Selam beybiler oy ve yorum yapmayı unutmayın sizi seviyorum. 🥐
Karşımdaki gözler öptüğüm dudakların suçluluğunu saf mavilerinde yansıtıyordu.
Dudaklarımın arasında ezilen kırmızı dudaklar bütün dünyamın içini yalancılıkla kanatıyordu.
İçimdeki dinmek bilmeyen yangını, hayal kırıklığını hiç bir şey hissetmediğim bir kızın dudaklarını sömürerek geçiriyordum.Kalp yarasına tövbe etsem aynı gün yeni birini bulurdum. İşte ben böyleydim. Kanayan yaraya izmariti bastırıp yakardım.
Zülme gülenlerin kapısındaki bekçiydim.
Paydos etmek yerine içeriye girenlere gülümserdim.Yargılamak mı? Hayır o bende asla olmazdı.
Derdimi yok etmek yerine dörde katlamak konusunda ustalaşmıştım.
Izdırabın küçük çocuğu olarak onsuz bir adım bile atmazdım.
Beni üzenlerle yüzleşmek yerine başkaları benim gibi olsun diye dudaklarına ızdırap dolu bir öpücük kondururdum.Zehrimi bana bulaşan herkese bulaştırmak konusunda tereddütsüz davranırdım.
Karşımdaki kızın ismini biliyor muydum? Hayır.
Buluşan dudaklarımızın tadını alıyor muydum? Hayır.
İyi de neden herkesin ortasında durmadan öpüyordum?
Hemde ileriye gideceğime emin olarak...
Kırmızı dudakları hiç bir şey hissetmeden bu kadar kim tutuklu öpebilirdi? Acıyı hissetmiş ve artık alışmış bir Platonik mi yoksa içindeki yanardağı umutsuzlukla besleyen bir zehirli sarmaşık mı?Hiç hissetmediğim bir duyguyu özleyip, karşımdaki kızın dudaklarında arayacak kadar arsızdım.
Utanç değil utanmazlık... Belini sardığım kızın dudaklarında pişmanlığımı emerken hissettiğim tek şeydi.
Kızın tutkulu hareketlerine istekle karşılık vererek kuyumu kararlıkla kazan usta bir asker gibiydim.
Karşımdaki kızın ipek gibi saçların arasındaki parmaklarım prangalara vurulmuş gibi kalakalmıştı. Dudaklarım kansız kalmış bir vampir gibi kızın dudaklarına kitlenmişken gülmeden edemedim.
Dudaklarımı kızarmış dudaklardan ayırıp istekle bakan gözlere çevirdim.
Prangalanmış parmaklarım suçluluğu yansıtan mavilerin hemen altında durdu.
Heyecandan değilde tükenmişliğin verdiği bir yorgunlukla sesim gürültülü barda beynimin içinde yankılandı.
"İsmim neydi demiştin?"
Mavi gözlü kız söylediğim sözler ile cilve gülümsedi.
Elleri boynumu bulurken kıkırdadı.
"Şakacı..."
Şaka yaptığımı sanıyordu...
Korkusuz bir korkak gibi davranıp gülümsedim. Parmaklarımın kilidi açıldı ve utançtan kızarmış yanakları okşadı.Siktir et isminin ne önemi vardı ki? Benim için önemli miydi?
Dudaklarının dudaklarımı bulması yeterliydi. İsmini bilmek fazlalıktan ibaretti...
Kızı kendime çekip dudaklarımızı buluşturduğumda her şey için çok geç olduğunun farkındaydım.Bu yüzden ismini bile bilmediğim o kızı öpmeye devam ettim.
2 gün önce...
Az sonra yapacağım şey için kendimden özür dilerken sarışına doğru eğildim.
"Rozellin burada ne sikim dönüyor."Jane'nin âdeta tiksinircesine çıkan sesi ile yöneldiğim pembe dudaklara gitmeden yarı yolda donarken algılarını kapatmış gibi dümdüz bakan sarışına sonra da arkamdaki yakın arkadaşıma bakıp gözlerimi yumdum.
Sarışın duyduğu sesten mi yoksa az önce yapacağım hareketen mi bilinmez gözleri şaşkınlıkla açılmıştı.
Bunu yapacağımı beklemiyor olmalıydı.
İçimden kendime defalarca lanet ettim.
Ne yaptığımı sanıyordum?
Sikik bir duygunun irademi bu denli etkilemesine nasıl izin verebilirdim.
Nasıl bu kadar zayıf davranabilirdim?
Nasıl bu kadar zayıf olduğumu belli edebilirdim?
Kalbimi nasıl olurda kötü bir cadının avuçlarının arasına bırakabilirdim.
"Rozellin sana burada ne sikim döndüğünü soruyorum?"Jane'nin az önceye inat sustuğumuz için yükselen ve her an cinnet geçirecekmiş gibi çıkan sesine karşılık önüme dönmek ile yetindim.
Ellerimi kaldırıp umursamazca omzunu silkmekle yetindim.
"Bir şey olduğu yok."
Sakin sesime inat büyük bir gürültü ile atan kalbime küçük bir küfür savurdum.
Daha kendime anlatamadığım şeyleri Rozelline anlatamazdım.
Az önce olan şeyleri anlatacak mıydım? Asla!
Umursamazlık bir şeyleri cevaplamaktan çekindiğimde başvurduğum en iyi yöntemlerden biriydi.
Jane söylediğim sözlere karşılık daha çok sinirlenmiş gibi kaşlarını çattı.
Sinirden nereye koyacağını bilmeyen ellerini saçlarının arasından geçirip alaycı bir şekilde güldü.
"Rozellin benimle dalga geçiyor olmalısın! Umarım bu kızla burada ne yaptığının mantıklı bir açıklaması vardır?"
Sakin çıkarmaya özen gösterdiği elleri arkamda duran kızı işaret ettiğinde küçümseme ile kısıldı.
Ardından küçümseyici bakışları beni buldu.
Düşündüğü şeyleri söylesem en yakın arkadaşı olmaktan çıkacakmışım gibi bakması normal miydi?
O kinle kasılan gözleri ilk defa üzerimde gezinyor olmasına şaşırmalı mıydım?
Yoksa yakın arkadaşımı tanımaya başladığım için şükür mü etmeliydim?
Ellerimi göğsümde bağlayıp Jane'ye doğru bir kaç adım attım.
Dudaklarımı ıslatıp öfkeyle bakan kıza alayla bakarak konuştum.
"Elbette mantıklı bir açıklamam var Jane... Hemde senin bana yaptığın açıklama kadar mantıklı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEYDİ VİCTORİA GxG
Teen FictionAnnesinin ani dünya gezisi yüzünden okulundan ayrılıp kraliyet üyelerinin ve soylu ailelerin çocuklarının alındığı bir yatılı okula babası İngiliz konsolosluğunda çalıştığı için alınan Rozellin kendini Fransa varisi Prenses Layla ve Galler küçük p...