BÖLÜM 12

6 3 2
                                    

Demir'in anlatımından

Dudaklarından ayrıldım ve alnını öptüm. Sonra elini tutup içeri götürdüm. Onu salonun ortasına bıraktıktan sonra kimsenin beklemediği anda kürsüye çıktım.

"Herkese merhaba sevgili meslektaşlarım , sevgili öğrencilerim ve sen.. Dilan Deren.. Her şeyiyle mükemmel her şeyiyle harika kadın. Güzelliğin, çekiciliğin, kalbin sen o kadar temiz bir insansın ki, bazen düşünmeden edemiyorum seni hak edecek kadar ne yapmış olabilirim diye. Olağanüstülüğün beni benden alıp götürüyor sevgilim.." Dedim ve sevgili olduğumuzu artık herkes öğrenmiş oldu. Salonda bir alkış sesi yükseldi ve Dilan'ın gözlerinin içine baktığımda o parıldamayla beraber gözlerinin dolduğunu da gördüm. Alkışlar sona erdiğinde tekrar sözü aldım. "Hediyeleşme töreni bitmiş, herkes teşekkürünü etmiş bunun farkındayım fakat benim söylemek istediklerim var. Yeni yıla girmeden önce bu yılın benim için olan önemini anlatmak istiyorum. Öncelikle bana böyle güzel , temiz kalpli öğrenciler verdiği için, işini hakkıyla yapan harika hepsi birbirinden iyi meslektaşlarımla tanıştırdığı için ve seni bana armağan ettiği için bu yıla teşekkür ediyorum." Salon alkış sesleriyle tekrar süslendi ve ben tekrar onun gözlerine baktım. Artık gerçekten ağlıyordu. Sözü tekrar ve son kez aldım...

"Ve sen Komiser Dilan Deren... Sonsuza kadar mahkumun olmama izin verir misin?"

Kürsüden indim ve ona doğru yürüdüm. Ben ona doğru yürürken sanki herkes planıma ayak uydururcasına yanlara doğru açılıp bana izin veriyorlardı.

Ona ulaştığım da ilk önce göz yaşlarını sildim ve sonra ellerini tuttum. Sonra bir anda dizimin üzerine çöktüm.

"Benimle evlenip bir ömür boyunca kalbinde bir mahkumcasına yaşamama izin verir misiniz Komiser Hanım? Çünkü ben dışarıda üşümeye başladım beni kalbinize hapseder misiniz?" Dedim ve cebimden yüzüğü çıkardım ve kutuyu açarak önünde bekledim.

Dilan bir anda ne yapacağını şaşırdı. Ellerini yüzünde birleştirip yüzünü kapattı. Sonra ellerinu geri çektiğinde cevap vermeye hazırlandı ve işte beklediğim o cevabı verdi.

"EVET!" dediğinde bir anda sevinçten nasıl davranacağımı şaşırdım ama hemen toparladım. Ayağa kalktım ve yüzüğü parmağına taktım. Bir anda boynuma sarıldı ve bende ona sarıldım...

Asena'nın anlatımından;

Ablamın ve hocamızın mutluluğunu görmek hepimizin gözünü yaşartmıştı. Herkes çok mutluydu ve alkışlıyorlardı.

Acaba babam nerde? Ne yapıyor? Abim nasıl? Annem kendini suçluyor muydu acaba? Nasıl hissediyorlar?

Bunları düşünmemeliyim biliyorum ama aile işte ne yaparsam yapayım aklımın ve kalbimin bir köşesinde yaşamaya devam edecekler. Diye düşünürken birden Meriç'in sesini duydum;

"Ne düşünüyorsun böyle kızıl güzel?"

"Hiç. Öyle dalmışım."

"Burdan öyle görünmüyor ama."

"Nasıl görünüyormuş ordan?"

"Ne geldi aklına? Öyle uzaklara dalıp gittin."

"Onlar..." dedim ve Meriç'e baktım.

"Buna mı üzüldün? Böyle bir günde mi? Hadi ama yapma böyle. Onları unutamazsın biliyorum ne yaparlarsa yapsınlar hayatının bir köşesinde onların olduğunu bileceksin."

"Biliyorum zaten bu sıkıyor canımıda."

"Ama görmezden gelebilirsin. Bari böyle güzel günlerini onları düşünerek mahvetme lütfen. Sen bu hayatta üzülmeyi hak eden bir insan değilsin ve buna rağmen hayatının her gününde üzüldüğünü biliyorum. Kendini kimse için üzme bundan sonra olur mu? Baksana şu insanlara ablan, Demir hoca, sümeyye, yusuf. Hepimiz yanındayız. Onlar değilse biziz senin ailen. Lütfen bırak herkesi ilk önce kendini düşün. Sence de çektiklerin yetmedi mi? Sen bu dünyada mutluluğu en çok hakeden insansın. Üzme kendini ne olur."

BAŞARACAĞIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin