Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
alışkanlık de, aşk de
𓃠 𓃠 𓃠
stresten elinde döndürüp durduğu kalemi, görünmez olmak istercesine yüzünü gizleyen kalın perçemleri ve durmadan sallayıp durarak ritim tuttuğu bacağıyla ne kadar gergin olduğunu dışardan gizleyemiyordu hyunjin. minho onu bu kütüphaneye bırakalı neredeyse birkaç saat olmuştu. gencin dersinin bitmesine daha bir o kadar da saat olduğunun farkındaydı. stresten patlayacakmış gibi hissediyordu dakikalardır.
tahmin ettiğinin aksine elini kolunu sallayarak kütüphaneye girmişlerdi, hiçbir zorluk çıkmamıştı. ama sorun tam olarak burda başlıyordu; tek başına kafayı yiyecek gibi duran hyunjin, kafasındaki tilkiler yüzünden okuduğu şeylerden hiçbir şey anlamıyor, bu büyük kütüphanede saatlerdir boşa çaba sarf ediyordu.
bakışlarını önündeki konu anlatım kitabından çekip gözlerini kısarak kütüphanede gezdirmişti. yarısından fazlası dolu olan bu kütüphanede herkes kendi halinde çalışıyor, kimse etrafındakilerle ilgilenmiyordu. kendisi ise laf geçiremediği düşünceleri yüzünden birilerinin sürekli onu izlediğini düşünüp tüm gününü kendine zehir etmekten çekinmiyordu. hiçbir sıkıntı yoktu, her şey olması gerektiği gibiydi. buna rağmen amansız telaşının sebebi neydi? hastalıklı düşüncelerini niye durduramıyordu?
titreyen elleriyle saçlarını dağıtıp sakinleşmek için kütüphaneden dışarı çıkması gerektiğine kanaat getirdi sonunda. sert esen rüzgarlı havada birkaç dal sigara içip kendine gelmeye çalışacak, sonrasında ise kaldığı yerden devam edecekti. yapabilirdi. minho'ya başardığını göstermek istiyordu. çok değil, birkaç saat bile doğru düzgün çalışsa gencin onu takdir edeceğini, sanki çok büyük bir şeyi başarmış gibi öveceğini biliyordu.
kalın yünlü hırkasını üstüne geçirip sigarasıyla telefonunu cebine atmıştı. hızlı adımlarla çıkışa doğru ilerlediği sırada genzine dolan temiz hava biraz daha olsa sakinleşmesini sağlamıştı şimdiden.
gözüne kestirdiği banka doğru ilerlerken soğuktan kurumuş ellerini hırkasının büyük ceplerine yerleştirip banka kuruldu. soğuk hava ürpermesine neden olmuştu. ardından, sabah gelirken yeni aldığı paketin ambalajını açıp sigarayı kalın dudaklarının arasına hapsetti genç. elini tekrar cebine attığı esnada, sabah evden çıkarken çakmağını mutfak masasının üstünde unuttuğu aklına dank etti. gözlerini sinirle yumup içinden kendine söverken hemen yanı başından gelen sesle bir an irkilip koca iri gözlerini dikmişti karşısındaki kıvırcık saçlı gence.
"yanında oturmam karşılığında çakmağım. ne dersin?"
karşısındakinin sırıtıp göz kırparak konuşmasıyla sigarayı dudaklarının arasından çekip zarif parmaklarına yerleştirmiş, karşısındaki genci kısık gözlerle süzmeye başlamıştı.
kıvırcık dağınık saçları, gülüşünden dolayı kısılmış gözleri, gözündeki kalın kenarlı siyah gözlük. yapılı bedeni, vaktinin çoğunu spor salonlarında geçirdiğini kanıtlar nitelikteydi. kötü bir enerji almamıştı karşısındaki gençten. verdiği karardan pişman olmak istemezcesine mırıldanmıştı.