1. OTURUM

157 6 9
                                    

06.10.2023

Yağmur yağacaktı. Ofisimizin çokta büyük olmayan ortak alanında düzenlediğimiz davet de insanın başını ağrıtmaya yetecek kadar kalabalıktı. Üstelik sabah en sevdiğim topuklu ayakkabılarımdan birinin topuğu kırılmıştı. Yine de bunların hiçbiri keyfimi kaçırmaya yetmeyecek şeylerdi. Çünkü sonunda kazanmıştık.

Tam tamına bir buçuk yıl süren, dört dava üzerinden görülen ve süreç içerisinde sayısız kez hayatımla tehdit edildiğim dava bugün bir zaferle sona ermişti. Ayşe Yılmaz artık hayatına özgür ve yıllarını verdiği eski eşinden aldığı yüksek tazminat ile devam edecek olan boşanmış bir kadındı. Ayşe bundan iki yıl önce kolunda bir morlukla ofisime ilk girdiğinde kadına ilk olarak darp raporu alıp almadığını sormuştum ve yirmi dakika sonra benim arabamla en yakın hastaneye giderken bu davayı üstlenmek ve şehrin en büyük müteahhitti beş kuruşsuz bırakarak boşayan avukat olmak için birkaç yüz tane yasayı ihlal edebileceğimi biliyordum. Çok şükür ki bunların hiçbirine gerek kalmamıştı, yıllardır türlü psikolojik baskı gören ve eşinin kendisini aldatmalarına göz yummak zorunda olan kadın tüm bunlara bir de fiziksel şiddet eklenince soluğu benim ofisimde almıştı. Güçlü bir kadındı. Bunca zaman onu susmaya iten çok fazla sebebi de karşısına alarak benim ofisime gelmişti. Elli yedi yaşında bir kadın için otuz beş yıllık eşini, hayatını ve hatta itibarını geride bırakarak boşanmaya kalkışmak herkesin cesaret edebileceği bir şey olmadığından ona fazladan saygı duymamak da elde değildi. Ve ben günün sonunda kendi kurtuluşuna nihayet cesaret edebilen bir kadının koşarak kendisine seçtiği ilk yol arkadaşı olmak ile gurur duyuyordum.

"Neden şu an Ayşe Hanım'a, onu devasa bir boşanma partisi vermeye ikna etmişsin gibi bir gülümseme ile bakıyorsun?" diye sordu son yarım saattir ortalıkta görünmeyen Can. Bana yaklaşırken pek çok zamanın aksine onu hissetmemiştim. Kendimi tam da şu anda sandığımdan daha rahat hissettiğim ve savunma mekanizmalarımı tamamen indirmiş bir anda olduğumu ufak bir hayretle fark ettim.

"Can'ım." dedim ona dönerken. Bu fikrin nasıl daha önce benim aklıma gelmediğine inanamıyormuş gibi bakıyordum ona ve bunun onu ne denli tedirgin ettiğini görebiliyordum. Zira ikimizde Hasan Uzala'ya bunu yapabilecek kadar kurulmuş olduğumu biliyorduk. "Ama bu harika bir fikir."

"Sezennn." diye sızlandı gülümsüyor olduğu halde. "Yapmayacaksın değil mi?"

Bakışlarındaki şüphe eğlenceliydi ama tatilsiz geçirilen bir yaz ve insanı hasta edebilecek kadar gerginlik dolu on günden sonra onu daha fazla zorlamamaya karar verdim. "Şahane fikir ama yapmayacağım." dedim şampanyamdan ufak bir yudum alırken. Neredeyse kırk dakikadır elimde sürünen şampanyam çoktan bütün serinliğini ve doğal olarak da cazibesini yitirmişti ancak dudaklarımı ıslatmak için hala iyi bir seçenekti. "Bence Ayşe Hanım'ın tüm bu kaotiklikten biraz uzaklaşmaya ihtiyacı var."

Benimle aynı fikirde olduğu belli edercesine hafifçe salladı başını. "Belki de bir süre yurt dışına kızının yanına gider."

"Belki de." dedim hafifçe omuz silkerken. Yine de ben burada kalmasını ölü sezonda Bodrum'daki yazlığında kafa dinledikten sonra hayatına kaldığı yerden devam etmesini ve kendisi gibi uzaktan şahane hayatlar yaşadığı sanılan ama kapalı kapılar ardında türlü işkencelere reva görülen kadınlara umut ışığı olmasını dilerdim.

"Eeee." dedim elimdeki şampanyayı yaslandığım peteğin üzerine bırakıp bedenimi tamamen arkadaşıma döndürürken "Akşam gerçek bir kutlama yapıyor muyuz?" diye sordum. Can'ın elinde tuttuğu soda limon ve benim yarısı bile içilmemiş şampanyam ile ofiste düzenlediğimiz bu yarı plansız şeyin bir kutlama olmadığı konusunda ikimizde hemfikirdik bana kalırsa. Yarının cumartesi oluşunu da fırsat bilerek gerçek bir kutlama yapabilirdik.

SEZENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin