İyi okumalar :DDDDD
—
Alarmımın lanet sesiyle gözlerimi açtım. Birkaç dakika yatağımın yanındaki pencereden doğayı izleyip yataktan kalktım. Dün geceden sandalyemin üstüne koyduğum siyah dar pantolonumu ve üstünde öpücük emojisi olan beyaz askılımı giyip odamdaki büyük banyoya geçtim. Zararlı yiyecek yememeye dikkat ettiğimden yüzümde sivilce yoktu, sadece yüzümü yıkamakla yetindim. Diğer kızlar gibi olmadığım için makyaj yapmayı sevmezdim. O yüzden ejderha meyveli lip balm'ımı sürdüm; doğal sarı saçlarımı dağınık topuz yaptım ve banyodan çıktım. Galaksi baskılı çantamı tek omzuma atıp odamdan da çıktım. Merdivenlerden inerken, merdivenli evlerden nefret ettiğimi fark ettim. Beni yormaktan başka bir işi yok!İki katı indiğimde kahvaltı masasına oturmak üzere olan babama "Günaydın!" dedim gülümseyerek.
O ise sadece "Günaydın." dedi.
Bugün morali bozuk gibiydi. Ailemin durumu son bir gündür pek iyi olmadığı için caddedeki küçük kafelerden birinde çalışma fikri aklımdan çıkmıyordu.
Annem de masaya oturunca tabağıma bir dilim ekmek alıp üstüne sex on the beach reçelini sürdüm. Bu reçel en sevdiğim şey olabilir.
Babam tedirgin bir şekilde sadece tabağına bakıyordu. Meraklanıp, "Bir şeyin mi var baba?" dedim.
Babam bana bakıp "Hayır, yemeğini ye sen." dedi.
Omuz silkip telefonumdan saate baktım. Vaktimin azaldığını görünce hemen ayağa kalkıp "Geç kalacağım..." dedim.
Orijinal Vanslarımı giyerken annem ve babamın da arkamdan geldiğini fark ettim. Bunlarda bir haller var.
Dikeldim ve babam sarılmak için kollarını açtı. Gülümseyerek ona sarıldım. "Kendine dikkat et." derken sesi zor çıkmıştı.
Utangaç bir kız olduğumdan dolayı tepki vermeden evden çıktım.
Okulum uzakta olduğu için normalde taksiye binerdim ancak mâlum... Babamın durumu son bir gündür çok kötüydü. Babamın durumunun bu kadar kötü olmasının sebebi bin lirasını at yarışlarında yemesiydi. Bin lira tabii ki de hiçbir şey değil bir holding sahibine göre ama benim için pek öyle denemezdi. Ayrıca at yarışı ne ya! Ben horoz taraftarıyım kardeş. Uzun lafın kısası bu yüzden durağa doğru yürümeye başladım. Otobüse bindiğimde kulaklığımı taktım ve FoxFm'den Fatih Koca'nın Sordum Sarı Çiçeğe ilahisini açtım.
On beş dakika sonra otobüsten indim. Bu, otobüse ikinci binişimdi. İlkinde arkadaşlarımla Doğruluk mu Cesaret mi oynamıştık ve cesareti seçmiştim. Cezası da otobüse binmekti. Kesinlikle sağlıksız bir ortam. Asgari maaşla geçinen ailelere Tanrım yardım etsin.
Okula girdiğimde ilk olarak önceden hoşlandığım çocuğu gördüm. Dostum... Hâlâ çok yakışıklı! Hoşlandığım çocuk, yani Sıtkıullah benden beş santim uzundu (165), kırk beş kilolarında ve saçı ortadan ikiye ayrıktı. Gözlerimi devirip ona bakmayı kestim. Kolejdeki öğretmenler gerçekten çok katıydı bu yüzden derslerim çok iyi olmak zorundaydı. İyiydi de.
Sekiz saatin sonunda nihayet okulum bitmişti. Biraz utangaç olduğum için insanlarla iletişime zor zor geçiyordum. Her zamanki gibi tek başıma okuldan çıktım. Böyle bir okul neden dağın başındaydı ve her çıkışımda yakışıklı çobanı kuzuların koyunların peşinden koşarken görüyordum anlamış değilim.
Eve geldiğimde kapının önünde 51 numara sivri uçlu bir kundura görmemle ağzım açıldı. Eğilip markasına baktım ancak Arapça olduğundan dolayı bir eşşeğin siki anlamadım. Salondan gelen sesleri duyunca kapıya gidip onları dinlemeye başladım.
"Beş yüz lira." dedi tanımadığım adam.
"Lan feriştahını siktiğim!" diye kükredi babam. "Ben zaten bin lira kaptırdım, e kızı da veriyorum! İki binden aşağısı olmaz."
"Jostein Kehribar Bey, sizin anlamadığınız bir nokta var: ben keyfimden buradayım. Geri zekalı, hayatında bir kere klasik okumamış aptal kızınızı ben ağzımı açmamla beraber tavlarım. A person who doesn't know what he's talking about gibi konuşmaya devam ederseniz restoranımda kullanmak için atlar yerine sizi ve sülalenizi doğrayacağım."
Benden mi bahsediyorlar?
Babam tesbihini sinirle önündeki orta sehpaya vurdu. "Be amına koyduğum! Ne diye alıyorsun o zaman?"
Gelen adam cevap vermedi ve bana döndü. Geldiğimi nasıl anlamıştı?
Kumral saçları arkaya yatırılmıştı ve ışıkta birkaç teli parlıyordu. Gözleri... Siyah gibiydi. Her neyse, konumuz bu adam değil.
Bana bakarak, "Beş bin." dedi. "Kızı alıyorum."
Benden bahsediyordu.
Ben Açelya Sultan Kehribar. Benim hikâyem şimdi başlıyordu.
—
🤨
🤨🤨
Sa, ben Deniz F. Benim hikâyem şimdi başlıyordu ;)İronisine yazdığımı söylememe gerek yoktur umarım. Günaydın, iyi günler, iyi akşamlar, iyi geceler, görüşürüz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kebabcı Aşkım
HumorÜnlü kebap mafyasına satılan Açelya Sultan Kehribar'ın acıktırıcı hayatını ele alan, İ.Ö 860 Nobel ödüllü, Hasan Ali Yücel Klasikler Dizisine layık görülmüş, edebiyatımızın derinliklerine inen bir hikâye.