6

1.5K 109 77
                                        

Yorumlarınızı bekliyorum🩵

Danilo Şef'in evine geldiğimizde arabayı garaj yoluna park etti. "Gel bakalım." Arabadan inip kapımı açmak için yanıma geldiyse de ben çoktan inmiştim. Yüzünü hafifçe ekşitip elimi tuttu. Garaj yolundan verandaya kadar olan kısacık yolu aşıp kapıya ulaştık.

"Anahtarım burada olmalı." Kabanının iç cebini yokladı, anahtarı oradaydı. İçeri girdiğimizde elimi bırakıp ışıkları açtı. Elim o tuttuktan sonra anlam kazanmış gibiydi ve bırakınca ne yapacağımı bilemediğim için ellerimi montumun ceplerine yerleştirdim.

Loş ışıklar geniş salonu aydınlatıyor aynı zaman da köşelerde gölge yaratıyordu. Uykum zaten vardı ve bu ortam hiç yardımcı olmuyordu. "Montunu ver bakayım." Kabanını çıkarıp astıktan sonra benimkini de aldı. Tuhaf bir şekilde ortada dikiliyordum.

Arkamdan sarılan kollarla irkildim. Her seferinde dokunuşları beni ilk sefermişçesine tutuklu bırakıyordu. "Otursana canım."

Çenesini boynuma yerleştirdi ve beni hafif iterek kanepeye doğru yürütmeye başladı. "Oturayım." Telefonumu sehpaya bıraktım.

Ellerini birbirine sürtüp karşıma geçti. "Aç mısın? Bir şey ister misin?" Etrafıma bakındım. "Aç değilim, şef. Sağ ol."

Kendini yanıma attıktan sonra yüzünde oyuncu bir gülümsemeyle bana bakmaya başladı. "Şef ne Alican?" Anlamayarak suratına baktım. Yıllardır adama şef diyordum, bir anda nasıl bu aşırı değişikliğe uyum sağlayabilirdim ki?

"Alışkanlık ya." dedim gülerek. Hala gülerek bana bakıyordu. "Alışkanlıklarını değiştirsen iyi olacak." Arkama yaslandım. "Ya, nasıl mesela?" Dirseğini kanepeye yaslayıp başını da eline dayadı.

"Sevgili olmamız, öpüşmemiz ya da şefinden fazlası olmam gibi şeyleri kabul edebilirsin. Ne zaman müsait olursan sen tabi Alican." Öyle sevimliydi ki bunları söylerken dayanamadım, uzanıp yanağını öptüm. "Müsait olunca bakarım." dedim sırıtarak.

Geri çekilmeme fırsat vermeden beni kollarının arasına sıkıştırdı. "Öyle demek. Vakit yok." Belimde birleştirdiği ellerimi kavradı ve ellerimizi savaşıyormuşuz gibi kaldırdı. "Sevgilim olduğunu söyle şu an." İyiden iyiye sıkıştırdı beni ama ben ısrarla başımı iki yana sallıyordum. Aşırı eğlenceliydi. Çözmemiz gereken sorunlar varken burada adamla cilveleşiyordum.

"Hadi Alico, hadi." Ellerimiz arasındaki savaşı da o kazanıyordu benimle girdiği her savaşta olduğu gibi. "Tamam, dur." Ellerimi çekmeye çalıştım ama bırakmadı. Gözleri parlıyordu resmen. "Sevgiliyiz biz." Başıyla onayladı. "Ve?" anlamayarak ona baktım. "Ve ne?"

Gözlerini devirdi. Fısıldadı "Şef olayı." Ben de onun gibi fısıldadım. "O vardı bir de."
"Danilo." Beklentiyle ona baktım. O ise tatmin olmamış bir şekilde bakıyordu. "Sadece bu kadar mı?" İşte şimdi vücudum karıncalanmaya başlıyordu. Ona aşkım falan dersem kalp krizi geçirebilirdim.

Gözlerimi kıstım. "Danilo Şef?" dedim tam bir aptal gibi. Yüzündeki hayal kırıklığını görebiliyordum ama henüz benden çıkamayacak gibiydi o sözler. Ellerimi bırakıp önüne döndüm. Ellerim anlamsızca birkaç saniye daha havada durdu. Onun ellerinden sonra anlamlarını tekrar ve tekrar kaybetmişlerdi. Olur da birlikte olursak kendi benliğim onsuz anlamsız hale gelir miydi ki?

"Ne konuşacaktık?" gözlüğünü çıkarıp orta sehpaya bıraktı. Elini saçlarından geçirip daha da dağıttı. Karşı konulamaz görünüyordu. Boğazımı temizledim. "Sen ve Barış..." Sıkıntılı bir ses çıkardı. "Ben ve Barış diye bir şey yok ki."

Onunla tartışmayı sevmiyordum ama bir şeylerin değişmesi gerekiyorsa onun Barış'la olan samimiyeti de buna dahildi.

"Onunla yakın olmanı istemiyorum demiştim ama hala yakınsın. Hatta şu sıralar benimle olduğundan daha yakınsın." Hışımla bana döndü. "Seninle olduğumdan daha yakınım öyle mi?" Ses tonu biraz öfkeliydi. Bu konuyu sevmediğini biliyordum.

Kararsızlıkla kafa salladım. "Alican ben sana aşkım diyorum." İtalyan aksanı gittikçe daha da belirginleşiyordu. "Biraz uzak durabilirsin ondan." Yineledim. O çocuk beni rahatsız ediyordu.

"Barış bir yarışmacı." Dedi inanamayarak. Bunun konuyla ne alakası vardı? Kendi kendine İtalyanca bir şeyler mırıldandı.

"Alican o kadar olmayacak birini kıskanıyorsun ki ben seni kıskanırsam bununla baş edemeyeceksin."

Boş bulunup ilk düşüncemi söyledim. "Sen beni kıskanmazsın." Çevik bir hareketle çenemi kavradı. "Ben Barbaros'un ellerinin sevgilimin üzerinde gezindiği görmekten zevk alıyorum yani?" Ani itirafı karşısından hayrete düştüm. Kendimi benimle oynadığına o kadar inandırmıştım ki beni başkasıyla görmeyi umursamayacağını düşünmüştüm.

"Danilo." Çenemi bıraktı ve alayla güldü. "Şef de istersen daha rahat olur senin için." Gerçekten fena sıçmıştım. "Özür dilerim." İşaret parmağını kaldırdı bana bakmadan. "No, Alican. Özür dileme, no."

Kanepede yanına doğru kaydım. Ben uzak olmasından sadece fiziksel değil duygusal olarak da uzak olmasından nefret ediyordum. Katlanamadığım tek şey olabilirdi.

Telefonuma gelen bildirim sesi doldurdu geniş salonu. Birkaç mesaj üst üste gelmeye devam ettiğinde Danilo telefonumu alıp mesajların kimden geldiğine baktım. "Barbaros." Saat çoktan dördü geçiyordu, Barbaros beni göremeyince merak etmiş olmalıydı. Telefonu bana uzatacağını sandım ama sehpaya geri bıraktı. İyiye işaretti bu, demek ki bu konunun kapanmadan dağılmasını istemiyordu.

Dizimi dizine yasladım ve önünde birleştirdiği ellerini avcumun arasına aldım. "Özür dilerim. Gerçekten." Ne diyeceğimi bile bilmiyordum. Başımı omzuna koydum. Düşünceli bir şekilde baş parmağımı yakaladı ve okşamaya başladı. "Ne yapalım biliyor musun? Biraz düşünelim, sonra bunları tekrar konuşalım. Ben sinirli değilken ve senin uykun yokken." Biraz düşünelim ne demek oluyordu?

"Ben senden ayrılmak istemiyorum." Dedim aceleyle baş parmağımı onun parmaklarından kurtararak. "Sadece düşüneceğiz. Şimdi git uyu." Bana söz hakkı bırakmadan elimden tuttu ve beni odasına götürdü. "Beni seni kaldırırım." Beni yatağın içine koyup saçlarımdan öptü.

Niye şu an bu bir ayrılıkmış gibi hissettiriyordu? "Sen nereye gidiyorsun?" dedim, her an yataktan fırlayabilirdim. "Birkaç işim var." Konuşursam ağlayacakmışım gibi hissediyordum bu yüzden sustum ve sadece onu izledim.

Çıkmak üzereyken tekrar yanıma geldi ve dudaklarını boynuma bastırdı. Yüzünü kavradım, yorgun görünüyordu. "İyi geceler." Ellerimi tutup göğsüme bıraktı.

Boğazım ağrıyordu ve gözlerim yanıyordu. Tam oyunlar bitti derken yeni bir tanesinin içinde buluyordum kendimi.


Sonraki bölüm efsane olacak.

little games / alican x daniloHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin