Güneş ışıkları, hemşirenin açtığı perdeden hafif hafif yüzüme vururken , hemşire içi içine sığmaz şekilde bana bakıyordu. Ne olmuştu ki onu bu kadar sevindiren? "Günaydın" dedi sevinçli bir şekilde. "Günaydın. Hayırdır çok sevincliyiz? " dedim. "Evet. Çok mutluyum çünkü. Hatta hiç bu kadar mutlu olmamıştim. " dedi. Yanıma oturup anlatmaya başladı nedenini " Dün gece oldu hersey. Aslına bakarsan beklemiyordum hiç.. yani şu sıralar.." dedi. "Tamam anlatıyorum.. 6 yıllık bir ilişkim vardı ve gerçekten heyecanını kaybettiğini düşünüyordum. Dün gece sevgilime 'artık benimle olmak istemiyomusun?' dedim. Aşağıya in dedi. Tabi gece olduğu için pijamalarim falan. Indigimde elime iki tane kitap ve gözüme bir gözlük taktı. 'Şimdi karşıdan hızlı adımlarla gel' dedi. Dediğini yaptım ve sonunda bana çarptı kitaplarım gözlüklerim düştü. 'Önüne bak önüne ' dedi. Kalktım ayağa ve güldüm çünkü boyle tanısmistik. Sonra elimden tuttu ve aşağıdaki borekciye gittik. En sonda en köşede olan masaya oturttu beni ve 'buraya üç porsiyon börek' dedi. O zamanlar ben kiloluyum tabi bana demişti ki 'e seni bir porsiyon kesmez yani ' . O anı da canlandirdik. Sonra mezarlığa götürdü beni ve annesinin mezarı başında oturduk. 'Gelinin anne' dedi. Beni annesiyle tanistirdiginda yaşıyordu annesi ama şimdi.. Göz yaşlarını tutamadı ve en sonunda önümde diz çöktü. 'Hayatımda sadece iki kadını sevdim. Birisi annem diğeri sen. Annem beni bıraktı gitti ama sen beni bırakma olur mu ? Ben ölmeden sen ölme. Annemin yaptığı gibi yapma. Benden uzakta uyuma, gelmemezlik yapma. Yanımda kal benimle uyu. Bi de.. benimle evlen lan. Nolur evlen benle' dedi. Yanına cöktüm gözyaşlarını sildim. Ve ona söz verdim. " dedi. Çok güzel bir asktı. Hatta harika bir evlenme teklifiydi. Ama neden bana anlattı. Tabiki kiskanmadim ama niye ben ? Mutluluklar diledim ona ve gitmesi içi baktım " ne zaman istersen ya da bi derdin olursa dinlerim. Çağır beni olur mu ? " dedi. Teşekkür edercesine kafamı salladım ve çıktı. O an kendimi kötü hissettim. Gerçekten onun adına seviniyordum ama bi burukluk vardı içimde. Aslında onun yaşadıklarını değil mutluluğunu kiskanmistim. Sanki herkes mutluluğun sırrını çözmüş de bir ben aptal gibi onu bekliyormusum gibi hissettim. Herneyse sonuçta gelecekti ve tekrar sevecekti beni.
***
Aradan biraz zaman geçmişti ve bir hasta bakıcı odama geldi. Gizli bir ajan edasıyla '' arka bahçeye git! Bekleyen var" dedi. Anlamamistim ne olduğunu ama hemen kalkıp gitmiştim. Arka bahçedeki çınar ağacının altında bir adam vardı ama kim olduğunu cikaramamistim. Korkar adımlarla yanına gittim. Yüzünü bana dönmesi için dokundum. Yüzünü döndüğü anda istemsizce gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Çok tuhafti bu. Sadece bir defa görüsmustuk. Sadece bir defa -mektupta- 'seni seviyorum' demişti. Ama çok tuhafti. Evet Yiğit karsimdaydi ve ben ne yapacağımı bilmiyordum. Biraz gülümsedi ve sarıldı. Sanki bana gerekli olan tüm oksijen onun boynunda saklıydı. Çok fazla sıkmıstı beni ve "nefes alamıyorum Yiğit. Biraz yavaş.." dedim. "Nefesin yanında ya!" dedi gülerek. İşte bir mucizeye şahit olmuştum. Tek cümleyle kalbimin ritminin anasını ağlatmayi basariyordu. "Neden hastaneye girmedin? " dedim. "Çünkü gideceğiz" dedi. "Nereye gidiyoruz?" dedim. "Korkma yosun kokusu olmayan bir yere götüreceğim seni!" dedi gülümseyerek. Ellerindeki paketleri göstererek al şunları hemen giyin 10 dakikan var. Sakın kimseye gozukme çünkü iznimiz yok" dedi. Ellerindeki paketleri alıp koşa koşa hastane tuvaletine girdim. İçerisinde beyaz bir elbise, papatyadan yapılmış bir taç, deniz yıldızı sembolü olan bir kolye olan paketleri açtım ve hemen geciriverdim üzerime. Pijamalarimi cikarttigim yerde bıraktım ve koşarak Yigit'in yanına gittim. Beni bekliyordu. Yanına vardığımda elimden tuttu ve beraber koşmaya başladık. Hastaneden tamamen cikmistik. Artık gözle gorulmeyecek kadar uzaktı bize. Nefes almakta zorlaniyordum çünkü yarım görev yapan akciğerlerimi fazla zorlamistim. Yiğit, nefessizlikten bembeyaz olmuş yüzüme bakarak "lütfen bana kanserinin akcigerlerinde olduğunu söyleme! " dedi. Üzgün bir şekilde baktım. Bana kızgın bir şekilde "neden soylemiyosun ki anlamıyorum. Aptal!" dedi ve beni kucağına aldı. Aslında biraz kirilmistim ona. Sonuçta bana kizmisti. Çok abartılcak bir şey değildi ama insan en çok da sevdiğine kırılmaz mı? Ona kirildigimi anlamış olacak ki durdu ve gözlerime bakarak "Özür dilerim. Seni kirdigim için. Hem ilk gün için hem de suan için. Ama senin için endişelendim." dedi. İlk gün olanlardan sonra ona çok sinirlenmistim ve özür diletip pişman edecektim. Dilemisti ama.. Bilmiyorum değişen bir şey olduğunu sanmıyordum. Hafif gülümseyerek "Nereye gidiyoruz? Hem artık indirsene beni ya!" dedim. "Çok konuşma gidiyoruz işte" dedi. Yaklaşık bir on dakika yürüdük ve sonunda uçuruma benzeyen bir yere gelmistik. O kadar güzel süslenmiş bir yerdi ki burasi.. Ama bir o kadar da korkunç. Burda mutlu olup havalara ucsak orada korkup dusebilirdik. "Burasi neresi ? Neden buraya geldik? " dedim. " Şimdi beni iyi dinle. Çocukluğum burada geçti benim. Sürekli babam tarafından şiddet gören bir annem vardı ve beni burada terk etti. Buradan atladı ve Yaratan onu burda aldı. Yaptıklarından dolayi pişman olan babam beni burada terk etti. Buradan atladı ve Yaratan onu burda aldı. İkisinin acısını ayrı ayrı yaşadım. Daha sonra bi kız girdi hayatıma ve 'yaralarını bana göster. Onları sarayim' dedi. Tüm kalbimi ona açtım ve bir yara da o açtı gitti. Yaratan onu da buradan aldı. Bunları düşünmeyi birakmaliyim ama yapamıyorum. Tüm gecmisimi silip atamiyorum. Ama kendimi teselli etmeyi biliyorum ben. Sonuçta kaybettiğimiz şeyler en sonunda bize tekrar döner, beklediğimiz şekilde olmasa da.. Kaybettigim her şeyi sende buldum ben... Burası Yaratan'a en yakın olduğum yerdir. Ama seni de burada ona vermek istemiyorum. O yüzden burada, onun huzurunda seni ondan alacağım. Tüm kaybettiklerime karşılık olarak. Şimdi burada, şu zamanda, gelecegimi ve ömrümü sana baglayacagima dair söz versem, herseyim olur musun? ".. Konuşmak mümkün değildi bu sozlerden sonra. Sadece "sana aitim. " dedim. O kadar mutluyduk ki. Tarif edilemez bir hisdi bu. Uçuruma doğru döndü ve "Gördünüz mü ? Alacağimi aldım. Hesap kapandı." dedi.
***
Süslenmiş olan yere doğru ilerledik. Bir ağacın altına geldik ve hafifçe belimden tutup kendine doğru çekti. Dans etmeye başladık. Evet müzik yoktu fakat rüzgarın ugultusu o an müziği aratmiyordu. "Şimdi evlenecegiz" dedi. Şaşırmış bir şekilde ona baktım. Çünkü etrafta ne bir nikah memuru vardı ne de şahit. "Neden şaşırdın?" dedi. "Şey.. yani.. hiç. " dedim. "Ahh. Şunu yapma. Yaşanan şaşkınlıklar ve soylenmemis sözler yüzünden dünyada bu kadar mutsuzluk var. Hadi söyle!" dedi. "Nasıl evlenecegiz ki? Yani.. Kimse yok burda." dedim. "Evlenirken insanlar birbirlerine söz verirler. Etrafındaki insanlara değil. Sen ve ben buradayız. Yetmez mi?" dedi. Haklıydı. "Yeter" dedim. Belimde olan ellerini indirdi. Daha sonra yumuşak bir şekilde ellerimi tuttu. " Her ne olursa olsun, her konuda, her koşulda, her şekilde, karşında ya da arkanda durmadan, sadece yanında olup ellerini tutacağıma , nefesin olacağıma söz veriyorum." dedi. Bende " ömrüm ve nefesim yettikce yanında olacağıma , birlestigimiz yeri ayrılık yerimiz yapmiyacagima , Uçurum kenarında olsak bile elinden tutup kaybettiğin kişi olmayacağıma söz veriyorum" dedim. Böylece evlenmistik.
***

ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFES
Roman d'amourAşkta sınır var mıdır? Ya da sınırlı şekilde sevebilir mi insan? Kimi zaman kucak dolusu sevin, kimi zaman sadece 'seviyorum' deyin. Ama hiç bir zaman sizi en güzel şeyleri unutmak zorunda bırakan insanları affetmeyin.