☆
hafif esen rüzgarla havalanan tül perdeye dikti gözlerini genç. nihayet yeniden bahar gelmişti. ağaçlar yeniden yeşermeye başlamış, kuşların tatlı sesi doldurmuştu sakin sokağı. oturduğu, oldukça rahatsız beyaz balkon sandalyesinde hissetti hyunjin baharın gelişinin iç gıdıklatan hissini. ılık esen rüzgar, uçuşan beyaz tül perde ve balkonu kaplayan yeni yeni yaprak açmaya başlamış koca meşe ağacı...
baharın gelişinden midir bilinmez tatlı bir heyecan vardı içinde gencin. kendini, hemen dibindeki yeniden yeşeren koca ağaç gibi hissetmesine engel olamıyordu. ortada somut hiçbir şey olmamasına rağmen içi ferahtı, yeniden doğmuş gibi hissediyordu kendini bu sabah gözlerini açtığı andan beri. her ne kadar sabah uyanınca onu evde göremeyeceğinin korkusuyla tüm gece doğru düzgün uyuyamasa da sabahın erken saatlerinde dağınık saçları, kareli pijamalarıyla karşısına çıkan genç sayesinde umutla parlamıştı hyunjin'in kahverengi irisleri. tatlı bir heyecan zuhur etmişti tüm bedenine.
"hyunjin, didiklemesene artık tabağını!"
uçuşan beyaz tülden bakışlarını çekip gözlerini kırpıştırdı hyunjin. son zamanlarda sürekli dalıp gidiyor, bu durumun farkında bile olmuyordu arkadaşı onu uyarana kadar. kahverengi irislerini tabağına indirdiğinde dudağını büzmeden edemedi. çatalla parçaladığı peyniri, bir köşede salamı, zeytini ve daha ağzına bile sürmediği çeşit çeşit yiyeceği. kahvaltı yapmaktan nefret ediyordu. jeongin'e ayıp olmasın diye masaya oturmuştu, ağzına bir şey sürmeye niyeti yoktu gencin.
jeongin'e cevap vermeden, elindeki çatalıyla yiyecekleri iteklemeye devam ederken arkadaşının seslenmesiyle tekrardan başını kaldırdı tabaktan. jeongin, çatalın ucundaki koca siyah zeytini yemesi için gencin ağzına doğru uzatmış, beklenti dolu bakışlarıyla bakıyordu kendisine. anında yüzünü buruşturup refleksle kendini geriye çekti siyah saçlı genç.
"iğrenç, çek şunu suratımdan. kokusu bile midemi bulandırıyor."
"of ya! hiçbir şey yemiyorsun ki ama sen. bizim için hazırladım bu kadar şeyi. bak ne güzel üçümüz hep beraber kahvaltı yapıyoruz. "
büzülü dudağıyla mahçupça arkadaşına bakmaya devam ederken sağ tarafından gelen öksürük sesiyle bu sefer gözünün ucuyla oraya bakmıştı hyunjin. minho'nun masadaki varlığını görmezen gelmeye çalışıyordu dakikalardır. hiçbir şey olmamış gibi aynı masada oturup kahvaltı yapmaları yeterince garipti zaten.
"zeytin teorisi."
"ne?"
"zeytin teorisi diyorum. meşhur bir dizideki iki karakterin ortaya çıkardığı bir teori. bir taraf zeytini çok seviyor, diğer taraf sevmiyorsa sonsuza kadar ruh eşi kalıyorlar."
minho'nun kendi halinde sakince söylediği sözlerle jeongin'in kaşları havalanmış, hyunjin ise tepkisizce sarı saçlıyı izlemeye devam etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
head over heels, hyunho
Fanfictiongözlerini kapat, kaybolmazsak olmaz. texting//düzyazı