(Berkin'in Anlatımıyla)
Tehditle ve zorla insanlara bir şeyler yaptırmak hem de bu tehdit ettiği kişiler sevdiklerini kaybetmeleriyse... İşte bu dünyadaki en kötü şeydi.
Telefonumun çalmasıyla elimdeki silahı pantolonumun arkasına yerleştirdim. Arayan Beray'dı.
Ne yapmam gerektiğini bilemedim ve kapattım. Bir dakika sonra tekrar aradı ve tekrar. Hepsini kapattım. En sonunda da telefonu kapatıp önüme döndüm.
"Ver artık şunu, ver!" diye bağırdım karşımdaki adama.
Adam kanlar içinde bana bakarken bunu yapmak zorunda olduğumu bilerek gardımı indirmedim.
"Anlamıyorum sizi. Ne diyorsunuz, neyi vereyim?" Adam nefes nefese zorlanarak konuştuğunda yüzüne bir yumruk daha indirdim.
"Anladığın dille mi konuşalım istiyorsun? Olur, bana farketmez!" Adamın saçını tutup geriye yatırdım ve yüzüne doğru bağırarak konuşmaya devam ettim. "Volkan Bey'in emaneti sendeymiş. Şimdi verir misin yoksa seni paket mi yapalım? KONUŞ!"
Adam en sonda pes ederek cebinden bir poşet çıkardı. Elinden alıp arkamda duran Murat'a verdim.
"Bunu Volkan bey'e götür. Adamı ne yapalım, onu da sor. Hadi koçum!"
Murat geldiğinde "Abi, Volkan bey dedi ki adamı serbest bırakın."
"Tamam. Benim şimdi çıkmam gerek, siz halledersiniz. Tamam aslan parçası? Görüşürüz."
"Tamam abi, görüşürüz."
Önce eve gidip üstümü değiştirdim çünkü her tarafımda kanlar vardı. Sonra Beray'ın evine doğru yol aldım. Okuldan çıkınca onu eve ben götürdüğüm için yolu da biliyordum.
Kapının önüne vardım. Kapı açılınca önümde duran Beray'a "Naber prenses?" dedim.
Telaşla "Öldüreceğim seni Berkin! Neredesin sen! İnsan bir haber verir! Hiç değilse telefonunu açsaydın!" dediğinde ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.
Beray aniden ben adım atar atmaz boynuma sarıldı. Beni kendine çekti. Ben ise şaşkınlıkla onu izliyordum ve beni daha çok kendine çekiyordu. Bende Beray'ın sarılışına gülümseyerek karşılık verip sarıldım. Saniyeler dakikalara dönüşürken Beray önümden çekildi ve ben de içeriye geçtim.
Beray'a içeriye geçtiğimde beni niye aradığını sordum. "Ee, beni niye aramıştın? Önemli bir şey olmalı bu kadar aradıysan, tabii beni özlemediysen."
Bir kaç saniye sonra Beraydan "Ben prenses değil miyim, sende benim muhafızımsın. Ben de merak ettim yani ondan. Önemli bir şey yok anlayacağın."
Bunu ciddi söylüyor gibi bir yüz ifadesi vardı ama sanki başka bir şey vardı arkasında. Söylemek istemiyorsa da zorlamayacaktım.
"Ben senin muhafızın olurum, hatta öyleyim de bence daha önemli şeyler var. Öyle değil mi? Bak," dediğimde direk Beray bana baktı. "Eğer önemli bir şey varsa bana söyleyebilirsin. Ha diyorsan daha seni yeni tanımaya başladım, haklısın ben de olsam bende güvenmezdim hem güvenip güvenmemek senin kararın ama ne olursa olsun ben sana yardım ederim, arkanda dururum. Hatta tek arkanda değil yanında, önünde, seni koruyabileceğim her yerde olurum ben. Ben kötü birisi değilim, belki daha anlayamamış olabilirsin ama ben bir tek sevdiklerime değil çevremdekilere de iyi davranırım ama eğer birisi sevdiğim, tanıdığım birine kötülük yapsın üstüne üstlük canını yaksın işte o zaman iyi olmaktan çıkarım. Bana güvenebilirsin Beray." Beray'ın elini tutup ellerimin arasına alırken aklımda bir tek soru vardı; Ben gerçekten iyi birisi miydim? "Ben senin muhafızın değil miyim? Sen kendinde dedin bunu. Bırak işimi yapayım. Seni koruyayım, tehlikelerden uzak tutayım, canını yakmalarına izin vermeyeyim." Bunu içtenlikle söylüyordum. Evet, ben de olsam, bana yani yeni tanıştığım bir insana güvenmezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALNIZ KUŞ
Aventura"Peki, gitmemiz gereken yer neresi öğrenebilir miyim hanımefendi?" "Bana iki de bir hanımefendi demeyi bırakır mısın?" Rahatsız olmuyordum aksine eğleniyordum ama birinin bana böyle seslenmesini de istemiyordum çünkü fazla iyiydi ve ben bunu hak etm...