1

260 38 45
                                    

Başım dönüyor, kucağımdaki çocuk bana ağırlık yapıyordu.Ayakta durmaya çalışırken gözlerimi açık tutmaya çalışıyordum.Günlerdir aç kalmıştım ve yorgun bedenim sokaklarda dolaşıyordu.Sonunda ise koşmamı engelleyen önümdeki üç kişi, sokaktan geçerken beni gören polislerdi. Onlar için titreyen vücudum kusmak istememi sağlamıştı.

"Çocuğu düşünüyorsanız lütfen beni görmezden gelin.Ne olduğunu bilmiyorsun ki zaten."

Sonlara doğru ben yalvaran ses tonumla ve kapanmaya hazır gözlerimle yarı bilinçli konuşurken Hana kollarını boynuma doladı.Gözyaşları boynumdan süzülürken sakin kalmaya çalıştım. Bu konuda konuşmaktan korkuyordu. O insanların malından dolayı kendisine zarar vermesinden korkuyordu.

"Eller yukarı! Çocuğu hemen bırakın!"

Kollarımdaki kızın polisin sert emir veren sesi karşısında nasıl irkildiğini hissettim.O an dünyanın tüm zulümleri gözümün önünde belirdi sanki. Bu masum çocuk daha iyi bir hayatı hak ediyordu.Tıpkı sonsuza dek kaybettiğim arkadaşım Jimin gibi, tıpkı babası gibi..

"Dinleyin lütfen.."
Polis soğuk, tıslayan sesime aldırış etmeden yeniden bağırdı hemen."Jeon Jungkook! Sorun yaratmadan teslim olun! Açıklamalarınızı karakolda alacağız!"

Gidemezdim.
O polis karakoluna adım atmamalıydım.Beni serbest bıraksalar bile çocuksuz dönerdim

Korku dolu düşünceler bedenimi ele geçirirken zorlukla yutkundum.Gözlerim çaresizliğin acısıyla dolmaya başlarken görüşüm bulanıklaşıyordu.Sevgili arkadaşımın bana emanet ettiği bu kızı o korkunç evde bırakmaya dayanamazdım.Suçluluk duygusu beni öldürürdü.Her gün, her saniye..

Bulanık gözlerim arkadan birinin geldiğini görünce yolun sonuna geldiklerini anlayıp gözyaşı döktüler.Dudaklarım titredikçe yüzümdeki ıslaklık arttı.Başımı eğerek beni rahat bırakmaları için mırıldanıyordum.Sesim o kadar alçaktı ki duyabilecekleri bile şüpheliydi.

"Siz gidin, ben bu işi kendim hallederim!" dedi keskin ses soğukkanlılığını koruyarak."Ama efendim, bu doğru değil, yalnızsanız sizden kaçabilir."

Diğer polislerin önlerinde duran adamla konuşma şekli onu kızdırmıştı.Başkandı, ona karşı çıkmaları zaten büyük hataydı.

"Bu konuda zayıf olduğumu mu söylüyorsunuz?! Dediğimi yapın hemen! Bu konuda sizinle tekrar görüşeceğim."

Adamın sesi beni ürküttüğünde hıçkırıklarımı bastırmak için dudaklarımı birbirine bastırmama neden olmuş, o sırada diğerleri anında uzaklaşmıştı.Adam bana doğru yürümeye başlayınca gerginliğim bin kat artmıştı şimdi. Tanrım, şimdi oldukça sakin görünüyordu.

"Hana?" Diye adam kollarımdaki küçük kıza mırıldandı.Kaşlarımı çatarken bu sarışın adamın niyetini anlamaya çalışıyordum.Sesi oldukça titrek geliyordu.Her an bir şey olacakmış gibi bedenim titriyordu. Şimdi ne yapmalıyım? Kaçabilir miydim?

Hana başını yavaşça boynumdan kaldırırken yaşlı gözleri sanki bir kedininkilerle buluştu.Polis onu korkutmak istemeyerek hafifçe gülümsediğinde çocuğu daha da sıkı tuttum.Kendimi güvende hissetmiyordum, kızı da öyle.

"Benden korkmana gerek yok, sana yardım etmek istiyorum."

Bu sefer bana baktığında gözlerindeki saflığı görebiliyordum ama yine de buna inanmak istemiyordum.Kalbim yalan söyleyebilirdi, önemli olan aklımdı.Duygularla çalışmamalıyım..

"O halde neden bana yardım etmek istiyorsunuz ki? Lütfen yalan söylemeyin, zaten yorgunum.."

Cümlemin sonu tıslayarak havaya uçarken derin bir nefes aldım. Hana dudaklarını büzerken göğsüme yaslanmış, adam ise endişeli görünüyordu.Bu karanlık sokakta tuhaf bir atmosfer yaratılmıştı.

We are a protector// TAEKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin