꩜
Bulunduğumuz laboratuvar odasının bir köşesinde duran yeni nesil bilgisayarın etrafa verdiği uyarılar kulaklarımı tırmalayan cinstendi.
Bilmiyordum ne olduğunu, bilmiyordum neler döndüğünü ve yanımdaki profesörlerimden tut dedikleri şeyler de dahil yaşadığım hiçbir şey bana yardımcı olmuyordu o an.
Nefesimin garip bir şekilde boğazımda tıkılı kaldığını ve gözlerimin bir çift kamera gibi etrafı izlediğini hissedebiliyordum. Bilincim dışındaydılar.
Kalbiminse ağzımda atım atım attığını duyumsayabiliyordum... Üçüncül bir göz gibiydim.
"Neler..oluyor...?"
"Erkek arkadaşın boyut değiştirmiş, o oluyor."
"Frank...!"
"Gerçekler bunlar Julie, 2000'ler serisinden günümüze gelen birileri var."
"Bilgisayar yüzünden?"
"Sadece o değil. Ev ve bizim Wally'miz ile bir şekilde iletişime geçmiş olmalı."
"Pencereleri kırmış olamaz, değil mi? Kimleri tehlikeye attığının farkında değil mi bu çocuk??"
"Sence farkındaymış gibi duruyor m-"
"Hey-! Hey! Bana bakın bir bana, ben de buradayım...! Duymuyor musunuz beni??"
Kalbimde ve ruhumda hissettiğim stresin haddi hesabı varsa birisinin bana göstermesini isterdim o an ve biliyordum, haddi de yoktu hesabı da.
Hayatımda gittikçe bilmediğim karanlık ve kör noktalara kendi irâdem dışı çekilirken nasıl olur da sakin kalabilirdim Allah aşkına, bir başkası geçmişten günümüze geldiğini iddia eden birileri ile konuşuyor olsa ve buna geçmişte kalanlar da eklense... bir de yeni birisinin daha günümüze tehlikeli "BİLİNMEYEN" şartlarla yolculuk yaptığını öğrense ne kadar sakin kalabilirdi?
Kalamazdı, değil mi?
Evet, ben de öyle tahmin etmiştim.
"Şimdi bana her şeyi en başından anlatın, burada ne bir dersteyiz ne de bir ders veriliyor. Ben [ben]'im, siz de Frank ve Julie. Anlaştık mı?"
İki beden de ister istemez başlarını sallamış ve iç çekmişlerdi, iç çekişleriniyse ciğerlerimin dibine dek hissedebilmiştim. Kasvetini, daralmışlığını ve çaresizliğini...
Neyse ki attığım terlerin ve düşüncelerimin arasından beni kurtaranın sesi Frank'e aitti. Yani birkaç dakika önce profesörüm olan adama.
"Şimdi beni iyi dinle, [Sen]."
Diye başladı cümleye böcek bilimcisi profesörüm.
"Ne sen bu zamana aitsin ne de Julie ile ben... Sen 2000'lere aitsin, 2000'lerde 20'li yaşlarında genç bir kızsın. Bizse 1960'lara aidiz. O zamandan bu zamana gönderilmiş iki... kuklayız."
"Kukla...?"
"Pekâla pekâla, kulağa çok saçma geliyor kabul!"
Diye girişti şaşkınlığımdan beni alıkoymaya çalışan Julie, yani birkaç dakika öncesine kadar Malii İşler profesörüm olan kadın.
"Ama bunun saçmalığını bir kenara bırakıp dediklerimizi dinlemen gerekiyor, [Sen]. Sen bizim de yer aldığımız "Ağırlayan Ev" adlı mahallemizin ileride bulunan versiyonusun. Biz ise eski versiyonlarız. Yani senin 2000'lerdeki esas arkadaşlarında da Julie Joyful adlı bir kişi var, ben de Julie Joyful'um ama o benim yeni versiyonum."
"Bense Frank Frankly'im ama yeni versiyonda da Frank Frankly adında bir kişi buluyor olacaksın. Her neyse... Buraya gönderiliş sebebimiz Wally'nin Ev'i ve bizden kurtulma çabası. Bizim zamanımızın Wally'sini kendisine emir kulu etmiş bir yaratık kendisi, canlı Ev olarak da bilinir. Mahallemizin ağırlayıcısıdır. Bir zamana dek her şey normaldi, her şey...! Fakat sonraları işler sarpa sardı, Ev kontrolden çıktı ve hepimizi de haritadan silmek istedi. Ben ve Julie ise o haritadan kurtulan kişileriz. Wally'e ne oldu bilmiyoruz."
"Senin erkek arkadaşınsa bütün bunların farkında olan tek kişi. Zamanınızda ne yaşadınız da sizin Ev'iniz seni buraya gönderdi tam olarak bilmiyoruz. Bunu bilebilecek tek kişi senin sevgilin. Ama sen sevgilini de hatırlamıyorsun geçmişini de, değil mi...?"
Çenemin kilitlendiğine yemin edebilirdim, beynimin alevler içerisinde yandığına da. İki kişi düşünün, bunlar sizin saygı duyduğunuz büyükleriniz ve size gelip "Sen bu zamana ait değilsin." diyor. Bir de üstüne üstlük eskiden de kukla olduklarına dair palavralar sıkıyor?? Ne kadarına inanılabilirdi ki bunun?
Peki inanmam gerekiyorsa...? Çünkü durum buysa geçmişimi tam anlamıyla hatırlayamıyor oluşumun da nedenini açıklar bu.
Ama hadi değilse ve ben bu bir haftanın sonunda bir kamera ile karşılaşıp ona el sallayacaksam?? Dilerdim ki öyle olsun, dilerdim ki...!
Aksi takdirde bu dönen palavralar ve şakalar zincirinde yitip gidecektim!
"İnanmıyorsun."
Doğruydu, inanamıyordum elbette. Frank haklıydı.
"Ama inanmak zorundasın. Her şey için geç olmadan önce de evine gitmen gerek."
"Evime mi?"
"Evine, [Sen]."
Ekledi Julie, bana attığı bakışlar bu sefer endişeli bakışlardı.
"Evine git ve Wally'ni karşıla."
"Eminiz onun da sana
anlatacakları vardır."•
꩜
•Evimin uzun süreden sonra ilk defa soğuk geldiği havası yüzüme çarparak beni karşılarken içerisinin ilginç bir şekilde yoğun boya kokuları, yanık plastik kokusu ve yoğun bir şekilde de elma esansı ile kaplı olduğunu söyleyebilirdim.
Elma esansı, en sevdiğimdi ve uzun süredir de kullanmıyordum elimde kalan tek elma esansı olduğu için.
Bir nevi saklıyordum anlaşılan o ki.
"Ciddi olamaz, değil mi?"
Bilmiyordum daha ne kadar olay yaşamam gerekti inanmam için fakat içeriye adımladığımda oda kapımı açar açmaz beni karşılayan manzara, kaostan doğmaya çalışan bir odaydı.
Ve o kaosun ortasında koca tuvalime resim çizmeye çalışan bir adam. Esmer tenli eli, siyah kazağı, dağınık mavi saçları ve kot mavi pantolonu ile dikkatimi cezbetmeyi başarmıştı 2000 model eski tip bilgisayarımın ekranında da Profesörüm Frank'in yeni nesil bilgisayarında bulunan kırmızı temalı hataların ve göz sembollerinin bulunması ekinde.
Tek bir farkla, bilgisayarın sarı zemini ilginç bir yanık karartısı ile kaplanmıştı.
Ve odamın ortasında elma kokusuyla harmanlanmış esmer tenli adam menekşe renk gözlerini bana çevirmiş, anlamlandıramadığım bir şekilde kalbimi parçalayan bir özlemle ve sevgiyle bana bakıyordu.
"Sevgilim..."
Kalbimdeki derin acınınsa tarifi yoktu.
Boğuluyordum.
Ağlamak istiyordum.
Ama niye, neden ve ne için?
İşte bunu bilmiyordum.
"Wally...?"
꩜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Flex It || WH : REBOOT
Fanfiction|| Evet, belki yıl 2023'tü ve bu 2000'ler bilgisayarını çalıştırmak bu zamanın teknolojisi ve edevatları ile işimi zorlaştırabilirdi ama düşünsenize bir kere çalıştırdığımı o antika bilgisayarı...! 2000'leri damarımda hissedebilirdim ve havasını bir...