runway show

1 0 0
                                    

Bugün farklı bir başlıkla geldim çünkü tahmin edersiniz ki bir defileyi izlemeye katıldım. Şu an baya depresifim o yüzden heyecanlı yazmak istesem de yazamıyorum.

Neyse, bölümde sınıf temsilcileri olarak katıldık. Toplasanız biz öğrenciler 10 kişi falanız. Gittiğimiz dedike Cemil İpekçi'nin 100. Yıl Özel Defilesi'ydi. Gerçekten çok harika güzel bir deneyimdi bana ama ben kendi kendime zehir ettiğim için iş karışık.

7de Sultanahmet tramvay durağı diye sözleştik grupça. Dersim 4 buçukta bitti, ben de yum dersim için aklımdaki birkaç yere gideyim dedim. Kesin alır ya neden almasın dediğim yer kabul etmedi. Başka bir yer dedi ona gittim, geçen seneye kadar alıyoduk bu sene almamaya karar verdik dedi. Bir başka yere gittim yine olmadı.

Arkadaşım çocuk gelişimi okuyor ve ilk gittiği anaokuluna kabul edildi. Ben neden edilmeyeyim falan diye, dua ede ede giderken ardı ardına red yemem biraz canımı sıktı. Neyse dedim defile var o toparlar beni.

Beş altı kişi tramvayın orda toplandık, sohbet ettik falan ben orda bi şey fark ettim. Ben genelde sohbette pasif kalıyorum. Yani gerçek arkadaşlarım ile olanlar dışında ben cidden pasif kalıyorum, bir şey desem duyulmayabiliyor falan. Neyse dedim yine olsun.

Binaya geçtik, hocamızı bulduk falan. Sonra işte dedi ki gezebilirsiniz, takılın. Defile kısmında siz oturmayacaksınız haberiniz olsun ama dedi. Okey problem yok buraya kadar.

Üç beş kişi illa birbirini tanıyor, tanımasa da tanışıyorlar falan. Birbirlerinin fotoğraflarını çekiyorlar, benimkini de çektiler sağ olsunlar ama hani beğenmedim ben pek. Zaten ful siyah giyinip gitmişiz, hiç benlik değil. Rengârenk giyinen insanım ben, laf edecek olmasalar takarım gökkuşağını kafama gezerim de işte...

Neyse bi baktım sonrasında tekrar dağılıyo bizimkiler. Bi de içki dağıtımı varmış, şarap. Ondan almaya gittiler falan. Yani benlik değil bu ortam, aşırı bi kültür çakışması var burda.

Annemi aradım. Ne zaman yalnız kaldığımı hissetsem onu ararım zaten. Konuştuk uzun uzun. Millet karşımda keyifle daveti yaşıyo, ben ağlamamak için annemin beni lafa tutmasına izin veriyorum. O zamana kadarki olanları anlatıyorum, tarzlarından bahsediyorum milletin. Gerçekten güzel giyinenler ve birkaç tane de hep yabancı inf. gördüğümüz şekilde giyinenler vardı. Birkaç tane yabancı modeller givi giyinenler falan vardı. Onları anlattım.

Sonra kapattık, başlıyor sandım. Ödül töreni varmış. Unutmuşum onu. Arkadaşlarıma yazdım. Onlarla mesajlaştım. Ortam da o kadar soğuktu ki, parmaklarım çalışmıyodu düzgünce. Ses atıyodum hep. Bi şekil konuştum işte ama bizim masanın yakınlarındayım.

Gidemedim. Bir selam diyip de dahil olamadım ortama. Neden bilmiyorum, çekindim. Korktum mu bilmiyorum. Çekindim sadece. Ama neden inanın bilmiyorum. Yani neden geldin masamıza demeyeceklerini biliyorum, ama gidemedim. Yakınlarında durdum hep ama bir o kadar da uzaktım.

Burhan abi vardı, Bahar vardı onların bana baktığını, neden gelmiyor ki gibi düşündüğünü tahmin ediyorum. Ama bilmiyorum, belki yine 'neden gelmiyorsun, gelsene.' cümlelerini aradım. Biri davet etsin istedim, unutmamış olsun falan istedim. Sorun da burda zaten. Hep bunu istedim. Birisi bana sorsun, benim gelmem için bahanemi sunsun istedim. Benim yanımda yoldaş olarak dursun dedim. Ben hep tek kalmaktan korkarım zaten. Her zaman da başıma gelir.

Defile başlayana kadar geride kaldım. Sonra göreyim diye masaya geldim, tabureye çıktım. Sonra hocalar masayı bana emanet edip başka bi yere gittiler. Tek başıma kaldım, yine. Neyse, çıktım tekrar izlemeye başladım. Ama biraz yanlış bir yer seçmişim. Sarnıcın kolonu denk geliyordu, güzel çekemedim. Bir de zoom yapınca bom bok olan bi kameram vardı. En azından anneme atarım dedim.

Kendi çektiklerime baktım, üşümekten titriye titriye çekmişim hep. Zoom yapınca pixelleşmiş hep. Kesik kesik, kolonlar giriyor araya falan. Yine paylaşacak bir postum olmadı.

Bizim sabahçıların bi temsilcisi var, Kayra kızın adı. Gerçekten, bakın güzel olana güzel, eh işte olana eh işte derim. Beğenmediğime içimden yok ı ıh derim yani. Bu yüzden kıza gerçekten güzel bulduğum için güzel diyorum. Cildi çok güzel, makyajı, giyimi, saçları ve hele boyu. Ben 1.73üm. Muhtemelen o 1.75 falan. Ya da 1.77 falan işte. Ama yanında o kadar kısa, çelimsiz hissediyorum ki anlatamam. Tek başına da olsa, diğerleriyle de olsa gezdi bol bol. Sonra fark ettim ki o yaptığı aslında gövde gösterisiymiş. Birkaç ajanstan teklif geldi kıza. Kendi de sonradan istediğim buydu, oldu, yaptım dedi.

Zaten kime sorarsanız sorun Sude mi Kayra mı diye, herkes onu seçer. Ben kendimi biliyorum çünkü. Tek başına kalınca özgüvensizin tekiyim. Arkadaşlarım hayır değilsin dese de ben onlar olduğu için özgüvenli duruyorum. Onlar varken yolun ortasında kahkaha atmak garip kaçmıyor diye kendimi salıyorum. Yoksa kendi dünyamda benden bir bok olmaz.

Defileyi izledik, videolar falan derken bitti o. Birkaç kişi ile fotoğraf çekindik ama inanın kimdi onlar bilmiyorum. Simalar aşırı tanıdık ama ad yok. Sektörü bilmiyorum ben şuna bak. Modacı olacağım bir de. Peh...

En son Cemil İpekçi ile kısa bir sohbet etme şansımız oldu. Bize birkaç tüyo verdi, öğüt verdi.  Ne derslere ağırlık vermemiz gerektiğini söyledi. 3 kez de göz göze geldim kendisiyle. Beş dklık videoya aldım dediklerini. Dinledim de ayrı olarak çünkü önemli bir şey bu. 50 yıldır sektörde olan bir adam.

Bize her defilede kendini puanladığını söyledi. Bu defile için kendine 6.7 puan vermiş. İki kez 8 puan vermiş ama hiç 10 puana gelmemiş. Zaten onu vermiş olsa bu işin nirvanasına ulaşmış olur, bir amacı kalmaz.

Yanlış anlamadıysam eğer drapaj tekniğini kullanıyormuş. Benim en ilgimi çeken tekniktir o. Seneye o dersi almayı heyecanla bekliyorum.

Ata yaka bir gömlek, papyon ve bir takım elbise giyiyordu. Belki de smokindi, fark etmedim ben. Çok sade ama konsepte çok uygundu. Kırmızı bir gözlüğü vardı, bileklikleri ve yeşil küpesi yerindeydi.

Final elbisesini Çağla Şikel taşıdı. Kendisini uzaktan da olsa dünya gözü ile gördüğüm için mutluyum biraz. Gerçekten varmış öyle biri. Neyse, kıyafetinin dışında bir elinde küçük bir dünya, diğer elinde tüyler vardı. Mesajı tam anlayamadım. Annem bir şeyler dedi ama tam oturtamadım kafamda.

Bu defile için teması bir de geometriydi. Atatürk'ün yazdığı geometri kitabından ötürü bunu seçtiğini fark ettim. Ki gerçekten de öyleymiş, konuşmasında söyledi. Her mankende şapka vardı, şapka devrimi olabilir dedim. Ve bir sürü inci kolye, eldiven vardı. Cumhuriyet'in ilk yıllarında balolara katılan Türk kadını imajı vardı. Çok sade, tek renk olanlar gibi çok renk olanlar da vardı. Tarz, kullanılan kumaş ve yerleştirme tarzı daha doğrusu, pek benlik değil. Ben leopar desenini, aşırı pullu payetleri sevmem. Ama neredeyse her kıyafette az da olsa vardı. Eh, bu da onun tarzı.

Sonuç olarak kendi kendime zehir ettiğimin farkında olduğum bir geceydi. Çıkışta bizi hocalar meteobüse bıraktı, ordan geçtik. Beşyol durağı kapalı olduğu için 10 dk sefaköyden yürüdüğüm için de ekstra dondum falan.

Böyle bir gündü benimki işte. Sabah güzel başlamıştı oysa ki, arkadaşlarım çok güzel olduğumu söylemişlerdi. Date'e mi gidiyorsun yoksa demişlerdi de gülmüştük. Şimdi ise göz yaşlarımı sile sile, klavyenin düzeltme seçeneği olmasa yazdıklarımın okunmayacağı bi haldeyim.

Siz kendi kendinize zehir etmeyin gününüzü. Eğer farkında iseniz, o an bunu değiştirmek için çaba gösterin. Ben neden gözteremiyorum o çabayı bilmiyorum. Belki bir gün bulurum.

Eklemeyi de unuttum, defilenin başlamasını beklerken, yalnız kaldığıma üzülürken aklımdan bir düşünce geçti. Kendime sinirlendiğim için, kendime zarar vermek istedim. Yine kesmek, rahatlamak istedim. Elime bir şey geçmeyecek farkındayım ama çıkış yolu o gibi geldi o an. Şimdi ise dedim ki saat gecenin ikisi olmasa giderdim kuaföre saçımı siyaha boyatırdım. Simsiyah. Belki o kadar siyah değil ama koyu bir tona boyatabilirim, eğer depresif halimden çıkmazsam.

Öyle işte.

Bir sonraki anıya kadar görüşürüz.. <3

f.cking dorm and university memories Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin