0.3

63 5 0
                                    

"ackerman

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"ackerman."

*

ne kadar zamandır oturuyordum burda? kaç dakika,kaç saat olmuştu? bilmiyordum.. zaman algımı kaybetmiş bir vaziyette,korkudan tir tir titrer halde öylece beni bağladıkları sandalyede oturuyordum. artık ağlamıyordum,göz yaşlarımı durdurmuştum. artık kollarımı kurtarmaya da çalışmıyordum. yapamıyordum çünkü.

ama tabi ki pes etmiş değildim,bu manyakların elinden kurtulmaya kararlıydım. başka çarem yoktu,burda böyle aciz bir halde oturup bana ne yapacaklarını bekleyemezdim. bir şeyler düşünmeliydim..

aklımda burdan nasıl çıkacağıma dair planlar ve senaryolar üretirken paslı kapının gıcırdayarak açılmasıyla başımı kaldırdım. stresle alt dudağımı dişlerimin arasına alıp ısırıyordum.

karanlık odaya orta yaşlı,kısa boylu ve şık giyimli bir adam girmiş,bana doğru ağır adımlarla yaklaşıyordu. içim ürpermişti,öyle korkutucu görünüyordu ki. tuhaf bir yüzü,tuhaf bir vücudu vardı sanki. ya da ben bana bir şey yapacağına öyle emindim ki ondan bu kadar korkmamın sebebi buydu.

kimdi bu adam?

az önceki gözlüklü,deli kadının ters çevirdiği sandalyeyi düzeltti ve üzerine oturdu. kollarını göğsünde kavuşturup koyu ama parlak gözlerle bana bakıyordu.

yutkundum,bir şeyler söylemeliydim.

"levi denen adam sen misin yoksa?" dedim fısıltıyla,öyle çok korkuyordum ki. karşımda bir psikopat duruyordu belki de.

kim olduğunu bilmediğim adam üşümeme sebep olacak kadar donuk bakışlarıyla beni süzüyordu. ardından bakışları gözlerimde duraksadı.

"evet."

demek levi buydu,'benimle ilgilenecek olan adam.' kimdi bu adam? amacı neydi?

"ne yapacaksın bana? ne istiyorsun? eğer derdin para pulsa yemin ederim ne kadar istiyorsan öderim,söz veriyorum. kimseye de bir şey söylemem,polise gitmem. ne olur bırak beni! yalvarıyorum bırak! ne istiyorsunuz benden,kimsiniz siz? anlaya-"

"velet!"

sesi öyle yüksek çıkmıştı ki olduğum yerde sıçramıştım,korkuyla gözlerine baktım. öfkelenmiş gibi değildi,sadece susmamı istemişti sanki. dehşet bir hızda inip kalkan göğüs kafesimin çıkardığı ses dışında başka bir hareket yoktu,kimse konuşmuyordu ya da dışardan herhangi bir ses duyulmuyordu.

"sus."

göz yaşlarım yanaklarımdan süzülürken başımı aşağı doğru eğdim,beni güçsüz görsün ve bana acısın istemiyordum. ne de olsa ondan kurtulacaktım,bunu yapmak zorundaydım.

"başını kaldır ve bana bak."

ona itaat edercesine söylediğini yaptım,başımı kaldırdım ve kıstığı gözlerinden soğuk bakışlarıyla karşılaştım.

"neden burda olduğun hakkında herhangi bir şey bilmiyorsun,öyle değil mi?"

"evet,evet bilmiyorum. ne yapıyorsunuz bana? anlamıyorum."

"baban sen kaç yaşındayken öldü?"

gözlerim fal taşı gibi açılırken tüm vücudumun dona kaldığını hissediyordum,ne oluyordu böyle? babamın öldüğünü nerden biliyordu? göz yaşlarım artık çaresizlikten değil de korkudan akıyordu,neler dönüyordu hiç bilmiyordum.

"sen.. sen nerden biliyorsun babamın öldüğünü?"

"sana bir soru sordum,laf kalabalığı yapmadan sorumu yanıtla."

"on yaşındaydım."

evet,babamı trafik kazasında kaybettiğimde henüz on yaşındaydım. daha küçücük bir çocuktum ve ne yazık ki bir akşam eve babamın ölüm haberi gelmişti. daha dün gibi hatırlıyordum o günü,ama bu adam ne istiyordu ki benden? babam ne alakaydı?

"baban nasıl öldü?"

"trafik kazası."

"anladım."

"neden soruyorsun bunları? kimsin sen?"

sandalyede oturan adam bir bacağını diğer bacağının üzerine atıp bana içimi ürperten korkunç bir bakış sergiledi. bu da en az az önceki kadın kadar kafayı yemiş görünüyordu,bunlar nasıl bir topluluktu böyle?

"levi. levi ackerman."

ackerman.. az önceki genç kızın soyadı da buydu.

"o kız.. mikasa,karın mı?"

aklıma o an başka bir bağlantı gelmemişti.

"hayır,kız kardeşim."

anladığımı belirtmek adına başımı aşağı yukarı sallayıp yutkundum. bedenim epey zayıf düşmüştü,
bileklerimdeki keskin ağrı beni çok zorluyordu. burda daha fazla duramazdım,yoksa onlar beni öldürmeden bedenim zayıf düşüp beni terk edecekti.

"zamanı geldiğinde sana öğrenmen gereken her şeyi anlatacağım."

sandalyeden kalkıp dış kapıya doğru yöneldiği sırada arkasından kurumuş boğazımın müsaade ettiği kadar bağırmaya çalışıyordum

"hey,dur gitme! neyi öğrenmem gerekiyor,anlamıyorum. söyle! söylesene!"

omuzlarının üzerinden resmen ağlayıp feryatlar ederek çırpınan bana baktı,daha sonra bakışlarını tekrar karşısında duran paslı kapıya doğru çevirdi.

"o adam senin öz baban değildi,velet."

*

ackerman family | levi ackerman.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin