Başhekimin odasının kapısına gelince yavaşça tıklattım. İçeriden gelen 'Gir' komutuyla beraber kapıyı açtım ve içeri girdim.
"Şimdiki hastam kim başhekim? "
Başhekim masasının üzerindeki raporu alarak bana baktı ve konuşmaya başladı.
"Şimdiki hastan Tuğra Yılmaz . 24 yaşında piskolojik sorunları olan genç bir adam. "
Bir dakika Yeşim'in dediği gibi psikopat mı yoksa? Ama neden ben bakıyorum, psikolojik sorunlarla ilgilenen doktor ben değilim ki.
"Ama neden onun psikolojik sorunlarıyla ben ilgilenmeliyim?"
Başhekim derin bir iç çekti.
"Tamam o zaman sadece vücudundaki yaralarla ilgilen. En azından bunu yapabilirsin değil mi? "
İsyan etmek istiyordum ama maaşımda kesinti olacağı düşüncesi beynimi istila ediyordu. Çaresizce başımı salladım. Başhekim elindeki hasta ile alâkalı bilgilerin bulunduğu kâğıdı bana doğru uzattı. İsteksizce kağıdı elime aldım. Allah'ım benim günahım neydi?!
***
Hastanın bulunduğu odayı sonunda bulmuştum."Oda:25 hele şükür! "
Kapıyı tıklattım. İçeriden ses seda çıkmadı. Tekrar kapıyı tıklattım yeniden kimseden ses çıkmadı. Hastanın ölüp ölmediği konusunda aklıma şüphe düştü. Daha fazla dayanamayıp kapıyı açtım.
Odanın içi karanlıktı. Perdeler de çekili olduğu için camdan da doğru dürüst bir ışık girmiyordu. Elimle lambanın ışını açmak için gereken düğmeyi arıyordum. Sonunda düğmeyi bulmuş ve lambanın açılmasını sağlamıştım. Yeni açtığım ışığa alışmak için gözlerimi kıstım. Gözlerim biraz ışığa alıştıktan sonra gözlerimi rahatça açabildim. Hastayı görebilmek için yatağın olduğu tarafa döndüm.
Karşımda kahverengi saçlı genç bir adam oturuyordu. Gözleri karşısındaki duvara kilitlenmiş gibi sessizce bekliyordu. Gözleri yorgunluktan sanki çökmüş gibiydi. Yavaşca onun olduğu yatağa adımladım. Yatağın yanında duran sandalyeyi çektim ve oturdum. Elimdeki belgeleri yatağın yanındaki sehpaya bıraktım. Adının Tuğra olduğunu bildiğim çocuğa doğru döndüm. Halâ hiç kıpırdamadan duvara doğru bakıyordu. Artık konuşmaya başlamam gerektiğini hissettim.
"Adın Tuğra Yılmaz değil mi? "
Soruma karşın konuşmaya tenezzül dahi etmedi. Yeniden sordum:
"Neden konuşmuyorsun? "
O halâ pür dikkat duvara bakıyordu. Konuşmanın başlamayacağını anlayınca derin bir iç çektim. Madem onunla konuşamıyorum o zaman onu muayene adip Yeşim'in yanına gidebilirim. Bu düşünceyle ayağa kalktım. Ellerime plastik eldivenleri geçirdim. Masaya geri döndüm.
"Üstünü çıkarabilir misin? "
Yeniden cevap vermeyeceğini düşündüm fakat öyle olmadı.
"Neden üstümü çıkarayım? "
Ona anlamaz gözlerle baktım. Ne yapacağım sanki tabii ki muayene edeğim. O anda aklına yanlış bir düşünce gelme ihtimaline karşı:
"Düşündüğün gibi bir şey değil. Sadece muayene edeğim. "
Gözlerini duvardan ayırıp bana doğru döndü. Gözleri simsiyahtı. Resmen kara delik gibiydi, insanı içine çekiyordu.
"Hiçbir şey düşünmedim. "
Sesinin soğukluğu içimi ürpertti. Daha sonra beklemeden üstündeki hasta tulumunun fermuarını beline kadar indirdi.
(Link?)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ODA:25
Romance"Oda 25'e görevlendirildin" "Ama neden onun psikolojik sorunlarıyla ben ilgilenmeliyim? " "Tamam o zaman sadece vücudundaki yaralarla ilgilen en azından bunu yapabilirsin değil mi? " *** Başlamadan önce uyarmak istiyorum. Ne kadar tıp ile ilgili ols...