0.1

154 5 0
                                    

good looking,

*

"MİSAAAA!"

sahsa'nın tüm sokağı inleten çığlığını duyduğumda korkuyla uzandığım koltuktan sıçradım ve onun olduğu mutfağa doğru koştum,yüreğim ağzıma gelmişti. ne olmuş olabilirdi ki?

ışık hızında mutfağın kapısından içeri adım attığımda buzdolabına dehşet içinde bakan bir adet sahsa'yla karşılaştım.

"sahsa! ne oluyor?"

"evde hiç çikolata kalmamış misa! inanabiliyor musun? bir tane bile yok,minnacık bile!"

bıkkınlıkla bir nefes verdim ve ona yaklaşıp saçından yakaladım.

"sana bir şey oldu sandım,aptal!"

"biraz daha çikolata ya da şekerlemesiz kalırsam eğer olacak ama.."

gözlerimi devirdim ve mutfaktan çıkmak için kapıya yöneldim.

"biraz yürüyüşe çıkıyorum,dönerken alırım."

"misaa! seni çok seviyorum.."

sahsa arkamdan koşup sırtıma atladığında kıkırdadım ve onu yere indirdim. ardından odama geçtim ve üzerime kabanımı giydim,havalar epey soğumuştu. kulaklıklarımı da taktım ve çantamı alıp evden ayrıldım.

saat akşam dokuzdu,eren şu an işteydi. o gece on ikiden önce eve gelmezdi,bir gece kulübü işletiyordu ve gece saatleri çalışması gerekiyordu.

aslında eren eskiden bu gece kulübünün sadece bir barmeniydi. ama yöneticiler başka bir şehre taşınacakları için kulübü devretmeyi düşünüyorlardı,eren'de alıcı olmuştu ve şimdi gece kulübünün sahibi oydu. beyoğlunda oldukça şık ve eğlenceli bir mekandı,biz de arkadaşlarımla sık sık giderdik. epey çoşkulu bir yerdi.

bu arada,eren benim abim. yaklaşık dört senedir,annemi kaybettiğimizden bu yana tek başımıza devam ediyoruz hayata. o annem öldüğünde epey sıkı bir çalışma hayatına başladı,o zamanlar eren yirmi üç,ben ise on yedi yaşındaydım. sırf evi idare edebilmek,bana bakabilmek için birçok işte birden çalışmıştı. onu epey yormuştum,benim yüzümden annemin yasını bile tutamadan hayata atılmak zorunda kalmıştı. bunun için epey suçlu hissediyordum aslında ama eren benim en büyük destekcimdi,o olmasa belki hayatta kalmayı bile beceremezdim. sığındığım tek liman oydu.

sahsa ise çocukluk arkadaşım,aynı zamanda son bir senedir ev arkadaşımdı. kendi evine çıkmayı çok istiyordu ve eren'de,bende ona bizimle beraber yaşamasını teklif etmiştik. zaten çok yakın arkadaş olduğumuzdan eğlenceli bir fikir olacağını düşünmüştük,sahsa'da bayıla bayıla kabul etmişti bu teklifi. o zamandan bu yana beraber yaşıyorduk.

sahsa ile ben aynı üniversite de okuyorduk,o da bende son sınıftaydık ve hukuk bölümündeydik. artık mezun olmamıza yalnızca bir sene vardı. zorlu bir üniversite sürecini beraber atlatmış sayılırdık.

derin bir nefes verip soğuk rüzgarın saçlarımı dağıtmasına müsaade ettim,huzurlu bir hava vardı. akşam üzeri dışarı çıkıp biraz yürüyüş yapmaya ve müzik dinlemeye bayılıyordum,insanın içini huzurla kaplıyordu. biraz kendinle başbaşa kalmak her zaman iyidir ne de olsa.

biraz daha zaman öldürdükten sonra sahsa'nın çikolata stoğunu güncellemek için markete yöneldim,sahsa oburu tüm bu abur cuburlar olmadan yaşayamıyordu sanki.

kendi kendime ona gülümsedim ve markete doğru adımladım,nerdeyse üç poşet çikolata ve tatlı benzeri şeylerle marketten çıkmıştım. ne ağırdı ama bunlar,alt tarafı birkaç poşet çikolata diye düşündüm.

eve doğru adımlarken arkamdan gelen birkaç ayak sesi duymamla irkilmiştim. sanki rüzgarda birkaç yaprağın çatırdamasıydı bu. ama normaldi,tenha bir yoldan yürümüyordum ne de olsa. arkamdan insanların geçmesi epey olasıydı,neden bu kadar kötü hissetmiş ve vücudumu germiştim ki?

evime yaklaşmak için bir sokağın köşesini döndüğüm sırada hiç beklemediğim bir anda bir el bana arkadan yaklaşmış ve sertçe ağzımı kapatmıştı.

içime yayılan korku ve adrenalinle gözlerim fal taşı gibi açılırken çığlık atmaya ve arkamdaki her kimse ona tekmeler atmaya,dudaklarıma siper ettiği soğuk elinden kurtulmaya çalışıyordum.

tanrım.. ne oluyordu böyle?

bana saldıran kişi öyle güçlüydü ki beni sürüklediği apartman boşluğuna hiç itiraz edemeden ya da onunla savaşamadan gitmek zorunda kalmıştım,beni sıkıca tutuyor ve ağzımı öyle sert kapatıyordu ki sadece mırıltılarım duyuluyordu. çığlık atmaya,ondan kurtulmaya çalışıyordum. korkudan bayılacağımı hissediyordum.

apartmanın duvarına yaslanıp durdu,kulağıma doğru fısıldıyordu.

"sus."

bu bir kadın sesiydi,bu daha da şaşırmama sebep olmuştu. tabi ki ona itaat etmeyip mırıltılar çıkarmaya ve bastırdığı çığlıklarımı atmaya çalışmaya devam ettim. ona asla dokunamıyordum,hareket etmeme müsaade etmiyordu. öyle bir güçle kavramıştı ki vücudumu. ceplerini yokladığını hissediyordum,yoksa öldürecek miydi beni?

ne yapmıştım? ne istiyordu benden? ah,kafam karışmıştı ve korkudan ne yapacağımı bilemez bir durumdaydım.

bir anda ağzıma bastırdığı iğrenç kokulu bir bezle duraksadım,bu da neydi böyle?

anında uyuştuğumu ve vücudumu kontrol edemediğimi hissettim,resmen uyuşturuyordu beni. pes etmedim,mücadele etmeye ve ondan kurtulmaya çalıştım ama yapamıyordum. gözyaşlarım yanaklarımdan süzülüyordu,çok korkuyordum..

artık bağırıp çağırayamayacak ya da kendimi savunamayacak kadar uyuştuğumu anladığında sonunda dudaklarımı serbest bıraktı. başım geriye doğru düştüğünde onu kontrol edemedim,arkamdaki kadının derin ve koyu bakan gözleriyle karşılaştım.

etraf bulanıklaşıyor,ellerim karıncalanıyordu. yoksa yolun sonuna mı gelmiştim?

kalan son gücümle dudaklarımı araladım.

"kimsin sen?.."

"mikasa ackerman."

*

mikasa ackermaaaan

ackerman family | levi ackerman.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin