Meleğim

54 8 20
                                    

Bu bölüm skzbpbtstw ' e ithaf edilmiştir.

Hayatımda kaç kere gördüğüm birini sahiplenebilirim?

Her gün gördüğüm ama daha ismini bile bilmediğim bu kişiye kalbimi verebilir miyim?

Ben vermek istesem o alır mıydı acaba?

O narin ellerin arkasına sakladığı gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Neye  üzülmüştü? Bulutların bile ona eşlik edeceği kadar kim üzmüştü onu? Bilmek istiyordum. Öfkeliydim, onu bu hale getiren her şeye.

O oturup müzik dinledi. Bende oturup onu izledim. Yandan gördüğüm yüzünün her zerresini ezberlemek istedim. Uzun kestane rengi saçları, kocaman gözleri, minik burnunun yanında ki o küçücük ben, pembe dudakları ve alt dudağının sağında yara izi olduğunu düşündüğüm minik bir çentik. Yağmurla ıslanan saçları yüzüne yapışmıştı. Üşümeye başlamış olacaktı ki titriyordu. O an aklımdan geçmedi değil; yanına gidip montumu ve elimdeki şemsiyeyi ona vermek istedim. Kendimde cesareti bulduğum an o da hareketlendi.

Başı öne eğik, elleri ince hırkasını cebinde yürüyordu. O yağmurda ıslanırken benim elimdeki şemsiyenin bi önemi yoktu. Islanacaksak beraber olmalıydı. Şemsiye mi kapattım ve takip etmeye başladım.

Saat geç oluyordu, başına bir şey gelmesini istemezdim. O kadar bitkindi ki ona yaklaştığımı bile fark etmemişti.

Hiç beklemediğim anda durdu. Olduğu yere bağdaş kurup oturmuştu. Önce sesli bir kahkaha atmış sonra da bağıra bağıra ağlamaya başlamıştı. Çattığı kaşları, soğuktan kızarmış burnu ve yanakları... Dayanamadım gitmek istedim. Yanına gidip ruhunda açılan yaraları tek tek ellerimle sarmak istedim. Korktum. Yüzü gibi güzel ruhunun beni yanlış anlayıp, kaçıp gitmesinden korktum. O ağladıkça bende onunla ağladım. Duymasa bile ağladım.

Evine gidene kadar takip ettim onu. Biliyorum yaptığım yanlıştı. Ama kalbim el vermedi onu yalnız bırakmaya. Evine girince bir süre bekledim. Üstünü değiştirip yatağa girmesine yetecek bir süre. Sırılsıklam olan kıyafetlerim ve saçlarım kesinlikle beni yarın hasta olarak uyandıracaktı. Umarım minik Meleğim de öyle uyanmazdı.

Evet ona meleğim demeye karar vermiştim. Bu kadar üzülüp, ağlamış birinin kötü olma ihtimali olamazdı. O bir melekti.

Benim meleğimdi.

Meleğimi herkesten koruyacaktım. Onu üzen herkesi bende üzecektim. Gerekirse tek gözyaşı için dünyayı yakacaktım. Yeter ki o istesin.

Yeter ki o istesin, canımı bile vermeye hazırdım.

Artık benimde eve gitmem gerekti. Meleğimin güzelliğine kendimi o kadar kaptırmıştım ki evden ne kadar uzaklaştığım hakkında hiç bir fikrim yoktu.

İşte abim simdi ağzıma sıçacaktı.Elim istemeye istemeye telefonuma gitti.

"Dedoş Chan" kişisinden 25 cevapsız arama.

Sanırım gerçekten sonum geldi. Daha Meleğime kavuşamadan ölecektim sanırım- Meleğimin yanında ses çıkarmamak için sessize almıştım telefonumu.

İlk çalışta açıldı telefon.

"Neredesin sen eşek sıpası!?"

"Telefonun başında beklediğini bu kadar belli etmeseydin be abim."

"Neredesin dedim çabuk söyle, çok sinirliyim sana."

Kafamı kaldırıp şöyle bi etrafa baktım. Meleğimin evinin önündeyim desem çok döver miydi acaba beni.

𝕊𝕚𝕝𝕖𝕟𝕥 ℂ𝕣𝕪Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin