***

28 2 0
                                    

O gece inanılmazdı. Tabi ki ona aşık değildim fakat.. Bilmiyorum onu görünce saçma sapan şeyler hissediyordum. Daha önce hiç hissetmediğim, bir adla nitelendiremediğim bir şey vardı. Biraz canım yanıyordu ama bu yangı o kadar güzeldi ki. Ama yanacaktık ikimizde. Bunu biliyordum. Bile bile devam edecektim onunla görüşmeye. Çünkü sevmeyi bilmiyordum. Sonucunda neler olacağını, neler yapacağımı, Hiçbir şey bilmiyordum.. Zaman öğretecekti bana bunları. Bize öğretecekti...

O gece çok tuhaf şeyler olmuştu. Saçma sapan gülümsüyordum ve aslında nefret ettiğim o doktor ve hemşireleri bile o kadar çok sevmeye başlamıştım ki. Sanki oraya bir şekilde bağlandım ya da bir şekilde birisi bağlanmamı sağlamıştı.

Sabaha kadar uyuyamamıştım. Tabi ki mutluluktandı fakat içimde korku da vardı. Ya istemezse beni? Ya sevmezse? Bunları düşünürken bir kapı sesi geldi . Ardıma döndüğümde bir hemşire şaşkınlıkla suratıma bakıyordu. ''Uyumadın mı sen?'' diye sordu. ''Hayır.'' diye karşılık verdim. ''O çocuk için değil mi? Onu düşündün tüm gece?'' diyince ''Tabi ki seninle konuşurum fakat bu kadar ileri derecede olmadığını sende biliyorsun'' diye karşılık verdim hafif bir gülümsemeyle. Bir şey demeden onkoloji binasına gitmemiz gerektiğini söyledi. ''Biraz daha bu odada kalamaz mıyım?'' diye sordum. Hemşire, doktora bunu sormak için çıktığında saat 08:22 'ydi. Tekrar bir kapı sesi duydum. Arkamı dönüp baktığımda ellerinde papatyalarla Yiğit karşımdaydı. İşte o an anladım güneşin doğduğunu, o an anladım çiçeklerin neden bu kadar güzel kokduğunu ve o an anladım benim burayı sevme sebebimin o olduğunu. Gözlerinin derinliklerine o kadar dalmıştım ki onların siyahı maviyi aratmıyordu. Hemşire tekrar odaya girdiğinde saat 08:36'ydı ve ben bu süre içerisinde Yiğit'e merhaba bile dememiştim. Hemşire '' Yiğit Bey, Mısra'yı size emanet ediyorum.'' dedi ve gitti. Neler olduğunu anlamadan '' Sana da merhaba Mısra. Hoşgeldin dediğin için de sana minnettarım. '' dedi. Sanki biraz kibirli miydi? '' Beş dakikaya hazırım. Bu süre içinde dışarıda bekle ya da.. Eylül'ün yanına git.'' dedim. Elindeki çiçekleri ani bir refleksle aldım. '' Önemli değil beğenmene sevindim. '' dedi. '' Hiçte bile beğenmedim. Sadece nezaketen'' dedim. '' Peki öyleyse nazik bayan beş dakika içinde hazır olun aksi takdirde odanıza dalabilirim.'' dedi ve çıktı.

On dakikaya yakın aldığı çiçeklerle dans ettim. Çok beğenmeme rağmen neden ''beğenmedim'' dedim bilmiyorum. Belki de solmasından korktuğum içindir. Hayatımı bu papatyalara benzetmek istemiyorum. Hem belki o benim hayatımda olursa havam suyum o olurdu. Bu şekilde bende ölmezdim? Çok bir şey istemiyordum aslında ondan. Sadece nefes..

Yarım saate kadar hazırlandım ve Eylül'ün odasına doğru ilerliyordum. Arkamdan ''burdayım '' sesini duydum. Arkama dönmeden ''nerdesin?'' dedim. ''Yanında..'' dedi. -Hep yanımda kal.- '' Evet nereye gidiyoruz?'' dedim. '' Öncelikle çok soru sormak yok. Sadece benimle geleceksin ve bana güveneceksin tamam mı?'' dedi. Tamam.. '' Sonra hediye olarak daa.. Yanımda istediğin kadar çocuklaşabilirsin. '' dedi. ''Tamamdır o zaman. Nereye gidiyoruz peki?'' dedim. '' Off işimiz var seninle soru sorma da yürü!'' dedi.

Komutuna harfiyyen uydum ve gideceğimiz yere kadar ağzımı açmadım. Sahil kenarındaydık. Aslında hava o kadar güzel değildi. Hatta rüzgar vardı ve hafif yağmur da çiseliyordu. Ama üşümedim. Çünkü güneşim yanımdaydı..

'' Mısra..'' dedi. '' Senin neyin var?'' . Bu soruyu neden sorduğunu anlamak için kendimi zorladım. Hangi anlamda soruyordu acaba? Evet deli dolu bir insandım. Bunu kast ederek mi sordu yoksa ciddi olarak hastanede kalma sebebimi mi? '' Hiç.. Hiç bir şeyim yok. Yani.. Aslına bakarsan biraz kanserliyim de. bu yüzden hastanede kalmak zorundayım ve tüm gün de hastane de olunca çok sıkılıyorum bu yüzden biraz şımarıklık yapabiliyorum. Ama kanserim bulaşmaz eğittim ben onu . '' dedim. '' Hiç bir şeyin yokmuş gerçekten. Hem ne olacak ki azıcık kanser olmuşsun alt tarafı'' dedi. Tepki vermedim. '' Ailen yok mu?'' dedi. ''Hayır. Tek başımayım.'' dedim. '' Neden ne oldu? '' deyince sanırım 'bu konuyu merak edip sorma kapa çeneni' bakışı attım ki '' Peki tamam sustum.'' dedi. Bir süre sessiz kaldık. Denizin kokusu o kadar yoğundu ki gelirken ki aldığım parfüm kokusunu alamıyordum. Sessizlik beni o kadar tahrik etti ki daha fazla dayanamadan '' Neden burdayız? Hem seni tanımıyorum bile. Neden beni buraya getirdin? '' dedim. '' Kapa çeneni anlarsın.'' dedi. '' Acıktın mı ?'' diye sordu. Evet anlamında başımı salladım. Karşıdan gelen simitçiden iki tane simit aldı ve tekrar yanıma geldi. Simitin birisini bana uzattı. Elinden almak için elimi uzattığımda vermedi, geri çekti. Tekrar uzattı. Elimi tekrar uzattım ve gene aynısını yaptı. '' Amacın ne?'' dedim. Tekrar uzattı simiti. Bu defa elimi uzatmadan bir ısırık aldım. '' Şimdi onu bana ver çünkü açım.'' dedim. Hafif bir kahkahayla verdi. Tadını çıkara çıkara simitimizi yerken bana küçüklüğünden bahsetti. Yaptığı yaramazlıklardan, annesini kızdırdığı zaman kaçış yeri olarak dolabın üzerine çıktığından, kendinden büyük kızların bacaklarına sarılıp onları ısırdığından.. Ama ailesini anlatmadı. '' Peki ailen? Şimdi nerdeler?'' dedim. ''Bilmiyorum henüz. Belki çok yakında belki çok uzakta. Ama umarım yakınımda bir yerdedirler çünkü ben burayı çok sevdim.'' dedi. Beni mi kast etmişti yoksa öyle mi yorumlamak istemiştim bilmiyorum. Hiçbir şey demedim. Gülümseyip önüme döndüm. Biraz sessizlik girdi araya ve '' Ya ben seni çok havalı, ukala bir şey sanmıştım ama sen çok sıcakkanlıymışsın.'' dedim. O da minik bir gülümsemeyle '' Ben 'ya ben seni çok havalı, ukala bir şey sanmıştım ama sen çok sıcakkanlıymışsın.' cümlesine maruz kalanlar derneğinin en önemli üyesiyim.'' dedi. Küçük bir kahkahadan sonra cebinden bir cep telefonu çıkardı. Bana uzattı. '' Al bunu. Şimdilik sadece benim numaram kayıtlı ama olsun. Daha sonra başka birisinin numarasını kaydetmek istersen kaydetme çünkü tek olmak istiyorum.'' dedi. '' Ay biraz yavaş be bu ne?'' dedim. Aptalca bir bakış attı ve '' Sus bence ilerde olacaklardan bende korkuyorum ama bana birbirimize aşık olacakmışız gibi geliyor. Olursak diye şimdiden alıştırma yapmam gerek çünkü daha önce hiç sevgilim olmadı.'' dedi. Buna gerçekten şaşırmıştım. Şahsen ben onun vücut yapısına sahip bir erkek olsaydım neler yapabileceğimi tahmin bile edemiyordum. '' Yiğit, bu çok hızlı olmadı mı? Daha iki gün önce başından aşşağı su dökerek tanıştık ve benim sana getirdiğim tişörtü 'hastalıklısın' diyerek giymedin.'' dedim. '' Bunun için senden çok çok özür dilerim. Hem.. o tişört sana çok yakışıyor neden ben giyeyim ki?'' dedi. '' Gene de biraz yavaş ilerleyelim sevgililik konusunda. Hem ben seninle sevgili olmak istiyor muyum hiç sordun mu ? '' dedim. '' İstemeseydin şuan kalkıp gidiyor olurdun.Bende peşinden koşturuyor olurdum hatta.'' dedi. '' Neyse neyse tamam sus ben şeyapıcam bu konuyu'' dedim. Gülümsedik. Resmi olmasa da o şuan benim sevgilimdi. Resmi olmak derken yani daha tam olarak sevgili değildik. Ama mutlu olduğumuz her halimizden belliydi..

Artık hastaneye geri dönme vaktiydi. Aslında hayatımın en anlamlı kesitlerin birisinden ayrılmak üzereydim ama üzülmüyordum çünkü yarın gene geleceğine söz vermişti. Hastaneye girerken '' Gece konuşalım.'' dedi. Tamam.. Arkamı dönmüş gidecekken elimden tuttu. '' Mısra, bana güven olur mu? Hata yapmayacağım. '' dedi. Tamam.. Elimi bıraktı ve ben tam giderken seslendi '' Öpmek istiyorum seni!'' dedi. Tamam.. Ama şimdi değil tabi kii. '' Gitmem gerekiyor'' dedi. '' Peki. Görüşürüz'' dedi. Gülümseyip içeriye girdim. İçeriye girer girmez hemşire onkoloji binasına gitmemi söyledi. Kendimi iyi hissettiğimi hatta iki gündür cihazsız nefes alabildiğimi söyledim. -Akciğer kanseriydim.- Bu durumun devam etmesini ve Yiğit'le tekrar buluşabilmek istiyorsam oraya gitmem gerektiğini söyledi. Daha fazla ısrar etmedim ve o lanet yere gitmeyi kabul ettim. Kendim için değil aslında tamamen bugün için. Tamamen Yiğit için yaptım bunu. Son kez Eylül'ün yanına gitmek istediğimi söylediğimde naklini burdan aldırdığını söyledi. Nedenini merak ediyordum ama bu duruma pek fazla odaklanamadım. Çünkü aklımda hala Yiğit vardı.

Onkoloji binasına girdim. Odamın yerini bildiğim ve kendimi iyi hissettiğim için bu defalık yanımda hasta bakıcı istemedim. Yan odada bana uygulanacak olan kemoterapatiklerin hazırlandığını biliyordum ama moralimi bozmadan hemen Yiğit'e mesaj attım. '' Sonunda odamdayım.. Aslında onkoloji binasındayım. Kemoterapiye alacaklar şimdi beni. Ama iyiyim. hatta çok iyi hissediyorum diyebilirim. Aslına bakarsan yosun kokusundan uzak durmam gerekiyor nefes alabilmem için bir daha beni oraya götürme. Bugün için teşekkür ederim. :) '' yazdım. O da cevap olarak '' İyi hissettiğin için iyi hissediyorum. Yosun kokusundan da uzak durman gerekmiyor çünkü ben sana her zaman nefes olacağım..'' dedi. Bu mesajdan sonra onu telefonuma 'Nefes' olarak kaydettim.


NEFESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin