlatması uzun sürmüştü fakat artık mutlu bi ailemiz olacaktı..

Kahvaltımızı ettikten sonra sahile giderek kumlara oturmuştuk. Onu göğüsüme yatırıp elini tutmuştum.

"Neden susuyoruz?" Dedim. "Konuşalım mı?" Diye sordu. "Sen konuş ben sabaha kadar dinlerim"

"Kızımız olursa adı ne olsun mesela. Ya da oğlumuz sana benzer mi?" Diye konu açtığında yüzümdeki gülümsemeyle saçlarının arasına uzun bir öpücük bıraktım. Kokusunu içime çeke çeke öpüyordum. "Seni seviyorum" Dediğimde başını bana doğru kaldırdı.

"Gerçekten mi?" Dedi umutla. Elimi yanağına götürerek yanağını okşadım. "Gerçekten. Gerçekten tabiki melek yüzlüm benim" Diyerek yanağını öptüm. O ise başını iyice göğüsüme gömmüştü.

"Giderken unutturma vitamin alacağız"

"Ne için?"

"Sen ve bebeğimiz için tabiki. İyi bakmamız gerek miniğimize" Diyerek elimi karnına koyup gülümsedim. "Demi babam. Kurban olurum ben sana" Diyerek karnını öperek dizine yattım. Saçlarımı okşuyordu. Huzur dolmuştum. Ben onun karnını, o saçlarımı okşuyordu. Bir yandan bebeğimle konuşuyordum.

"Söz veriyorum babacım. Söz veriyorum çok seveceğim seni. Bi alayım kucağıma her dakika öpüp koklayacağım seni. Beraber maça gideceğiz tamam mı babacım?"

"Hayatım" Dediğinde ona döndüm. "Hayatın kurban olsun sana söyle balım" İkimizinde yüzü gülüyordu. "Benim canım çikolata istiyor. Giderken alabilir miyiz?" Yattığım yerden oturdum ve yüzünü ellerim arasına aldım.

"Çikolata köpeğin olsun senin köpeğin. Alırız tabi. Kalkalım mı istersen?"

"Olurr" Önce ben kalkıp sonra ona elimi uzattım. Elimi tutarak kalktı. El ele ilk defa yürüyorduk ve son yürüyüşümüzde olmayacaktı...

Bu biraz kısa oldu ama kafa çalışmadı bu sefer

Gece kuşlarım için budaa

İyi geceler ballarım❤‍🩹

Ona Benziyorsun/Kazımcan KarataşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin