the week in the dorm

1 0 0
                                    

Gelelim şu yurttaki büyük sınav haftama. Bu yazıları asıl yazmama neden olan haftaya... Cidden büyük bir sınavdı benim için ve cidden bir hafta içinde ruhsal olarak çökmüştüm. Çünkü böyle bir şeyi beklemiyordum, en azından son yaptıkları şeyi.

Olayın üzerinden sanırım 2 hafta geçti ama ben hala daha dün gibi hatırlıyorum ve bu kadar geç behsetmemin sebebi olayın olduğu hafta bu günlüğü tutmaya karar vermemdi. Neyse anlatıyorum.

Odada biz 4 kişi olduk artık. Mutfak eşyaları ve erzaklar (yemeklik olsun abur cubur, çay kola falan olsun) hepsi açıkta. Buzdolabında herkesin kendi ayrı kola, çikolata vs vs vardı. Benim de o hafta peynirim falan vardı. Sandiviç yaparım diye almıştım falan. Ama olay burda değil tam olarak.

Olayı anlatmadan önce bağımsız olarak bir soru sormak istiyorum. Daha yüzde yüz best friend demediğin, kardeşim yaa demediğin, belli bir ortak alanda yaşadığınız için birbirinize saygı duymanız gereken insanların eşyasını aldığınızda, kullandığınızda o süre zarfında o eşya sizin sorumluluğunuzdadır ve gecikmeden o eşyanın geri gelmesi gerekir değil mi? Bu yazısız bir kuraldır normalde. Yani ben öyle biliyor, öyle inanıyor ve öyle davranıyordum.

Bizim Nihal Hoca müze ödevi vermişti. Sınıfça gidilecek, fotoğraf çekilecek ve yazı yazılacaktı falan. O gün ve öncesindeki iki gün gece ders çalıştığım için 1-2 civarında yatıp sabah 7de kalktım. Üstüne o iki gün ekstra hareketliydi defileden dolayı. Okulda da zaten sürekli uygulama yaptıptığımızdan yoruluyordum. Müze günü de Florya'dan Sarıyer'e gittim. Geri yurda geldiğimde saat 2 civarıydı. Kapıda oda arkadaşlarımdan ikisini gördüm. Ice tea içiyolardı ve biri de benim bardağımı almıştı. Okey dedim büyük olduğundan almıştır falan. O yüzden bi şey demedim ve biraz konuşup yanlarından ayrıldım. Yorgunlukla ve artık acil ödevim olmadığından da rahatça odaya gittim, annemle konuşup yattım.

Saat 7 civarı akşam yemeği için sadece odadan çıktım ve en fazla bir saat sonra geri dönüp uyudum. Bir saat sonra falan yalan olmasın birkaç dakikalığına uyanır gibi oldum. Hatta dk demek bile çok, max yarım saniye falan. Kızlardan biri defterini kaybetmişti. Görsel hafızasının iyi olduğunu, birkaç santimlik değişimi bile fark ettiğini ve o defterin çekmecede olduğundan yüzde yüz emin olduğunu falan söyledi. Ama o an yorum yapmayı, konuşmayı geç gözümü de açık tutamıyodum. İşte birkaç saniye sonra uyudum kaldım.

Bikaç saat sonra aonra da en azından iki saat çalışayım diye uyandım ve aşağı Mukaddes ablanın (gece idarecisi abla) yanına diye çantamı hazırlayıp indim. Ama ama ama bir de ben be göreyim arkadaşlar. Benim iniş saatim gece 12ydi ve bardağım lobide kargo koyduğumuz masanın üstündeydi. Yani...

Ben 14te geldim, 24te aşağı indim ve aradaki 10 saat boyunca o bardak oradaydı.

Ben kızların hareketlerini az çok çözmüştüm. Yani odaya o saate kadar kaç kez çıkıp geri ineceklerini, neden ineceklerini biliyordum. En az 3 kez o odaya çıktılar eminim. Neyse işte imzamı attım ama benim de şalter atrı tabi. Bardakları alıp odaya çıktım.

Sinir yükleniyor şu an bi sn...

Bardakları getirmeyi düşünüyor muydunuz? Diye sordum direkt. Kızın dediği şey şuydu... Aaa kanka kusura bakma ya unutmuşum aşağıda.

10 SAAT Mİ AMK?? 10 SAAT BOYUNCA MI UNUTURSUN ALMAYI?

Unutmuşum aşağıda, unutmiyim diye göz önüne koymuştum ama o sırada T (manitası) ile mesajlaşırken başım eğikti görmemişim yaaa...

Diğer bahaneler de şunlardı, ya sonra çıkarken iyi hissetmiyodum alamadım, ben onu N'nin bardağı sandım, ya alt tarafı bi bardak kırılsaydı alırdım yenisini amma abarttın...

f.cking dorm and university memories Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin