III

276 43 35
                                    

Medyadaki şarkı tam da Layla'yı anlatıyor.

Yazardan

Jane ellinde tuttuğu telefonla durmadan koridorda bir aşağı bir yukarı gidip geliyordu.
İçindeki sabırsızlık duygusu zirveyi bulmuş gibi boğazının düğümlenmesini sağlıyordu.
Arkadaşı Rozellin üç saatten fazladır ortaklıkta görünmüyordu. Sabah ettikleri kavgadan sonra öğlen yemeğine geleceğini ve barışacaklarını düşünen Jane, öğlen yemek yemeğe gittiğinde ortalıkta Rozeye dair hiç bir şey görmemişti.

Rozellin ne olursa olsun hiç yemeği kaçırmazdı ki! Onun için ne olursa olsun konu yemek yemeğe gelince akan sular dururdu.
Jane Rozellini görmemenin öfkesini yeterince yaşarken birde öğlen vakti durduk yere yemek salonun ortasında arkadaşının onu terk edip etmediğini alayla soran prenses Layla ile uğraşmıştı.

Jane, prenses Layla'nın bile Rozellin ve Jane'nin hiç bir zaman öğlen yemeklerine tek başına gelmediğini bildiğinden onun bile bu durumu garip karşıladığını düşünmüştü. Fakat yanılıyordu.
Ardından son derece bozulan morali ile yemeğini masada bırakarak prenses Layla'nın alaycı bakışları arasında yemek salonundan çıkmıştı.

Sonrada sınıfa gitmiş ve aklında bir sürü küfür ve ağır sözler ile öfke dolu bir şekilde Rozellin'in derse gelmesini beklemişti.

Ama bir şey olmuş ve Jane'nin öfke dolu vücudu endişe ile sarmalanmıştı.
Rozellin profesörün dersine gelmemişti.

Jane Layla'nın haklı olduğunu Rozellin'in tavırlı iken bile onu yalnız bırakmaya gönüllünün el vermeyeceğini düşündü.

Jane ona küsmüş arkadaşına bir küfür daha savururken koridorda ileriye doğru bir adım daha attı.
Öfkeli bir iç çekip elindeki telefona beşinci kez olduğu gibi yine Roze'nin numarasını tuşladı.

Telefonun aradığını gösteren çağrı sesi koridora yayıldığında Jane Rozellinin açması için içinden dua etti.
Tam o sırada koridora giriş yapan Fransa prensesi Layla ile gözlerini yumdu.

Ders saatinde oldukları için kimsenin şu anda koridorda olmaması gerekirdi. Lakin bu kural iki prenses için de geçerli değildi.

Her zaman ki gibi kollarını göğsünde bağlamış kendinden emin adımlar atarken gördüğü yüzle dudaklarındaki alaycı gülümseme büyüdü.

Galler prensesi Jane... Mevki olarak kendisine en yakın olan prenseslerden olmasına rağmen yine de Fransa prensesinin yanından geçemeyecek bir kızdı.
İsterse güç üstünlüğü sayesinde bu kızı ezebilirdi. Lakin Galler prensesi mevkiyi bir yana bıraktığında baş kaldırmaktan korkmayan bir kızdı.

Hep o değişik arkadaşı Galler prensesine bu tür şeyleri öğretiyordu.
O kız geldiğinden beridir Galler prensesi Jane daha da katlanılmaz olmuştu.
Eskiden benden daha çok çekiniyordu diye düşündü prenses Layla.

Bakışları Galler prensesine kaydığında her fırsatta sert duran çehresi endişe ve üzüntü ile kaplanmış olduğunu gördü.
Elinde durmadan salladığı telefon ile yerinde duramıyor olmalı ki sağ bacağına ağırlık vermiş, ayakları durmadan ritim tutuyordu.

Normalde olsa Fransa prensesi gibi bakışlarını asla esirgemeden karşılık verecek olan Galler prensesi Fransa prensesini hiç umursamadan telefonuna bakmaya devam ediyordu.

Jane, prenses Layla'nın karışmadan yanından geçmesi için umut etti. Lakin duası yerini bulmamış olmalı ki prenses Layla'nın keyifli sesi etrafa yayıldı.
"Ne oldu Barbie? Yoksa çakma Ken'imiz kayıp mı oldu? Ah... Pardon! Belki de sadece tasmasını açtın ve oda senden sıkıldı."
Jane duyduğu kelimeler ile öfkeyle prenses Layla'ya döndüğünde içinin cayır cayır yandığını hisseti. Rozellini bulmamanın stresini yaşarken birde üzerine Layla'nın boş sözlerini işitiyordu.
"Boynunda tasma taşıyan tek bir kişi var oda sensin Layla. Tabi sen arkadaşlığın ne olduğunu bilmediğin için böyle bir betimleme yapmana saygı duydum. Ama izninle bugün sana sataşmayacak kadar meşgulüm."

LEYDİ VİCTORİA GxGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin