Giriş: Geçmişin Karakutuları|Sahne 1|

53 9 148
                                    

Zerk'in giriş bölümüne hoş geldiniz. Yazım dilim bazılarınıza fazla süsü gelecektir muhtemelen ama böyle yazmayı seviyorum. Duyguları, yaşamları, hisleri, rüzgarı bile kelimelerle resmetmeliymişim gibi bir hisse kapılıyorum sürekli... Saygı çerçevesinde istediğiniz gibi eleştiri yapabilirsiniz. Yazım ve noktalama işaretlerinde yanlışlıklar görürseniz belirtmekten çekinmeyin hemen düzenlerim. 

İyi okumalar dilerim, oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. 

Not: Uyarıyı okumadıysanız gidin ve okuyun. Bu kurgu bolca olumsuz içerik barındırmaktadır lakin bu içerikler güzellenerek anlatılmamaktadır. 

🔱

Hayat herkese adil davranmaz, insan ise kaderini kontrol edememenin hoşnutsuzluğunu omuzlarında yük diye taşırdı. Bellerini doğrultmalarına bile izin vermezdi bu yük, başları yukarı kalkmaz, boyunları her daim bükük kalırdı. Küçük kız ise doğduğundan beri eziliyordu, minik omuzları çökmüş, manevi ağırlık belini bükmüştü.

Bedenindeki geçmişten kalma sayısız yara, kaderin vurduğu birkaç silleden ibaretti. Bir de izi kalmayan, yalnız sözlerden ve birkaç tanıdık yüzün yabancı bakışından açılan yaralar vardı. Kan akıtmayan sâfi zehirden dikenler batıyordu insanın ruhuna. Yılan misali sarmaladığı kalbi parçalayana, hayattan kopartana kadar hiddetle sıkardı. Ardından bir baş ağrısı, derinden yükselen bir alev kar soğuğuna muhtaç aciz ruhları cayır cayır yakardı.

Çarpık binaların, yıkık dökük gecekonduların arasında, yolları bozulmuş dar ara sokakta ilerlerken küçük kız ölümü düşünüyordu. İnan yerine bile koyulmuyorken yaşamanın bir manası var mıydı? Bakışları yalnızca çıplak ayaklarındaydı, ayak tabanına batan cam parçaları canını çok yakıyordu.

Toprak Ana yardım et! diye geçirdi içinden.

Meraklarına yenik düşen varoşun sahipleri pencereden dışarı uzanmıştı. Utanmadan, herhangi bir çekince göstermeden adımları yankı yapan dörtlüyü gözetliyorlardı. Tombul bir kadın, zayıf bir kız çocuğu, ukala bir oğlan ve orta yaşlı ketum bir adam.

Ruhun ışığının terk ettiği cam gibi gözler ardında kanlı ayak izleri bırakan, yabancılık çekmedikleri, kendilerinden bile zavallı gözüken kızın yırtık pırtık üstünde oyalandı bir süre. Derisi yer yer soyulmuş ince bileklerine kalın bir ip bağlanmış, dolu gözleri utançla yere dikilmişti. Beyaz tenini kalın bir tabaka kir kaplamıştı, zayıf bedeni perişan haldeydi. 

Gözlerini acıya alışmaması gereken kız çocuğundan çektiler ve elindeki ipi sabırsızca çekiştiren hoş giyimli şişman kadına baktılar. Yüzlerinde anbean kıskançlık belirdi. Fazla kilosu yüzünden paytak adımlar atıyordu, tombul yanakları sağlıklı bir pembeliğe sahipti. Temiz bedeninden buram buram  yayılan tatlı parfüm kokusuna duydukları delice imrenme içlerini kemiriyordu.

Fidan sahipsiz fısıltılarda kendine bir yer edinebilme niyetiyle başını kaldırdı, kimsesiz olmaktan korkuyordu. Öyle güçsüz, öyle acizdi. Ne kadar koşarsa koşsun kendine yetişemiyor, çareyi hep başkalarının gölgelerine sığınmakta buluyordu.

Birkaç adım geride, kendisinden iki karış kadar uzun çocuğun yolculuğun başından beri attığı tepeden bakışları hissedebiliyordu. O diğerlerinden farklıydı.  Bakışları bedenini uyuşturuyor, arkasında iğrenç bir karıncalanma hissi bırakıyordu.

Kemiklerine kadar işlemiş bilinmezliğin korkusu küçük Fidan'ı baştan aşağı titretti. Kızın aksine çocuk fazlasıyla sakindi, ne olacağının, ne yaşanacağının farkındaydı. Yoksunluk hissinin getirisi olarak kalp atışları biraz hızlıydı, avuçları terliyor ve bedeni hafifçe kasılıyordu. Yine de nefesleri düzenli, adımları tekdüze ve rahattı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 28 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Zerk |+18|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin